Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/787 E. 2022/147 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2020
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan
Haklara Tecavüzün Ref’i, Maddi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/02/2020 tarih ve 2019/308 E. – 2020/47 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı, 22/06/2015 tarihinde imza altına alınan Telif Hakları Sözleşmeleri ile … çerçevesinde bütün maddi ve manevi hakları tarafına ait olan….” adlı kitaplarının basım ve yayın haklarını sözleşmelerin 5.maddesi uyarınca süresi 2 yıl ile sınırlı olmak üzere 22/06/2017 tarihine kadar davalı şirkete devrettiğini, 5846 sayılı FSEK uyarınca 22/06/2017 tarihinden itibaren bütün hakları tarafına geçen 10 adet kitabın davalı şirketçe basımı, çoğaltılması ve pazarlanmasının devam etmesinin , ayrıca belirtilen kitaplardan en çok satılan 5 tanesinde yazar olarak başka kişilerin belirtilmesinin, “…” adlı kitabın kapağındaki ” 2016-2017″ ibaresinin muvakatı olmadan çıkarılmasının eser sahipliğinden kaynaklanan maddi ve manevi haklarını ihal ettiğini, yine
“… … … 5 İngilizce Kelimeleri 1, … … … 5 İngilizce Kelimeleri 2, … … … 5 İngilizce Kelimeleri 3, … … … 5 İngilizcesi Seviye 1, … … … 5 İngilizcesi Seviye 2, … … … 5 İngilizcesi Seviye 3, … … … 3, … … … 4, … …” adlı kitaplarının basım ve yayın haklarının 28/07/2017 tarihinde imzalanan sözleşme ile 2 yıl ile sınırlı olmak üzere davalı şirkete devrettiğini, anılan kitaplar için düzenlenen bandrol talep formu ve taahhütnamlerde eser sahibi olarak başka kişilerin belirtildiğini, ayrıca izni olmadığı halde anılan kitapların dağıtım hakkının yine davalı şirketin sahibi olduğu dava dışı şirkete devredildiğini ,davalının bu eylemlerinin eser sahipliğinden kaynaklanan maddi ve manevi hakların ihlal edildiğini ileri sürerek davalı yayın evinde bulunan 21 adet kitapların toplatılmasını, imhasını, FSEK’in 68. Maddesi uyarınca şimdilik 1,050.-TL maddi tazminatın ve FSEK 70. Maddesi uyarınca ileride değeri belirlenmek üzere manevi tazminatın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafça aynı istemleri içeren davanın İstanbul 2.Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/789E. sayılı dava dosyasında açıldığını, anılan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini ancak kararın kesinleşmediğini, bu nedenle davanın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, davacı iddialarının yerinde bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı davasında her ne kadar manevi tazminat talep etmiş ise de manevi tazminat miktarını dilekçesinde belirtmediği ve verilen süre içersinde açıklamadığı bu nedenle manevi tazminat isteyemeyeceğinden davacının talebinin maddi tazminat olarak değerlendirildiği, davacının aynı istemlerle İstanbul 2.Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne dava açtığı hususunun iki tarafın da kabulünde olduğu ,anılan davanın HMK’nın 150/5.maddesi gereğince işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 aylık yasal süre içinde yenilenmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, davacının bu karara karşı istinaf isteminin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 04/10/2019 tarih, 2019/1282E, 2019/1990K. sayılı kararı ile esastan reddildiği, dosyanın bu defa temyiz edilerek Yargıtaya gönderildiği henüz kesinleşmediği gerekçesiyle davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, işbu davanın konusunu; müvekkilinin eser sahipliğinden kaynaklanan maddi ve manevi haklarının ihlal edilmesi sebebiyle tecavüzün ref’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin oluşturduğunu, müvekkili İstanbul’da ikamet ederken davalıya karşı aynı istemlerle İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/789 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, anılan davanın 30.01.2019 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verildiğini, derdestlik itirazının ileri sürülebilmesinin ancak dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden, açılmamış sayılmasına karar verilmesi arasında geçen sürede için mümkün olduğunu, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ile davanın derdest olmaktan çıkacağını, kararın kesinleşmesinin aranmayacağını , Yerleşik Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın esası incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan haklara tecavüzün refi ve maddi istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Derdestlik 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ilk itiraz olarak düzenlenmişken, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-(ı) maddesinde dava şartı olarak kabul edilmiştir. Dava şartı da, davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşuldur. Mahkeme, hem davanın açıldığı tarih itibarıyla, hem de yargılamanın devam ettiği her aşamada dava şartlarının bulunup bulunmadığını resen araştırıp incelemekle yükümlüdür. Dava şartı davanın açıldığı tarihten hükmün verilmesine kadar varlığını devam ettirmelidir. Dava şartlarının davanın açıldığı tarihte olmaması veya bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının belirlenmesi halinde mahkemenin davayı reddetmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/12-363 Esas, 2019/462 Karar ve 16/04/2019 tarihli kararında da açıklandığı üzere, dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli), bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısının artık aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle daha önce açılmış ve derdest olan bir davanın, ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açmasında hukukî yararı olmadığı gerekçesi ile 6100 sayılı HMK’nun 114’üncü maddesi ile derdestlik dava şartı kabul edilerek maddenin (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu açıklamaya göre, açılmış ve görülmekte olan bir davanın ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açmasında hukukî yararı olmadığı için davanın 6100 sayılı HMK’nun 114’üncü maddesi gereğince reddedilmesi gerekecektir. Ancak, derdest bir davanın ilk koşulu, tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olması, ikinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olmasıdır. O halde somut uyuşmazlığın bu bağlamda irdelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere davacı , davalı ile imzalanan 22/06/2015 tarihli telif sözleşmesinin süresinin sona ermesine rağmen eser sahibi olduğu ve anılan sözleşmeye konu 10 adet kitabın davalı tarafça basılıp satılmaya devam edildiği, sözleşmeye konu kitapların bir kısmında yazar olarak başka kişilerin isimlerine yer verildiği, bir adet kitabın kapağının da muvafakati alınmadan değiştirildiği, yine taraflar arasında düzenlenen 22/06/2017 tarihli telif hakları sözleşmesinin davalı tarafça ihlal edildiği , davalının anılan eylemlerinin eser sahipliğinden kaynaklanan maddi ve manevi haklarını ihlal ettiği iddiasıyla 22/06/2015 ve 22/06/2017 tarihli telif hakları sözleşmelerine konu toplam 21 adet kitabın toplatılmasını, imhasını FSEK’in 68. maddesi uyarınca şimdilik 1.050,00 TL maddi tazminatın ve FSEK 70. Maddesi uyarınca da ileride değeri belirlenmek üzere manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, manevi zarar, haksız eylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğundan ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğundan için birden fazla bölümler halinde istenemez. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığı olduğu için, haksız eylemin meydana geldiği anda gerçekleşir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmın açılacak kısmi dava ile kalanının açılacak başka bir davada talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşer. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2007/7817 E-2008/10176 sayılı ilamı da bu yöndedir) Somut olayda davacı tarafça FSEK 70. maddesi uyarınca manevi tazminat talep edilmişse de manevi tazminat miktarı dava dilekçesinde belirtilmemiş, ileride değeri belirlenmek üzere talep edilmiştir. Ancak az önce de ifade edildiği üzere manevi tazminatın bütünlüğü ilkesi gereğince manevi tazminatın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir.
Harçlar Kanunu’nun 16 .maddesinde değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesinin mecburi olduğu, gösterilmemişse davacıya tespit ettirileceği, davacının tespitten kaçınması halinde, dava dilekçesinin muameleye konmayacağı düzenlemiştir. Somut uyuşmazlıkta da ilk derece mahkemesince davacıya talep edilen manevi tazminat miktarının bildirilmesi için süre verilmesine rağmen , davacı manevi tazminat miktarını bildirmediği gibi talep edilen manevi tazminat miktarının tahkikat sonucuna göre belirleneceğini 16/09/2019 tarihli dilekçesinde beyan etmiştir. Bu durumda davacının manevi tazminat istemi bakımından talep ettiği tazminat miktarının verilen süreye rağmen bildirmediğinden ve bu suretle manevi tazminat istemi yönünden davanın değerini tespitten kaçındığından davacının davadaki manevi tazminat istemi yönünden dava dilekçesi Harçlar Kanunu nun 16. maddesi uyarınca muameleye konamayacağından, eş deyişle bu talep yapılmamış sayılacağından, iş bu davanın davacının 22/06/2015 ve 22/06/2017 tarihli iki ayrı telif hakları sözleşmesi uyarınca eser sahipliğinden kaynaklanan haklarına tecavüzün ref’ine ve FSEK’İn 68. maddesi uyarınca maddi tazminat istemine ilişkin olduğunun kabulü gerekmektedir.
İş bu davanın sebebi ve konusu belirlendikten sonra, mahkemece derdestlik itirazına esas alınan İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/789 esas sayılı dava dosyasının, dosya içerinde bulunan dava dilekçesi ve diğer belgelerden; anılan dava ile işbu davanın taraflarının aynı olduğu, davada işbu davaya da konu edilen 22/06/2015 tarihli telif sözleşmesine konu 10 kitap yönünden yine işbu davada ileri sürülen iddialarla tecavüzün ref’i isteminde bulunulduğu, mahkemece dosyanın 23/10/2018 tarihinde işlemden kaldırıldığı ve 30/01/2019 tarihinde de davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, mahkeme kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin bahsi geçen dosyasının tarafları işbu dava dosyasının tarafları ile aynı olsa da iş bu davaya konu edilen 22/06/2015 tarihli sözleşmeden kaynaklanan maddi tazminat ve 22/06/2017 tarihli sözleşmeden kaynaklanan tecavüzün ref’i ve maddi tazminat istemleri İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2017/789 esas sayılı dava dosyasına konu edilmemiştir. Bu itibarla iş bu dava dosyasındaki anılan talepler yönünden derdest bir davanın bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.
Diğer taraftan işbu davaya konu edilen 22/06/2015 tarihli telif sözleşmesine konu 10 kitap yönünden tecavüzün ref’i istemi İstanbul 2 Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2017/789 esas sayılı dosyasında da dava konusu edildiği anlaşılmaktaysa da anılan davanın işbu davadaki sözü edilen talep bakımından derdestlik teşkil etmesi için halen görülmekte olması gerekir. Yukarıda da belirtildiği üzere İstanbul 2. Fikir ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2017/789 sayılı dosyasında, dosyasının 23/10/2018 tarihinde işlemden kaldırılmasına, 30/01/2019 tarihinde de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre, usul hükümleri uyarınca davanın açılmamış sayılma kararına karşı kanun yoluna başvurulabilir ise de derdestlik yönünden kararın kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Derdestlik, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren üç aylık süre ile sınırlıdır. (YHGK’nın 1996/19-461 Esas, 1996/607 Karar sayılı, Yargıtay 4. HD’nin 2021/5213 Esas 2021/7691 Karar sayılı, Yargıtay 3. HD’nin 2019/1124 Esas 2020/557 Karar sayılı, Yargıtay 7. HD’nin 2021/1104 Esas 2021/925 Karar sayılı ilamları da aynı yöndendir. Somut olayda da 22/06/2015 tarihli telif sözleşmesinden kaynaklanan tecavüzün refi istemi yönünden, İstanbul 2. Fikir ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2017/789 sayılı tarafları , dava sebebi ve konusunun aynı olduğundan bahsedilebilirse de anılan dava dosyasının 23/10/2018’de işlemden kaldırıldığı, 30/01/2019 tarihinde de davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği gözetildiğinde işbu davanın açıldığı 26/08/2019 tarihinde derdest yani görülmekte olan bir dava bulunmadığından ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki kabulü yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul 2 Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2017/789 sayılı dosyası iş bu dava bakımından derdestlik teşkil etmeyeceğinden mahkemece yazılı gerekçe ile derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru bulunmamış, HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp esas hakkında bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 19/02/2020 gün ve 2019/308 E. – 2020/47 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
7-Kararın niteliğine göre, İİK’nın 36. maddesi uyarınca icranın geri bırakılması kararı için davacı tarafında yatırılan 12.321,70 TL nakdi teminatın İADESİNE
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/02/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/03/2022

….