Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/842 E. 2022/224 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2020
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/01/2020 tarih ve 2018/392 E. – 2020/10 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2017/101287 sayılı “… …” ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğunu, itiraz üzerine önce Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun kısmen reddine karar verildiğini, bu karara yapılan itirazın da YİDK tarafından kabul edildiğini ve kötü niyet gerekçesiyle müvekkili başvurusunun tümden reddedildiğini, oysa marka başvurusuna yapılan itirazın usulen reddinin gerektiğini, zira … … (…) … ve … … (…) … isimli iki firma adına tek ücret ve tek dilekçeyle itiraz edildiğini, davaya konu YİDK kararında ise … … (…) … adına sunulduğu belirtilmekle birlikte itirazın, … … …’e ait deliller çerçevesinde kabul olunduğunu, Türkiye’de kullanılmayan ve tanınmış marka statüsü taşımayan bir marka ile müvekkili başvurusu arasında iltibas tehlikesi bulunduğunun söylenemeyeceği, davacı tarafından müvekkilinin 2016 tarihli “… …”, “… …” gibi marka başvurularına itiraz edildiğini, 556 sayılı KHK kapsamında kullanım ispatı aranmamasına karşın 2017 yılında yürürlüğe giren SMK’da kulanım ispatı şartının getirilmesi sebebiyle aynı/benzer başvuruyu yaptıklarını, bu nedenle yasa ile tanınan bir hakkın kullanılmasının kötü niyetli bir davranış olarak kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin yarattığı orijinal kombinasyonuyla tescilli önceki markasının serisi niteliğindeki “… …” markasını tescil ettirmesinde kötü niyet aranmasının haksız olduğunu, müvekkiline ait marka başvurularının 34. ve 35. sınıfta yer alan tüm mal ve hizmetleri kapsadığını, bu mal ve hizmetlerin sadece bir kısmı ile redde mesnet markaların kapsamlarındaki mallar arasında benzerlik bulunduğunu, müvekkilinin aynı mal ve hizmetlerde tescilli 2016/21028 sayılı markanın devamı ve serisi niteliğindeki dava konusu başvuruyu yaptığını, bu sebeple müvekkilinin müktesep hakka sahip olduğunu, …tarafından kullanıldığına ilişkin delil sunulmayan…… sayılı markaların SMK’nın 6/1 maddesi kapsamındaki incelemede dikkate alınmadığını ancak …… markalar yönünden kullanımın ispatının gerekmediği sonucuna varılarak itirazın kabul edildiğini, bu durumun SMK’nın amacına aykırı olduğunu, zira böyle bir kabulle iptal şartlarına tabi markaların koruma süresi henüz dolmadan yeniden başvuru yaparak hükmü işlevsiz bırakabileceğini, 2007 ve 2013 tarihli tescillerinin mülga 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi kapsamında, markanın iptal koşullarını ortadan kaldırmak ve sicili işgal etmek için yapıldığını, dolayısıyla 2013/62799 ve 2013/91784 markalar için bunların tescil tarihinin değil 2007/04128 sayılı markanın tescil tarihi esas alınarak ciddi kullanımın ispatlanmasının gerektiğini ileri sürerek, 2018-M-6413 sayılı YİDK kararının iptaline ve marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacının “…” asıl unsurlu başvurusu ile müvekkili markaları arasında güçlü bir benzerlik bulunduğunu, başvuru sahibinin sistematik biçimde müvekkili adına tescilli olan markaları ve müvekkilinin online satışlardaki kullanımları ile üst düzey benzerlik taşıyan marka başvuruları yapılmasının tesadüf olamayacağını, başvurunun haksız yarar sağlaması ihtimalinin bulunduğunu ve iyi niyetli kabul edilemeyeceğini, davacının müktesep hakkının da bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının “… …” ibareli marka başvurusu ile davalının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal benzerlik bulunmakla beraber 34. sınıf mallar dışında emtia benzerliğinin oluşmadığı, ancak davacının daha önce … asıl unsurlu marka başvurularının, davalıya ait markalar nedeniyle reddedilmesine rağmen aynı sınıfı da kapsar şekilde tekrar tekrar aynı veya yakın işareti seçip başvuru yapmasının iyi niyetli bir davranış olarak nitelendirilemeyeceği, davacının başvuru konusu ibare üzerinde müktesep hakkının da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, ortada geçerli bir itiraz olmadığını, davalı muteriz tarafından yapıldığı kabul edilen itirazın şekil bakımından 6769 sayılı Kanuna ve Uygulama Yönetmenliğine aykırı olduğunun dikkate alınmadığını, ayrıca davalı Kurumca itiraz ettiği kabul edilen Fransız uyruklu … … (…) … firmasının değil, muteriz olarak kabul edilmeyen … uyruklu … … … … … adlı firmaya ait delillerin, karara gerekçe yapılmasının da doğru olmadığını, bu konudaki taleplerinin ve itirazlarının karşılanmadığını, dava konusu başvuruda müvekkilinin kötü niyetli kabul edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, tescilli marka sahibi olan ve yasal hakkını kullanan müvekkilinin kötü niyetli olarak kabul edilemeyeceğini, davalı muterizin, eskiye dayalı kullanımla ilgili belge sunamadığını, müvekkilince yapılan başvurunun SMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra tekrarlanmasının kötü niyet olarak kabul edilmesinin son derece hatalı olduğunu, davalı markasının tanınmış olmadığı gibi kullanıldığına dair de delil sunulmadığını, buna rağmen müvekkili başvurusunun kötü niyetli kabul edilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, bütünsel açıdan markalar arasında iltibas tehlikesinin de bulunmadığını, müvekkili Şirket bakımından müktesep hak koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, gerek Markalar Dairesi Başkanlığı, gerekse de YİDK tarafından davalı Şirket’in itirazının değerlendirilerek karar verildiği, anılan Şirket tarafından da davacının dava konusu marka başvurusuna yapılan itirazların usulüne uygun bulunduğu, dolayısıyla davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı, “… …” ibareli marka başvurusu ile redde mesnet 2013/62799 ve 2013/91784 sayılı “…” asıl unsurlu markalar arasında, başvuru kapsamından çıkarılan 34. sınıf mallarla bu malların satışına özgü 35/5. sınıf mağazacılık hizmetleri yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira markaların asli unsurlarının “…” ibaresinden oluştuğu, söz konusu markaların tescil tarihleri gözetildiğinde kullanım ispatının da aranamayacağı, davanın, marka başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararının iptali istemine ilişkin olduğu ve işbu davada, redde mesnet markaların sahibinin kötü niyetli olup olmadığının tartışılmasının mümkün bulunmadığı, öte yandan davacının, sistematik biçimde “…” asıl unsurlu marka başvuruları yaptığı ve mahkemece benimsenerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere özgün biçimde oluşturulmuş “…” ibareli markayı tercihinin nedenine dair bir açıklamada da bulunmadığı, redde mesnet markaların sahibi olan davalı Şirketle aynı sektörde faaliyet gösteren davacının bu markayı tesadüfen seçtiğinin söylenemeyeceği, bu nedenlerle dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu, bu yöne ilişkin davacı istinaflarının da yerinde bulunmadığı, son olarak davacı adına tescilli 2016/21028 sayılı markanın, dava konusu başvurunun yapıldığı tarih itibariyle uzun süreli kullanım şartını sağlamadığından, dava konusu başvuru yönünden davacıya müktesep hak sağlamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26.30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/03/2022

…..

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.