Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/766 E. 2022/105 K. 04.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2016
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/12/2016 tarih ve 2015/351 E. – 2016/446 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin asıl unsuru “…” ibaresinden oluşan tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu… kod numarasını alan başvurunun, … Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından…. itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer olduğunu, tanınmışlığından haksız yararlanacağını, davalıya ait “…” markasının müvekkilinin markasını tek harf farkla aynen içerdiğini, markanın direkt olarak müvekkilinin markasını çağrıştırdığını, müvekkilinin seri markalarından biri olduğu izlemini verdiğini, davalının markasının kapsamındaki tüm ürünlerin müvekkilinin … markaları kapsamında aynen ve benzer olarak bulunduğunu, davalının müvekkilinin markasının tanınmışlığından yararlanmak istediğini, bu nedenle marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ileri sürerek 2015-M-5263 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin markasını oluşturan “…” sözcüğünün ay gibi beyaz (yüz) anlamına geldiğini, hem anlamsal hem de telaffuz açısından tamamen farklı olan markaların benzer olarak görülüp karıştırılmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu başvurunun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 25. Sınıftaki mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise “…” asıl unsurlu ibarelerden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 01 ile 45.sınıflardaki tüm mal ve hizmetlerin yer aldığı, başvuru kapsamındaki malların itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle benzer olduğu, somut olayda dava konusu marka başvurusu “…” sözcüğünden oluşurken davacının itiraza mesnet gösterdiği markaların “…” sözcüğünden oluştuğu, ancak “…” ve “…” sözcüklerinde her ne kadar 4 harf aynı olsa da davalı sözcüğünde ayrıca “M” harfinin varlığı, markaları özellikle anlam ve okunuş itibariyle benzer olmaktan çıkardığı, taraf markaları arasında uyuşmazlık konusu emtialar yönünden KHK 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesi bulunmadığı, KHK’nın 8/4. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı, davacının ticaret unvanını oluşturan “…” sözcüğü ile “…” sözcüğü benzer olmadığından, davacının ticaret unvanına dayanarak dava konusu marka başvurusuna itiraz edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunduğunu, iş bu markanın müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, kapsamlarının da aynı olduğunu, müvekkilinin markasının tanınmış olmasının iltibası arttıracağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davalı …’nin “…” ibaresinin tescil edilmesi için başvuruda bulunduğu, davacının “…” ibareli tescilli markaları ile bu başvuruya itiraz ettiği, davacının itirazının reddine karar verildiği, iş bu davanın süre içerisinde açıldığı, bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlığın, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi bağlamında iltibas oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı …’nin başvurusu “…” ibaresinden oluşmakta iken davacı Şirketin itirazına dayanak markalarının “…” esas unsurlarını barındırdığı, karşılaştırılan markaların baş iki ve son iki harfinin aynı olduğu, davalının başvurusunun 25. Sınıf malları içerdiği, davacının itirazına mesnet markasının da bu malları kapsadığı, bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere davacı Şirketin “…” ibareli markasının giyim sektöründe tanınmış olduğu, bu hususlar bir arada irdelendiğinde davacının giyim sektöründe tanınmış … ibareli markası ile davalının yine aynı sektördeki malları kapsayan … ibareli markası arasında benzerlik bulunduğu, bu benzerliğin, markaların tescil kapsamlarında yer alan aynı veya benzer mallar yönünden ortalama tüketici kitlesinde, her iki markalı ürünün aynı veya aralarında idari/işletmesel bağlantı bulunduğu ve aynı kökenden geldiği zannını doğurabilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından markalar arasında karıştırılma ihtimalinin oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
556 sayılı KHK’nin 8/1-b uyarınca iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin de aynı ya da benzer olması gerekmekte olup, mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken, mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu hususlar dikkate alındığında, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da, tarafların markalarının kapsamındaki malların aynı olduğu belirlenmiş olup, davalının başvurusunun kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin davacının itiraza dayanak markalarının koruma kapsamlarında bulunan mal ve hizmetler ile aynı olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla davalının başvurusuna konu ibare ile davacının itirazına mesnet markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunmasına rağmen mahkemece, tarafların ibareleri arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 22/12/2016 gün ve 2015/351 E. – 2016/446 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, … Kurumunun 2015-M-5263 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı … adına tescil edilen 2013/50107 sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 312,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 87,00 TL olmak üzere toplam 1.899,00 TL yargılama giderine, 27,70.TL peşin harç ile 27,70 TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.954,40.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022
….