Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/789 E. 2022/78 K. 04.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/10/2017
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/10/2017 tarih ve 2015/227 E. – 2017/360 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin “…” ibareli marka başvurusuna, müvekkilinin “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak yaptıkları itirazlarının nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkili markalarının benzer olup markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas tehlikesi bulunduğunu ileri sürerek 2015/M-2270 sayılı sayılı YİDK kararının iptalini ve tescili halinde 2013/102427 sayılı dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında ortalama alıcıları iltibasa düşürebilecek derecede benzerlik olmadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı markalarının “…. …”, “…”, “…”, “…”, “… …” ibareli olduğu, Türkçe karşılığı yeşil olan markaların kapsamındaki ürün ve hizmetler itibariyle özgün ve ayırt ediciliği yüksek bir işaret olduğu, davalının başvurusunun da … ibareli bulunduğu, … ibaresinin Türkçe karşılığının yeşil olduğu, … kelimesinin de yatılı anlamına geldiği, işarette asıl ve ayırt ediciliğin … ibaresi ile sağlandığı, başvuru konusu işarette … ibaresinin bulunmasının, bu işareti davacının tescilli ve fiilen kullanılan markasıyla ilişkilendirilmesi sonucunu doğuracak nitelikte bir etki bıraktığı, bu hâli ile başvuru konusu işaretin, davacı markalarıyla anlamsal, görsel ve sescil olarak bıraktığı umumi intiba itibariyle aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer mahiyette bulunduğu, dava konusu başvuruda yer alan 16. sınıf malların davacının markalarında da yer aldığı, dava konusu ibarenin, davacının daha önceden kullandığı ve belli düzeyde bilinirliği olan markalarıyla ilişkilendirilmesinin kaçınılmaz olduğu, dava konusu ibarenin davalı tarafından piyasaya sunulan farklı mal ve hizmetlerde kullanılmaya başlanması hâlinde tüketici/hizmetten yararlanıcıların, bildiği güvendiği davacıya ait markayla ürün üreten ve hizmet sunan davacı işletmenin, farklı alanlarda da üretim ve pazarlama yaptığını yahut hizmet sunduğunu düşünmeye başlayacağı, sonradan tescil olunan markanın sahibinin, öncekiyle aynı kalite ve güveni tesis eden mal ve hizmet sunamaması durumunda ise hayal kırıklığına uğrayacağı, kurulan bu zihinsel bağlantının, özellikle tarafların aynı sektörde olmaları nedeniyle davacı markasına odaklanan ilgiyi dağıtarak zaman içinde onun markasının çekim gücünün azalmasına, itibarının erozyonuna ve giderek kaybolmasına yol açacağı, davalının başvuru konusu işaretinin kendisini davacı markasıyla ilişkilendirme ve bu vesile ile onun bilinirliğinden haksız yararlanma amaçlı olduğu kanısının doğduğu, bunun iyiniyetli bir girişim olmadığı, tescil yetkisi ve hakkının davacının tescilli olan markasının sahip olduğu imajın transferi amaçlı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne…. sayılı kararının, davacı itirazlarının reddi yönünden iptaline, davalı başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığını, davacı markalarının ortak unsurunu oluşturan “…” ibaresinin ayırt edici vasfının düşük olduğunu, buna göre dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında ortalama tüketici nezdinde görsel,işitsel ve kavramsal algısı bakımından ilişkilendirilme ihtimali de dahil iltibasa neden olacak bir benzerlik bulunmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden, davalı Şirketin 10.03.2014 tarihinde “…” ibaresini 16. sınıfta tescili için diğer davalı Kuruma başvurduğu, davacının…..” ibareli markalarına dayalı olarak iltibas iddiasıyla başvuruya itiraz ettiği, itirazın önce …. tarafından reddedildiği, bu karara yönelik itirazın da YİDK’ın ….. sayılı kararıyla reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar dava konusu YİDK kararının davacıya tebliğine ilişkin belge dosya kapsamında yer almasa da YİDK kararının 06/04/2015 tarihli olduğu, bu tarihe göre dahi davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde (06/06/2015 tarihini Cumartesi gününe rastladığından) 08/06/2015 tarihinde açıldığı anlaşıldığından YİDK kararının tebliğ belgesinin dosyada bulunmaması Dairemizce sonuca etkili görülmemiştir
İlk derece mahkemesince; dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibas koşullarının oluştuğu, dava konusu markanın davacı markalarının bilinirliğinden haksız yarar sağlayacağı, dava konusu marka başvurusunun iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı hem davalı Kurum nezdindeki itirazlarında hem de dava ve cevaba cevap dilekçelerinde sadece iltibas vakasına dayanmış olup tanımışlık ve kötü niyet iddiasında bulunmadığından ilk derece mahkemesince davacı tarafça ileri sürülmeyen tanınmışlık ve kötü niyet vakaları yönünden de inceleme ve değerlendirme yapılması doğru görülmemiştir. Bu duruma göre, somut olayda uyuşmazlık dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markları arasında 556 sayılı KHK’ nın 8/1- maddesi anlamında iltibas koşullarının bulunup bulunmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, mahkemece görüşüne başvurulan iki ayrı bilirkişi heyeti raporunda da belirtildiği üzere dava konusu başvuru kapsamında yer alan 16. sınıf mallar davacının itirazına mesnet markalarından sadece 2002/08866 sayılı markası kapsamında yer almaktadır. O halde iltibas değerlendirmesinin dava konusu başvuru ile davacının 2002/08866 sayılı markası karşılaştırılmak suretiyle yapılması gerekir.
Yukarıda belirtildiği üzere, dava konusu başvuru “…” ibaresinden davacının itirazına mesnet 2002/08866 sayılı markası ise sadece “… ” ibaresinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere taraf markalarında “…” ibaresi ortak olarak yer alsa da İngilizce olan “…” ibaresinin Türkçe’de “yeşil ” anlamına geldiği bu hali ile ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, dava konusu başvuruya Türkçe’de …. anlamlarına gelen “…” ibaresi ile uyuşmazlık konusu mallar bakımından yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı gözetildiğinde bir bütün olarak dava konusu başvuru ile davacının 2002/08866 sayılı markası arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesi bulunmadığı Dairemizce kabul edilmiştir. Nitekim mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda da aynı tespitlere yer verildiği gibi Yargıtay 11.HD.nin 21.12.2015 tarih ve 2015/6190 E-2015/13755 K sayılı, 11.09.2019 2018/350 2E-2019/5292 k sayılı ilamlarında da davacının “…” ibareli markasıyla, “…+şekil ” ve “… …+şekil ” ibareli markalar arasında benzerlik bulunmadığı kabul edilmiştir.
Sonuç olarak , dava konusu başvuru ile davacının 2002/08866 sayılı markası arasında emtia benzerliği şartı gerçekleşmesine rağmen marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/10/2017 gün ve 2015/227 E. – 2017/360 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 27,70.TL harçtan mahsubu ile bakiye 53,00.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdiren 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 33,50.TL posta masrafından oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı şirket tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 31,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı kuruma iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/02/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.