Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/880 E. 2022/220 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/11/2019 tarih ve 2018/302 E. – 2019/418 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı … tarafından müvekkilinin 2017/29525 sayılı marka başvurusuna itiraz edildiğini, itiraza karşı görüş sunduklarını, kullanım ispatı talep ettiklerini, kullanıma yönelik delillerin kullanımı ispat eder nitelikte olmadığını, davalı Firmanın itirazının kabul edilerek 32 ve 35. Sınıflardaki bazı mal ve hizmetlerin markadan çıkarıldığını, müvekkilinin karara itiraz ettiğini, itirazın dava konusu YİDK kararıyla reddedildiğini, müvekkilinin markasındaki … ibaresinin dikkate alınmadığını, 2010 yılından beri damacana su satışı yapmakta olduğunu, 550 bayi aracılığı ile 31 ilde hizmet verdiğini, faaliyetlerini …, … ve … olmak üzere 3 farklı kaynaktan çıkan sularla sürdürdüğünü, …’ın, Bursa ili sınırları içerisinde yer alan, … Bölgesi’nin en yüksek dağı olma özelliği taşıyan dağın adı olduğunu, neredeyse tüm su dağıtım şirketlerinin, …’dan çıkan suları kullandığını, … kaynaklarını kullanan su dağıtım şirketlerinin “…” ibaresini kullanmalarının engellenmesinin mümkün olmadığını, müvekkilin 2012/104430 sayılı … … ibareli markası nedeniyle, 32. sınıfta kazanılmış hak sahibi olduğunu ileri sürerek, dava konusu YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu marka ile müvekkiline ait tanınmış markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davacının “…” ibareli daha önceden tescilleri bulunduğunu, korunmak istenen ibarenin “…” değil, “… …” ibaresi olduğunu, emsal yargı kararları bulunduğunu, davacının … ibaresini kaynak gösterme amaçlı kullandığına yönelik iddialarının kabulünün mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “… … …” ibareli başvuru markasıyla davalının “…” ibareli tescilli markaları arasında görsel ve sesçil olarak ortalama (hedef) tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğu, davacının başvuru markasından çıkarılan mallar/hizmetler açısından davalı tarafça kullanım ispatı yapıldığı, diğer yönden davacın müktesep hak olarak ileri sürdüğü 2012/104430 sayılı … … markası ile “… … …” başvuru markası aynı olmadığından müktesep hak koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalıların ilana itiraz aşamasında Kuruma kullanıma dair sunduğu delilleri kabul etmediklerini, kullanıma yönelik delillerin mahkeme aşamasında bir inceleme yapılmaksızın hüküm kurulduğunu, mahkeme kararında müvekkilinin kazanılmış hak iddiası konusunda hataya düşüldüğünü, kazanılmış hak teşkil eden markanın ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, iş bu davanın öncelikle kazanılmış hakkı nedeniyle kabulünün gerektiğini, mahkeme kararında … ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu ve hatta marka vasfı dahi taşımayan bir ibare olduğu göz ardı edildiğini, Yargıtay 11. HD. E. 2018/1266 – K. 2019/2944 sayılı kararının iş bu kararın somut uyuşmazlık bakımından emsal alınması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
SMK’nın 4. maddesinde, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretin marka olabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, anılan düzenlemede coğrafi yer isimlerinin marka olarak alınabileceği yönünde açık bir düzenleme yok ise de, maddenin genel düzenlemesi ve özellikle son sözcüklerinden bu gibi yer isimlerinin de marka olarak tescil edebileceği anlaşılmaktadır. Ne varki, ülkemizdeki şehir, bölge, coğrafi yer veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Ayrıca, yerleşen uygulamaya göre, bu isim, markanın “…” sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. SMK’nın genel amacı dikkate alındığında, böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir. Bu şekildeki bölge, şehir, ilçe, coğrafi yer veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcüklerin, hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu görüşünün benimsenmesi, böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olacak ve coğrafi işaretlerle karışıklığın önlenebilmesi de mümkün olabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde, davacının “… … …” ibareli marka başvurusuna davalı Şirket, “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak itiraz etmiş, başvurunun kısmen reddi üzerine de iş bu dava açılmıştır. Başvurunun kapsamında bulunup çıkarılan mal ve hizmetler ile itiraza mesnet markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler aynı veya benzer olduklarından, işaretler arasında benzerlik olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Taraf işaretlerindeki ortak unsur “…” ibaresidir. …, Bursa İli sınırlarında bulunan dağın ismi olup turistik açıdan bilinen bir yerdir. Dolayısıyla böyle bir ibarenin tek kişinin tekeline bırakılması söz konusu olmayıp bu kelimeye eklenecek diğer kelime ve/veya şekil unsurları ile birlikte marka olarak kullanılması mümkündür. Bu nedenle başvurudaki asli unsurun, … ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır. O halde, dava konusu başvuru ile itiraza mesnet davalı markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında bir benzerlikten ve iltibas tehlikesinden söz edilmesi mümkün değildir. Davalı Şirketin itirazına mesnet markalarının tanınmış olmalarının da varılan bu sonucu değiştirmeyeceği gibi işaretler arasında benzerlik bulunmadığından koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini de tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla mahkemece, davalıların itirazlarına mesnet markaları ile dava konusu başvuru arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün bulunduğundan Dairemizce bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 27/11/2019 gün ve 2018/302 E. – 2019/418 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, … Kurumunun 2018-M-4348 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 131,50 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 54,50 TL olmak üzere toplam 1.986,00 TL yargılama gideri ve 35,90 TL peşin harç, 35,90 TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.057,80 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı Şirket tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/03/2022

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.