Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/898 E. 2022/237 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2020
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/03/2020 tarih ve 2018/423 E. – 2020/94 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli, 36 ve 37. sınıflar için yaptığı marka başvurusunun davalı şirketin itirazı üzerine YİDK tarafından reddedildiğini, marka başvurusunun 37. sınıf yönünden reddi kararına bir itirazları olmadığını ancak müvekkili başvurusnun 36. sınıfta kötü niyetli olduğu gerekçesiyle reddinin yerinde bulunmadığını, zira müvekkilinin … ilinde 2010 yılından beri emlak sektöründe faaliyet gösterdiğini, önceleri abisine ait “… …” isimli firmada çalıştığını, daha sonra “…” ibaresinden türettiği … ibaresi ile kendi işyerini kurduğunu, “…” ibaresinin fonetik anlamda … ilini çağrıştırdığı gibi aynı zamanda “…, sevimli ve asil” anlamlarına geldiğini, dini inancı kuvvetli olan müvekkilinin farsça kökenli bu kelimeyi uzun araştırmalar sonucu sonrası seçtiğini, dava konusu YİDK kararında anlamı bulunmayan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin yüksek olduğu değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin “… ” ibaresini marka tescil başvurusundan önce alan adı olarak tescil ettiridiğini, davalı şirketin ise daha sonrasında aynı ibareli alan adını kendi adına tescil ettirdiğini, markalar arasında farklılıklar olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığını, müvekkilinin marka tescil başvurusuna itirazı ile davalı şirketin başvuru konusu ibareyi 37. Sınıf hizmetlerde kullandığını öğrendiğini, bu sebeple 37. sınıf yönünden YİDK kararına itiraz etmediklerini , bunun müvekkilinin iyi niyetli olduğunu gösterdiğini, davacı ile davalı şirketin faaliyet alanlarının farklı bulunduğunu ileri sürerek YİDK’nın 13.09.2018 tarih ve 2018-M-7526 sayılı kararının 36. Sınıf yönünden iptali ile anılan sınıf yönünden marka tescil başvurusunun kabulüne karar verilmesni talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin …’da faaliyet gösterdiğini, hala devam eden hem inşaat hem de emlak satışı yaptığı için üç grupta markasını tescil ettirdiğini, … hizmetinin aynı zamanda satış ve inşaatı da kapsadığını, bu yönüyle müvekkilinin 36. sınıf kapsamındaki “… komisyonculuğu” hizmetini de yaptığını, davacının beyanlarının aksine davacının başvurusunun müvekkilinin önceli hakkı sahibi olduğu “…” ibaresi ile benzerliğinin açık olduğunu, “…” ibaresinin müvekkili ile özdeşletiğini, bu nedenle davaya konu olan markanın karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, ortalama tüketiciyi iltibasa düşürecek derecede bir benzerliğinin bulunduğunu, davacının müvekkilinin …’da 2013 yılından beri kurduğu güven ve itibarı kullanarak haksız kazanç sağlayacağının aşikar olduğunu, müvekkilinin …’nın en önemli güzergahlarında inşaat yaptığını, reklam ve tanıtımlar yaptığını, davacının iş adresinin müvekkilinin inşaat alanında olduğunu, müvekkilinin inşaat firmasını bilmediğini iddia etmesini samimi bulmadıklarını, “…” markasının tanınmışlık düzeyinin oldukça yüksek olduğunu, taraf markaları arasında ayırt edilmeyecek kadar benzerlik bulunduğunu, taraflar arasında idari ve ticari bağın olduğu izlenimini yaratacağını, davacının 36. Sınıfta müvekkilinin önceye dayalı hakkının olmadığını iddia etmişse de 2018/10336 sayı ile 23.02.2018 tarihinde 36, 37 ve 42. sınıflarda markasını tescil ettirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının dava konusu başvurudan önce inşaat sektöründe “… …” şeklindeki … ilindeki yaygın markasal kullanımı nedeniyle başvuru kapsamında yer alan 37. Sınıf ” İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri.” bakımından SMK’nın 6/3 maddesi gereğince öncelik hakkı bulunduğu, bu yönden dava konusu YİDK kararının yerinde olduğu, dosyaya sunulan ve itiraz aşamasında ileri sürülen delil ve belgeler ele alındığında davacının başvuru markasından önce davalı Şirketin … ilinde “… …” olarak inşaat sektöründe çok sayıda kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapıp faal olarak da inşaat işinde bulunduğu, fuarlara katıldığı, reklam yaptığı, aynı ilde faaliyet gösteren davacının “…” ibaresini , aynı ve birbiri ile bağlantılı hizmetlerde tescili için başvuru yapmasının iyiniyetli bir davranış kabul edilemeyeceği, zira anılan ibarenin, özgün ve ayırt ediciliğinin yüksek olduğu, anılan ibarenin aynı ilde inşaat sektöründe çok sayıda kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapıp faal olarak inşaat işini yapan firmanın markası olduğunun bilinebileceği, yani davacının bu firmanın varlığından haberdar olduğu ve marka başvurunun kötü niyetli bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, başvurunun reddedildiği 37. sınıf hizmetlerin dava konusu olmamasına rağmen mahmece anılan sınıf da dikkate alınarak değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin marka başvurusun 36. sınıfta kötü niyet gerekçesi ile reddedildiğinden mahkmece müvekkilinin kötü niyetli olup olmadığının tartışılması gerektiğini, mahkemece alınan raporda müvekkilinin kötü niyetli olmadığının açıklandığı buna rağmen ilk derece mahkemesince müvekkilinin kötüniyetli olduğunun kabul edilmesinin yerinde olmadığını, davalı şirketin 37. sınıfta kullanıma dayalı hakkının 36. sınıfa tahmil edilmesinin davalı şirket markası tanınmış olmadığından yerinde bulunmadığını, ayrıca dava konusunun 36. sınıf hizmetler olduğunu, davacının emlakçılık sektöründe, davalının ise inşaat alanında faaliyet gösterdiğini, ayrıca markalar arasındaki farklılıkların nazara alınmadığını, davalının 36. sınıfta faaaliyet göstermediğini, müvekkilinin marka tescil başvurusundan önce “…” alan adını davalı şirketten önce aldığını, davalının 36. sınıf için yaptığı marka başvurusunun da çok sonra yapıldığını, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, müvekkillin gerek “…” ibaresinin fonetik anlamda “… ve “…” ibarelerine benzemesi gerekse de “…” kelimesinin anlamını araştırdıktan sonra bu ifadenin kendisini nitelemesi sonrasında marka başvurusunda bulunduğu, emlakçılık sektöründe, yani 36. sınıfta itiraz sahibi firmasının önceye dayalı kullanımının mevcut olmadığını, 37. sınıf için ise müvekkilinin iyi niyetli olarak dava yoluna gitmediğini, müvekkilinin başvurusuna itirazı üzerine, davalı şirketin önceye dayalı kullanımından haberdar olduğunu yani kötü niyetli olmadığının da bu şekilde ispatlandığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE: Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının “…” ibaresini 36 ve 37. Sınıfta yer alan hizmetler yönünden tescili için 27/11/2017 tarihinde davalı Kuruma başvurduğu, başvuruya davalı Şirketin SMK’nın 6/3 ,6/6 ve 6/9 maddeleri uyarınca yaptığı itirazının, dava konusu YİDK kararı ile dava Şirketin başvuru konusu “…” ibaresi üzerinde, başvuruda yer alan 37. sınıfın 1. alt grubunda yer alan hizmetler yönünden SMK’nın 6/3 maddesi uyarınca öncelik hakkı bulunduğu, ayrıca dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğu gerekçesiyle başvurunun reddine karar verildiği, davanın anılan YİDK kararının 36. Sınıf hizmetler yönünden iptali istemiyle açıldığı ve az önce de belirtildiği gibi anılan sınıf yönünden başvurunun kötü niyet gerekçesiyle reddine karar verildiği gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususuna ilişkin olduğu, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda, davacının kötü niyetli olduğuna ilişkin delil bulunmadığından davacının kötü niyetli olmadığı sonucuna varılmışsa da ilk derece mahkemesince de isabetli şekilde kabul edildiği üzere, davacının işbu davanın konusunu oluşturan marka tecil başvurusunda kötü niyetli olduğu, zira davalı Şirketin “…” ibaresi ile … ilinde faaliyet gösterdiği, davalı Şirkete ait bazı inşaat projelerinin anılan ibare ile çeşitli reklam panolarında ve ulusal yerel düzeyde yayın yapan gazetelerde de yer aldığı, başvuru sahibi davacının da davalı şirketle aynı ilde faaliyet gösterdiği, başvuru kapsamında davalı Şirketin faaliyet alanına giren veya bunlarla yakından ilişkili hizmetlerin bulunduğu, “…” ibaresinin herhangi bir anlamı bulunmayan özgün ve ayırt edici niteliği yüksek bir ibare olduğu hususları ve davacının da davalı Şirketin 37. sınıf yönünden davalının “…” ibaresi üzerinde öncelik hakkı bulunduğunu kabul etmesi karşısında davacının davalı Şirketin “…” ibareli tescilsiz markasının varlığından haberdar olmamasının makul ve beklenebilir olmadığı, başvuru sahibinin sınırsız sayıda seçenek özgürlüğü varken aynı ilde davalı şirket tarafından kullanılan ve tesadüfen seçilmesi mümkün gözükmeyen “…” ibaresini herhangi bir haklı bir sebep bulunmaksızın davalı Şirket ile aynı sektöre yönelik ve yakından ilişkili diğer bazı hizmetler için kendisi adına tescil ettirmek için yapmış olduğu başvurunun iyi niyetli olarak kabul edilemeyeceği, diğer taraftan yukarıda da açıklandığı üzere dava konusu YİDK kararının sadece 36. Sınıf hizmetler yönünden iptali talep edildiği, buna göre ilk derece mahkemesince uyuşmazlık konusu olmayan 37. sınıf yönünden de incelme ve değerlendirme yapılması yerinde değilse de bu hususun sonuca etkili bulunmadığı, her ne kadar davacı taraf “…” ibareli alan adının , aynı ibareli alan adının davalı Şirket tarafından tescil ettirilmesinden önce 06/12/2017’de tescil ettirdiği ve bu nedenle kötü niyetli kabul edilemeyeceklerini ileri sürmüşse de bu kapsamda dosyaya sunulan delillerden bahsi geçen alan adının davacı adına tescil edildiği anlaşılamadığı gibi bir an için aksinin kabulünde dahi davalı Şirketin davacının da kabulünde olan “…” ibareli markasal kullanımlarının anılan tarihten öncesine ilişkin bulunması karşısında varılan sonucun değişmeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/03/2022