Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/872 E. 2022/227 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2019
NUMARASI ….
….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/12/2019 tarih ve 2018/358 E. – 2019/483 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şahsın 2017/62916 sayılı marka başvurusu ile “… …&…+şekil” ibaresinin marka olarak tescilini talep ettiğini, müvekkilinin adına tescilli “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak bu başvuruya yaptığı itirazların, davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa müvekkiline ait tanınmış nitelikteki “…” ibareli markalarla dava konusu başvuru arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, zira her ne kadar davaya konu marka başvurusunda şekil unsuru yer alsa da başvurunun esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalı Şirketin … sitesi olan …… … sitesinde kullanımın da “…” şeklinde bulunduğunu, markada bulunan şekil unsuru ve diğer kelimelerin markayı farklılaştırmadığını, davalının “…” markasından haksız şekilde yararlanarak markanın sulanmasına sebep olacağını, markalarda ayrıt ediciliğin “…” ibaresi ile sağlandığını, fonetik benzerliğin ilk bakışta hemen algılanabilecek seviyede olduğunu, tüketicilerin ayrıntıları incelemeye girişmeyeceğini, “…” markasının zayıf bir marka olmadığını, müvekkili ile özdeşleştiğini, müvekkilinin markalarını etkin şekilde kullandığını, davaya konu marka başvurusunun müvekkiline ait markaların serisi olarak algılanacağını, benzer yargılamalarda müvekkilinin haklı bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-6419 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, markaların benzerlik araştırmasının kelimeler üzerinde tek tek değil genel izlenim üzerinden bütün olarak yapılmasının gerektiğini, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadıklarını, markalar arasında küçük farklılıklar değil logo-renk ve şekil olarak farklılıkların olduğunu, “…” kelimesinin pek çok sektörde kullanıldığını ve ayırt ediciliğinin düşük bulunduğunu, “…” ibaresinin tek başına değil “… …” olarak ayırt edicilik kazanmış olduğunu, müvekkilinin verdiği hizmetin niteliği itibariyle “…” kelimesini kullanmakta haklı bir nedeninin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “şekil+… … &…” ibareli başvuru markasıyla davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında sescil ve görsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde her iki markanın işletmesel kökenlerinin aynı olduğu, idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletmeye ait markalar olarak algılanabileceği, bu açıdan taraf markaları arasında iltibas-benzerlik bulunduğundan SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 2018-M-6419 sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu 2017/62916 sayılı marka tescilli olduğundan hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, taraf markalarında ortak olarak kullanılan “…” kelimesinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, markaların benzerliğinin değerlendirilmesinin, markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının birbirlerinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil, markanın tüm unsurlarının birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılması gerektiğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararında markalar arasında sesçil ve görsel olarak benzerlik bulunduğu belirtilmiş ise de bu hususu kabul etmenin mümkün olmadığını, … … AŞ – … … & … kombinasyonlarında işitsel bir benzerlik bulunmadığı ve markalar arasında biçimsel bir benzerlik olmadığı hususunun dosyaya sundukları markaların logolarını ve marka kombinasyonlarını gösteren … sayfa görüntüsü ile de sabit olduğunu, her iki marka arasında yerel mahkeme kararının aksine gerek görsel gerek işitsel açıdan bir benzerlik bulunmadığını, “…” kelimesi gibi mal ve hizmetleri niteleyen ve karakteristik özelliklerini belirten işaretlerin ilgili herkes tarafından serbestçe kullanılabildiğini, iki marka arasında seri marka algısının da oluşmayacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemleriyle açılan işbu davada, ilk derece mahkemesince yalnızca taraf marka işaretleri arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğu ve SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olup, bu karara karşı da yalnızca davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğundan, istinaf incelemesine konu uyuşmazlığı, taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı oluşturmaktadır.
Somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun
6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru, büyük biçimde konumlandırılmış bir kapı şekli ile bu şeklin altında yer verilen “…” ibaresi ve bu ibarenin altında da daha küçük harflerle yazılmış “…&…” ibarelerinden oluşmaktadır. Bu hali ile dava konusu başvuru, yazı, renk ve şekil unsurlarından oluşan bir kompozisyon markadır. Davacının itirazına mesnet markaların asli unsurlarını ise “…” ibaresi oluşturmaktadır. Buna göre her ne kadar taraf markalarında “…” ibaresi ortak olarak yer almakta ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, işbu dava açısından emsal alınabilecek nitelikteki 27/10/2020 tarih, 2020/554 E., 2020/4475 K. ve 08.03.2021 tarih, 2020/1683 E., 2021/2144 K. sayılı ilamlarında, “…” ibaresinin mal ve hizmetlerin kalitesini ve hizmetin standardını göstermesi açısından tanımlayıcı bir ibare olduğu, ticaret alanında herkes tarafından kullanılabilecek ve bu sebeple kullanımı bir kişinin tekeline bırakılamayacak işaretlerden bulunduğu açıklandığından, davacının “…” ibareli ayırt ediciliği zayıf ve bu sebeple koruma düzeyi düşük olan markaları ile dava konusu başvuru arasında karıştırılma tehlikesi olmadığı, başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı kanaatine varılmış, aksi yöndeki mahkeme kararı yerinde görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden dosyada mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmış, karıştırılma tehlikesi yönünden ise bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/12/2019 gün ve 2018/358 E. – 2019/483 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan posta giderleri toplamı 33,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı Kuruma verilmesine,
7-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılar tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2022