Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/772 E. 2022/217 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/03/2019 tarih ve 2017/357 E. – 2019/129 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin….ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2016/… kod numarasını alan başvurunun, …. ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itiraz edildiğini, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı Şahsın 2016/04687 sayılı “… şekil” markasının, müvekkilinin “…” ibareli markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzerlikle iltibas oluşturduğunu, müvekkilinin markalarının … ibaresini esas unsur olarak ihtiva ettiğini, davaya konu marka tescil isteminin “… + şekil” bileşik kelimesinden meydana geldiğini, markanın esas unsuru olan “…” ibaresinin … ve … kelimesinin yan yana getirilmesi suretiyle oluşturulan bir marka olduğunu, markada geçen … kelimesinin birebir karşılığı olmayıp tamlama niteliğinde bir kelime olarak düşünülebileceğini, dolayısıyla tamladığı … kelimesine göre ayırt edici özelliğinin zayıf kaldığını, davalıya ait 2016/04687 sayılı “… şekil” marka başvurusunun tescil edilmek istendiği sınıflarda yer alan emtianın, müvekkilinin markalarının bulunduğu sınıflarla birebir aynı olduğunu, davalının tescil başvurusunun, başından beri kötü niyetli bulunduğunu, haksız rekabet içerdiğini ileri sürerek, davaya konu 2016/04687 sayılı “… + şekil” markasının tesciline ilişkin 02.08.2017 tarihli ve …. sayılı YİDK kararının iptali ile tescil edilmiş ise başvurunun hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … ve … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu markanın kapsamındaki 30. sınıf emtianın tamamının davacı markalarında yer aldığı, taraf markalarının kapsadıkları mallar yönünden aynı/benzer olduğu, başvuru standart karekterle yazılmış “…+şekil” ibaresinden oluşurken, itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “……” ibarelerinden oluştuğu, davalının markası ile davacının redde mesnet markalarını karşılaştırıldığında, ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığı, markalarda geçen “…” ibaresi sektörde ne kadar tanınmış olursa olsun, tek basma/ayırt edici niteliği düşük bir ibare olduğu, davacı markalarının tanınmış olduğunu kanıtlamayı sağlayacak bilgi ve belge bulunmadığı, gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, verilen kararın hukuka aykırı bulunduğunu, her ne kadar mahkemece “…” ibaresinin zayıf bir ibare olduğu ve bu ibareye ilişkin kullanımlara marka sahibinin katlanması gerektiği ifade edilmiş ise de bu tespitlerin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu yönde emsal kararlar bulunduğunu, “…” markasının kullanım sıklığı sebebiyle yüksek ayırt ediciliğe ulaştığının mahkeme kararlarında belirlendiğini, mahkemece verilen kararın aksine dava konusu markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik olduğunu, tüketicilerin dava konusu markayı “…” ve “…” şeklinde iki farklı ibare olarak dikkate alacağı ve davalı markasının “…” ibaresini doğrudan ihtiva etmesi sebebiyle taraf markalarını karıştıracağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, davalının “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, davacı Şirketin “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiği, davacı itirazının nihai olarak dava konusu YİDK kararı ile reddedildiği, kararın 04/08/2017 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davanın yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmış olup, dosya kapsamındaki uyuşmazlığın tarafların markaları arasında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Açıklananlar çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalının başvurusuna konu ibarenin “…” olduğu, davacının itirazına mesnet markalarının esas unsurunun da “…” ibaresinden oluştuğu, davacının itirazına mesnet markasının davalının başvurusunda yer aldığı, tüketicilerin bu markayı “…” ve “…” olarak okuyacağı, davalı başvuru markasındaki esaslı unsurlardan birinin de “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin başına eklenen “…” ibaresinin başvuru markasına yeterli düzeyde ayırt edicilik katmadığı, 556 sayılı KHKnın 8/1-b maddesi uyarınca davalının başvurusuna konu markasının davacı markaları ile iltibas tehlikesine yol açacak derecede benzer olduğu anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince “…” ibaresinin özellikle üzerinde kullanıldığı ürünlerin diyet ürünler olduğunu işaret etmek üzere gıda sektöründe yaygın kullanımı bulunan bu ibare niteliğinde bulunduğu ve bu itibarla ayırt ediciliğinin düşük olduğu kabul edilmiş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih ve 2018/4202 E.- 2019/5804 K. sayılı kararında, “…” ibaresinin her iki tarafa ait markalarda da markanın asıl unsurları arasında yer almış olması nedeniyle örtüşen mal ve hizmet sınıfları yönünden karıştırma ihtimalini de içerecek şekilde benzer olduğunun kabulü gerektiği belirtilmiş, yine Yüksek Dairenin 2019/3833 E.- 2020/2305 K. sayılı kararında “…” ibareli, 2020/6329 E-2021/5023 K. sayılı kararında “…” ibareli, 2020/1488 E.-2021/596 K. sayılı kararında “profit” ibareli marka tescil başvuruları, davacının “…” esas unsurlu markaları ile benzer bulunduğundan, istikrar kazanan bu kararlar karşısında ilk derece mahkemesinin “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu yönündeki kabulüne itibar edilmemiştir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinin somut uyuşmazlığa tatbik edilebilmesi için karşılaştırılan markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği şartının da gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme veya rekabet etme olanaklarının bulunup bulunmadığı, birinin diğerini tamamlama imkanı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, kullanım yöntemleri, amaçları, hedeflenen halk kesiminin aynı olup olmadığı kriterleri esas alınarak yapılan irdelemede, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, davalının başvurusunun 30. Sınıfı kapsadığı, davacının itirazına mesnet markalarının kapsamında da başvuru kapsamında bulunan emtiadan 29. ve 30. Sınıfların bulunduğu anlaşıldığından, emtia benzerliği koşulunun sağlandığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, davacının … ibareli markalarının tanınmış olduğu ve dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunun da ispat edilemediği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 26/03/2019 gün ve…… sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, … …….. sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu edilen 2016/04687 sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Sicilden terkinine,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40 TL. harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 443,30 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 87,00 TL olmak üzere toplam 2.330,30 TL yargılama gideri ve 31,40 TL peşin harç, 31,40 TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.393,10 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/03/2022