Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Maddi-Manevi Tazminat
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/11/2019 tarih ve 2017/780 E. – 2019/755 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirket tarafından kendi ürününün reklamı için karşılaştırmalı … programı hazırlatıldığını, kendi bayileriyle birlikte müvekkili şirket bayilerine ve haber sitelerine gönderildiğini, test sonuçları olarak belirtilen sonuçların herhangi bir bilimsel veriye dayanmamakla birlikte yanıltıcı beyanlar içerdiğini, bu sebeple davacının zarara uğratıldığını, fiilin haksız rekabet mahiyetinde olduğunu ileri sürerek haksız rekabetin tespitini, men’ini, … sonuçlarındaki yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesini, şimdilik 1.000,00 TL kar kaybına ilişkin maddi tazminat ile 10.000,00 TL lik manevi tazminatın dava tarihimden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin test için araç verdiği müşteri tarafından kendine ait diğer araçla yaptığı karşılıklı test sürüşlerinin sonuçlarını müvekkiline ilettiğini, davalının da bunları kendi bayilerine gönderirken sehven davacının … de gönderdiğini, ayrıca e-posta adresinde bulunan bazı haber sitelerine de gönderildiğini, olaydan haberdar olduktan sonra silinmesine yönelik e-posta gönderildiğini, bu durumun hiçbir haber sitesinde yer almadığını, fiilin haksız rekabet mahiyetinde olmadığını, metnin de tamamen iç yazışma olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının kendi sattığı araç ile davacının sattığı araçların karşılaştırmalı test sonuçlarını içeren … program sonucunun davalı bayilerine ve davacı taraf ile haber sitelerine gönderilmesi fiilinin yanlış ve yanıltıcı bilgiler içeren haksız rekabet olduğu iddiasıyla haksız rekabetin tespiti, men’i ve yanlış beyanların düzeltilmesi, maddi ve manevi tazminat ile hükmün ilanı istemleriyle işbu davanın açıldığı, alınan bilirkişi raporlarında özetle, davalı eylemlerinin TTK’nın 54 ve devamı maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği, özellikle de TTK m. 55.1.a.5 hükmü uyarınca hukuka aykırı bir karşılaştırmalı reklam niteliği taşıdığı bildirilmişse de; dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden … firmasının sipariş talebinin 13.10.2017 tarihinde ve siparişin onaylanmasının 14.10.2017 tarihinde yapıldığı, dava konusu e-postanın ise 23.10.2017 tarihinde gönderildiği, yine … firması tarafından davalı firmaya hitaben yazılan ve dosyaya sunulan 13.02.2018 tarihli yazıda davalı firmayı tercih etmelerinin nedeninin yaptıkları test sürüşleri ile araç fiyat ve bakım onarım garantisi olduğunu belirttikleri, dolayısıyla söz konusu araç satışının kronolojik sırası dikkate alındığında dava konusu e-posta ile illiyet bağının bulunmadığı, iş bu 25 adetlik araç satışında söz konusu … sonuçlarının etkisi olmadığı, … firmasının davacının eski müşterisi de olduğu düşünüldüğünde bilgilenmiş tüketici olarak satın alma fiilinin davalının … sonuçları ile etkilenmeyeceği ve davacı taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, ilk derece mahkemesince haksız rekabetin tespiti ve önlenmesinde hukuka aykırı olarak fiil ve zarar arasında illiyet bağı arandığını, davalının … sonuçlarının karşılaştırmalı reklam niteliğinde olup haksız rekabet teşkil ettiğini, zira … sonuçlarında karşılaştırılan iki aracın aynı nitelikte olmadığını, ayırca yer alan bilgilerin bilimsel metotlara dayanmadığını, dava konu … sonuçlarınının haber sitelerine ve davalı bayilerine potansiyel müşterilerini ikna için gönderildiğini, nitekim mahkemece alınan iki ayrı bilirkişi raporunda da dava konusu … sonuçlarının paylaşılmasının haksız rekabet teşkil ettiğinin ortaya koyulduğunu, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talepleri bakımından sadece davalının dava dışı … firmasına yaptığı satışların gözetildiğini, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davaları bakımından zararın doğmasına gerek olmayıp zarar görme tehlikesinin yeterli olduğunu, davalı tarafın … sonuçlarının müşterilerin iknası için kullanılması ve böylelikle müvekkilinin zararının doğması ihtimalinin bulunduğunu, diğer taraftan maddi ve manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmediğini, haksız rekabet teşkil eden … sonuçlarının toplu mail olarak gönderildiği mail grubunda müvekkil şirketin hâlihazırda veya muhtemel müşterilerinin yer alması ihtimali, halihazırda … sonuçlarının bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere …. daha birçok treyler ve lojistik haberlerinin yapıldığı haber siteleri ile paylaşıldığı dikkate alındığında, haksız rekabet teşkil eden … sonuçlarının paylaşılmasının müvekkiline maddi olarak zarar verdiğinin aşikar olduğunu, davalı şirket tarafından yapılan duyuruda yapılan test sonucunda 25 adetlik bir satım sözleşmesi yapıldığına yer verildiğini, bu doğrultuda 25 adetlik çekici satımından doğan kar kaybına maddi tazminat olarak hükmedilmesi gerekmekte iken taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemece aksi kanaat hâsıl olması durumunda ise müvekkili şirketçe sunulan bilgilerde yer aldığı üzere, müvekkilinden 20 adet araç satım teklifi istenen ve satım görüşmeleri süren müşteri ile müvekkilini itibarsızlaştıran … sonuçlarının paylaşılması nedeniyle 20 adet çekici satımından doğacak olan kar kaybına hükmedilmesi gerekmekte iken bu hususun da göz önünde tutulmadığını, açıklamaları doğrultusunda, mahkemece 28.11.2018 tarihli bilirkişi raporunun 9. sayfasında yer alan yoksun kalınan kar hesaplamasının dikkate alınması, gerekli görülmesi durumunda 2016-2017-2018 yıllarına ait reklamın konusunu oluşturan ….. araç tipinde müvekkil ve davalı şirketin pazar paylarına ilişkin TÜİK verilerinin … … sonuçlarının paylaşılmasından önce ve sonraki dönem olmak üzere kıyaslanması gerekmekte iken eksik incelemeyle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki; kar kaybının ispatlanamadığı yönünde kanaat oluşmuş olması durumunda ise TTK’nın 56. maddesi uyarınca zarar koşulunu gerektirmeyen davalının haksız rekabet etmesi nedeniyle elde etmesi mümkün görülen kazancın iadesine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davalının eylemi ile müvekkiline ait aracın kötülendiğini ve itibarsızlaştırıldığını, bu nedenle manevi tazminat koşullarının da oluştuğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıdaki özetten de anlaşılacağı üzere davacı taraf, davalı şirket tarafından kendi ürününün reklamı için karşılaştırmalı … programı hazırlatıldığını, … programını kapsamında yer alan sonuçların 19/11/2017 tarihli duyuru ile kendi bayileriyle birlikte müvekkili şirket bayilerine ve haber sitelerine gönderildiğini, ancak … sonuçlarının yanıltıcı olduğundan davalı tarafça yapılan karşılaştırmalı reklamın haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise bahsi geçen 19/11/2017 tarihli yazının reklam niteliğinde olmayıp, davalı şirketin iç yazışması niteliğinde olduğunu savunduğundan somut olay bakımından öncelikle reklam ve karşılaştırılmalı reklam kavramının tartışılması gerekmektedir.
Reklam kavramı, 6102 sayılı TTK’da tanımlanmamıştır. 6502 sayılı Kanuna dayalı olarak çıkarılan “… Yönetmeliği” nin 4./1-n maddesinde “ticari reklam”, ticaret, iş, zanaat veya bir meslekle bağlantılı olarak, bir mal veya hizmetin satışını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla reklam verenler tarafından herhangi bir mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla gerçekleştirilen pazarlama iletişimi niteliğindeki duyurular olarak tanımlanmıştır. Buna göre reklam kavramı, herhangi bir mecrada sunulan duyuruları ifade etmektedir. Aynı Yönetmeliğin 4/1-ı bendinde de mecra kavramı tanımlanmış olup, mecranın, reklam ve tanıtım mesajını ileten ve o mesajı alma durumunda olan kişi, grup ya da topluluğun buluştuğu yeri ve ortamı; televizyon, her türlü yazılı basın, internet, telefon, radyo, sinema gibi iletişim kanalları ile açık hava, basılı materyal gibi iletişim araçlarını ifade ettiği açıklanmıştır. Yine aynı Yönetmeliğin 4/1-ğ maddesinde de bahsi geçen madde de karşılaştırılmalı reklamın bir mal veya hizmetin tanıtımı esnasında, rakip mal veya hizmetlere ilişkin unsurların doğrudan veya dolaylı olarak kullanıldığı reklamlar olarak tanımlanmıştır. (Bahsi geçen madde de 28/12/2018 tarihinde yapılan değişiklikle karşılaştırılmalı reklam, tanıtımı yapılan mal veya hizmete ilişkin hususlarla aynı amaca ya da aynı ihtiyacı karşılamaya yönelik rakip mal veya hizmetlere ilişkin hususların karşılaştırıldığı reklamları olarak tanımlanmışsa da bu değişikliğin dava konusu eylem tarihinden sonra yapılması nedeniyle değişilikten önceki tanıma yer verilmiştir.)
Bu açıklamalardan sonra davacı tarafça haksız rekabet teşkil ettiği iddia olunan ve davalı şirket yetkilisi tarafından gönderildiği davalı tarafça da kabul edilen e-posta ekindeki, davalı tarafça oluşturulduğu yine davalı tarafın kabulünde olan 19/10/2017 tarihli yazının incelenmesinden; bahsi geçen yazının davalı bayilerine hitaben düzenlendiği, yazı içeriğinde 22 Mayıs 2017 tarihinde yeni … ve … serisi … araçlarının avantajlarını müşterilerine göstermek amaçlı olarak başlatılan … programının olumlu sonuçları olduğu belirtilerek, … araçlarını kullanan müşterileri tarafından oluşturulmuş 2 adet tabloya yer verildiği, bu tablolar incelendiğinde ise 2 ayrı güzergaha ilişkin olarak …, …, … ve … firmalarına ait …, …tip araçların karşılaştırmalı olarak yakıt sarfiyatı değerlendirmesinin yapıldığı, tabloların altında “… araçlarımızı kullanan müşterilerimiz sadece yakıt sarfiyatı açısından değil ayrıca kabin konforu ve sürüş kolaylığı açısından da aracımızdan memnun kalmıştır. Ayrıca sürüş süresinin diğer araçlara göre çok daha fazla azalması (daha az frenleme ve daha güvenli sürüş) göze çarpmış ve müşterimizin karar parametrelerinden önemli bir tanesi olmuştur. Bu testin sonucunda müşterimizle 25 adetlik bir satım sözleşmesi yaptığımızı size gururla bildiririz. Bu çerçevde … olarak getirdiğiniz araçların verimli bir şekilde müşterilerinize kullandırılmasının faydasını göreceğinizden eminiz” şeklindeki açıklama ile davalıya ait aracın yakıt sarfiyatı ve sürüş süresinin diğer araçlara göre çok daha fazla azaldığının ve kabin konforunun arttığının belirtildiği ve bahsi geçen yazının 23/10/2017 tarihli “müşteriler kamyonlarımızı test etti” konulu ve “…” ekli e -posta ile davacı yetkililerinin, davalının Türkiye bayilerinin ve birçok haber ve mdeya sitesinin yer aldığı alıcılara gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre söz konusu 19/10/217 tarihli yazı, yukarıda ayrıntısına yer verilen Yönetmelik hükümleri ile birlikte değerlendirildiğinde, yazı içeriğinde davalının kendi ürünleri(…) ile davacının (…) da yer aldığı firmalara ait araçların karşılaştırıldığı, yapılan karşılaştırmalar sonucu kendi aracının karşılaştırılan diğer araçlara göre daha avantajlı olduğunun belirtildiği ve yazının aralarında birçok haber sitesi ve medya sitesinin yer aldığı alıcı kitlesine gönderildiği, bu suretle Yönetmeliğin 4/1-ı bendinde ifade edilen mecra unsurunun da gerçekleştiği anlaşıldığından Dairemizce 19/11/2017 tarihli yazının karşılaştırılmalı reklam niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı tarafça anılan yazının bir iç yazışma niteliğinde olduğu ve sehven 3. kişilere gönderildiği savunulmuşsa da davalı şirketin basiretli davranma yükümlülüğü bulunması ve 19/11/2017 tarihli yazıyı 3. kişilere gönderenin davalı şirketin genel müdürü olması karşısında bu savunmasına itibar etmek mümkün olmamıştır.
Ancak kural olarak karşılaştırılmalı reklam yasak olmadığından tek başına haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Rekabet, rakiplerin piyasa sundukları mal ve hizmetlerin alıcılar tarafından objektif olarak değerlendirilmesinin sağlanması olduğu düşünüldüğünde, mal ve hizmetlerin birbiriyle karşılaştırılmasının aynı zamanda tüketicinin korunmasına ve bilgilendirilmesine hizmet ettiği ve yasaklanamayacağı bir gerçektir.( Doç. Dr. N. Füsun Nomer Ertan, Haksız Rekabet Hukuku, 1. Baskı, syf 210)
Karşılaştırılmalı reklamın hangi durumlarda haksız rekabet teşkil edeceği TTK’nın 55/1-a-5 maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde de kendisinin mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde, başkalarının, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek eyleminin haksız rekabete yol açacağı belirtilmiş olup buna göre yapılan bir karşılaştırma, gerçeğe aykırı olması veya yanıltıcı bulunması veya rakibini gereksiz yere kötüleyici olması veya gereksiz yere rakibinin tanınmışlığından yaralanacak şekilde bulunması halinde haksız rekabet oluşturacaktır.
Yine 6502 sayılı TKHK’nın, “Ticari Reklam” başlıklı 61/3.maddesi “Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve engellileri istismar edici ticari reklam yapılamaz” düzenlemesini haiz olup, ticari reklamların tüketicileri aldatıcı veya onları istismar edici nitelikte olması yasaklanmıştır. Bu kanun kapsamında çıkartılan “… Yönetmeliği” nin “Karşılaştırmalı Reklamlar” başlıklı 8.maddesinde de karşılaştırmalı reklamların, diğer şartların yanında ” aldatıcı ve yanıltıcı olmaması, haksız rekabete yol açmaması, karşılaştırılan mal veya hizmetlerin fiyat dahil- bir ya da daha fazla maddi, esaslı, doğrulanabilir ve tipik özelliğinin objektif olarak karşılaştırılması, nesnel, ölçülebilir, sayısal verilere dayanan iddiaların; bilimsel test, rapor veya belgelerle ispatlanması, rakiplerin (…) mallarını, hizmetlerini, faaliyetlerini veya diğer özelliklerini kötülememesi veya itibarsızlaştırmaması” şartlarını da taşıması gerektiği ifade edilmiş, yine aynı Yönetmeliğin 9. maddesinde “(1) Reklam verenler ticari reklamlarında yer alan iddiaların doğruluğunu ispatla yükümlüdür. (2) Reklamlarda yer alan doğrulanabilir olgularla ilgili tanımlamalar, iddialar ya da örnekli anlatımlar; bilimsel geçerliliği olan bilgi ve belgelerle kanıtlanmak zorundadır. Gerek görülen hallerde üniversitelerin ilgili bölümlerinden veya akredite ya da bağımsız araştırma, test ve değerlendirme kuruluşlarından alınmış bilgi ve belgeler istenir. (3) Karşılaştırmalı reklamlarda yer alan ve karşılaştırmaya konu edilen iddialar, her hâlükârda üniversitelerin ilgili bölümlerinden veya akredite ya da bağımsız araştırma, test ve değerlendirme kuruluşlarından alınmış bilgi ve belgeler ile kanıtlanmak zorundadır. (4) İkinci ve üçüncü fıkralar kapsamında sunulan raporların, reklamda yer alan iddiaları reklamın yayınlandığı dönemde kanıtlar nitelikte olması esastır. (5) Reklam verenler, bu Yönetmelikte belirlenen ilkelerin uygulanmasını denetlemekle yetkili ve görevli olanlara reklamlarda yer alan iddiaları kanıtlar nitelikteki belgeleri sunmakla yükümlüdür.” düzenlenmelerine yer verilmiştir.
Somut olayda , 19/11/2017 tarihli karşılaştırılmalı reklam içeriğinde davalı ile davacıya ve dava dışı fimalara ait araçların “toplam km, ortalama yük ve yakıt tüketimi” açısından karşılaştırıldığı, bu karşılaştırmaya göre davalıya ait aracın karılaştırma yapılan diğer araçlara göre daha iyi sonuçlar verdiği yer almaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere yapılan bu karşılaştırmanın hukuka uygun olması için karşılaştırmalı reklamda yer verilen nesnel, ölçülebilir sayısal verilere dayanak iddiaların, reklam anında doğruluğunun bilimsel test, rapor veya belgelerle ispatlanması, diğer bir deyişle karşılaştırmanın bilimsel verilere dayanması veyahut karşılaştırmanın Yönetmeliği 9. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlarca yapılması gerekmektedir. Ancak davalı tarafça bu kapsamda dosya kapsamına bir delil ibraz edilmediği gibi esasen bu yönde bir savunmada da bulunulmamıştır. Zira cevap dilekçesinde, karşılaştırmada yer verilen sayısal verilerin, … programı kapsamında test için araç verdikleri müşterileri tarafından, müşterinin kendisine ait diğer araçla yaptığı karşılıklı test sürüşleri sonuçlarını müvekkiline iletmesi sonucu oluşturulduğunu açıkca beyan etmiştir. Bu durumda dava konusu karşılaştırılmalı reklamdaki, sayısal verilerin bilimsel verilere dayalı olmadığı veya bağımsız kurum yada kuruluşlarca yapılmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
Yine, mahkemece görüşüne başvurulan 19/06/2019 tarihli bilirkişi hyeti raporunda da belirtildiği üzere karşılaştırılması yapılan davacıya ati aracın …, davalıya ait aracın ise … model Euro 6 motor olduğu, bu iki motor arasında dizel araçlarda azot oksit salınımı (emisyon) bakımından fark bulunduğu, bu itibarla karşılaştırılan araçların aynı nitelikte olmadığı da anlaşılmaktadır. O halde; dava konusu karşılaştırılmalı reklamda karşılaştırılması yapılan davalıya ait araçla ile davacıya ait aracın aynı nitelikte olmadığı, bahse konu karşılaştırmanın bilimsel verilere dayanmadığı gibi bağımsız bir kuruluşça da yapılmaması nedeniyle doğru ve tarafsız bilgi içerdiğinin söylenemeyeceği, bu sebeple ilgili tüketiciyi satın alma kararında yanlış yönlendirmesi mümkün olduğundan davalının kendi iş ürünleri ve malları ile davacının iş ürünleri ve malları bakımından ilgili tüketiciyi yanıltma ihtimali bulunduğı gibi rakibi olan davacıyı gereksiz yere kötüleyici mahiyette de bulunduğundan TTK’nın 55/1-a-5 maddesi anlamında haksız rekabet teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir. Nitekim mahkemece görüşüne başvurulan iki ayrı bilirkişi raporunda da aynı tespitlere yer verilmiştir. Bu itibarla davacının haksız rekabetin tespit ve meni talepleri yerinde görülerek aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 56/1-d maddesi uyarınca haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse, haksız rekabette bulunan kişinin kusuru bulunmak şartıyla zarar ve ziyanının tazminini isteyebilir. Ancak bunun için öncelikle davacının zararının kanıtlanması gerekir.
Somut olayda davacı, davalının haksız rekabeti nedeniyle daha önce kendi müşterisi olan … firmasının davalı ile 25 araçlık satış sözleşmesi yaptığını, davalının haksız rekabeti olmasaydı anılan firmanın müvekkili ile sözleşme yapma ihtimalinin çok yüksek olduğunu ileri sürerek bahsi geçen dava dışı firma ile satış sözleşmesi yapılamaması nedeniyle oluşan kar kaybını maddi tazminat olarak istemiştir. Ancak mahkemece görüşüne başvurulan her iki bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, davalı ile … firması arasında yapılan satım sözleşmesinin, haksız rekabet teşkil eden eylem tarihinden önce 10/11/2017 tarihinde imzalandığından ve bu nedenle davacının zarar iddiası ile davalının haksız rekabet eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığından bu hususun davacının zararının hesaplanmasında dikkate alınması mümkün değildir. Öte taraftan, ilk derece mahkemesince alınan 28/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda, davaya konu haksız eylemin gerçekleştiği 2017 yılında davacının araç satışlarının bir önceki yıla göre arttığı, bu sebeple haksız eylem nedeniyle olası zararın ortaya konulması bakımından bir sonuca ulaşmanın mümkün olmadığı bildirmekle birlikte dava konusu reklamda karşılaştırılan davacıya ait araç fiyatının haksız eylem tarihindeki fiyatının 84.325 Euro olarak hesaplanıp, davacının 2013-2018 yıllarında ortalama net karının ortalama satışlara oranı bulunarak davacı tarafça satılamayan her araç başına yoksun kalınan karın 1.888 Euro olduğu bildirilmişse de davacının davalının haksız eylemi nedeniyle satamadığı araç sayısının tespiti, gerek davacı satışlarında haksız eylemin gerçekleştiği tarihte düşüş yaşanmadığının aksine bir önceki yıla göre artış bulunduğunun anlaşılması, aksinin kabulünde dahi davacının araç satışlarındaki düşüşün, tüketicinin araç alımlarındaki tercihlerini, haksız rekabet teşkil eden karşılaştırılmalı reklamda yer verilenler dışında, aracın markası, teknik servis imkan ve özellikleri v.b faktörlerin etkileyeceği nazara alındığında sırf davalının haksız rekabet eyleminden kaynaklandığının kabulünün mümkün olmaması karşısında mümkün olmadığından, davacının zarar miktarının dosya kapmında yer alan bilgi, belge ve delillerle belirlenmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte, haksız rekabetin varlığı halinde, haksız rekabete uğrayan kimsenin iktisadi menfaatinin muhtemel zarar görme tehlikesine maruz kalması nedeniyle maddi zarara uğradığının kabulü gerekmektedir. Şayet, uğranılan maddi zararın miktarı zarara uğrayan tarafından tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, TBK’nın 50. maddesi uyarınca somut olayın olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirlemelidir.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacının zarar miktarını kanıtlayamaması veya haksız eylem tarihinden sonra araç satışlarında düşüş yaşanmaması zararının doğmadığı şeklinde yorumlanamayacaktır. Aksine davalının haksız rekabet teşkil eden eylemi sonucu davacının, iktisadi menfaatinin muhtemel zarar görme tehlikesine maruz kalması nedeniyle maddi zarara uğradığının kabulü gerekmektedir. Ancak uğranılan zarar miktarı davacı yanca ispat edilemediği gibi davacının zarar miktarının dosya kapsamı ile belirlemek mümkün bulunmadığından Dairemizce, haksız rekabet teşkil eden karşılaştırımalı reklamın ve reklam konusu edilen ürünlerin niteliği, eylemin işleniş biçimi gözetilerek TBK’nın 50. maddesi uyarınca 50.000,00 TL maddi zarar hakkaniyete uygun bulunmuş, ancak davacı talebi ile bağlı kalınarak 1.000,00 TL maddi tazminat hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, TTK’nın 56. maddesi, haksız rekabet sebebiyle ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşılaşabilecek olan kimseye, TBK’nın 58. maddesinde öngörülen şartların varlığı halinde, manevi tazminat isteme hakkı da tanımış bulunmaktadır. TBK’nın 58. maddesi daha geniş bir mefhum olan şahsi menafftin ihlali esasına dayandığı halde TTK’nın 56. maddesi ekonomik menfaat bakımından zarar uğranılmasına ve hatta böyle bir tehliye maruz kalınması esasına dayanmaktadır. Her iki Kanun maddesinin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre; haksız rekabet eylemi nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davacının ekonomik menfaati yönünde zararın veya tehlikenin ve kusurun mevcudiyeti yeterlidir. Somut uyuşmazlıkta da haksız rekabet oluşturan karşılaştırılmalı reklamın aldatıcı ve gereksiz yere davacıyı kötüleyici mahiyette bulunması nedeniyle TBK’nın 58. maddesindeki koşulların oluştuğu kabul edilerek somut olayın özellikleri dikkate alındığında davacı tarafça talep edilen 10.000 TL manevi tazminat miktarı Dairemizce hakkaniyete uygun bulunduğundan anılan miktar manevi tazminat olarak hüküm altına alınmıştır.
Davacı taraf, maddi ve menvi tazminat bakımından dava tarihinden itibaren yasal faiz talep ettiğinden Dairemizce de taleple bağılı kalınarak hükmedilen maddi ve manevi tazminta dava tarihinden tiibaren yasal fazi yürültülmüştür.
Her ne kadar davacı taraf haksız rekabetin men’i talebi talebi yanında haksız rekabet eden karşılaştırılmalı reklamda yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesini de talep etmişse de Dairemizce davacının bu talebi haksız rekabetin men’i talebi kapsamında değerlendirildiğinden, diğer deyişle haksız rekabetin meni hükmü, davalı reklamında yer alan yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesi ya da kaldırılmasını da içerdiğinden, bu talep hakkında ayrıca hüküm kurulmasına gerek görülmemiştir.
Ayrıca; TTK’nın 59. maddesi uyarınca haksız rekabetin tespiti halinde mahkeme, davayı kazanan tarafın istemiyle, gideri haksız çıkan taraftan alınmak üzere, hükmün kesinleşmesinden sonra ilan edilmesine de karar verebilecektir. Davacı taraf hükmün ilanını da talep ettiğinden bu talebi de yerinde görülmüş, TTK’nın 59. maddesi gereğince ilanın şeklini ve kapsamının mahkemece belirleneceği dikkate alınarak Dairemizce, hüküm özetinin kararın kesinleşmesini müteakip gideri davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan yüksek trajlı bir gazetede ilanına karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/11/2019 gün ve 2017/780 E. – 2019/755 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile davalı tarafından oluşturulan ve 23/10/2017 tarihli e-posta ekinde gönderilen 19/10/2017 tarihli yazının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, haksız rekabetin men’ine,
3-1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın 24/11/2017 dava tarihinden itibaren işleyek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Kararın kesinleşmesine müteakip, hüküm özetinin gideri davalıdan alınmak kaydıyla Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına,
5-Harçlar Kanunu’na göre değere tabi olmayan maddi nitelikli talepler yönünden alınması gereken 80,70 TL ile değere tabi talepler yönünden alınması gereken 751,41 TL nispi karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 832,11 TL harçtan, peşin olarak alınan 187,86 TL harcın mahsubu ile bakiye 644,25 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, değere tabi olmayan maddi nitelikli talepler yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat için hesap edilen takdiren 1.000,00 TL, kabul edilen manevi tazminat için hesap edilen takdiren 5.100,00 TL maktu olmak üzere toplam 6.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 5.000,00 TL bilirkişi ücreti, 186,70 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 95,00 TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 5.281,70 TL yargılama giderine, 31,40 TL başvurma harcı, 187,86 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 5.500,96 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 187,86 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2022
…