Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/753 E. 2022/132 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2020
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/03/2020 tarih ve 2019/315 E. – 2020/137 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalılar … Kurumu ile … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2009/34529 sayılı ve “…” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalı Şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …+şekil” ibaresini 24 ve 35. Sınıflarda marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2018/50621 kod numarasını alan başvurunun,… ilanı üzerine müvekkili tarafından …… itiraz edildiğini, ancak itirazın kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından 35. Sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Halılar, kilimler, yolluklar, seccadeler, muşambalar, yapay çimen, döşemelik mantarlı muşamba (linolyum). Spor amaçlı minderler. Tekstilden olmayan duvar kaplamaları, duvar kağıtları. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir” mal ve hizmetlerin çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan mal ve hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından kısmen kabul edilerek, bu kez 24. sınıftaki “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar; Ev … ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular” emtiasının reddine kalan emtia yönünden tescil işlemlerinin devamına karar verildiğini, oysa … …….” markasını 27. sınıf bakımından tescil ettirmek amacıyla 29.06.2009 tarihinde … Kurumuna başvuruda bulunduğunu ve “…” markasının 20.05.2010 tarihinde tescil edildiğini, … … AŞ’nin daha sonra “…” markasını … … … ve Ticaret Şirketi’ne devrettiğini ve 25.06.2019 tarihinde … Kurumuna bildirildiğini, … … …’nin “…” markasını 35. sınıf bakımından tescil ettirmek amacıyla 30.03.2015 tarihinde başvuruda bulunduğunu, markanın tesciline karar verildiğini, tescil harcının ödenmediğini, ancak … markasını kullanmaya devam ettiğini, …….e 05.11.2013 tarihinde işe başladığını ve 21.04.2018 tarihinde işten ayrıldığını, … AŞ’nin, …’a Bursa 16. Noterliğinin 05.11.2013 tarih ve … yevmiye nolu vekaletname ile geniş yetkiler tanıdığını, Bursa 16. Noterliğinin 24.07.2018 tarih ve …… yevmiye nolu azilname nolu azilname ile vekillikten azlettiğini, … … ….Bursa 16. Noterliğinin 28.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ana sözleşme ile kurulduğunu,… 29.12.2017 tarihinde tescil edilerek tüzel kişilik kazandığını ve 08.01.2018 tarihinde … ilan edildiğini, şirketin tek ortağının … olduğunu aynı zamanda tek yönetim kurulu üyesi olduğunu, …’ın … AŞ adına marka başvurusunun 23.05.2018 tarihi olduğunu, müvekkili Şirketteki vekalet görevi devam ederken aynı zamanda kendi kurduğu Şirket üzerinden de müvekkili Şirkete ait markanın aynısını tescil ettirmek amacıyla başvurduğunu, …’ın … … markasını tescil ettirmek için başvururken kötü niyetinin ne kadar ağır ve açık olduğunu göstermek için yeterli olması gerektiğini, … AŞ’nin kendisinin kötüniyetle başvurduğunu bilmesi ve tescil başvurusunun müvekkili tarafından itiraz edilmesi ve mahkeme tarafından hükümsüzlüğüne karar verilmesi ihtimaline binaen, 15.06.2019 tarihinde 20, 24, 27, 35 ve 42. Sınıflar bakımından “… …” işareti için tekrar başvuruda bulunduğunu, … ……. …” markasının 24 ve 35. sınıflar için 23.05.2018 tarihinde yaptığı başvurunun, mevzuat, Yargıtay kararları ve doktrindeki görüşler doğrultusunda tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunu, iki marka arasında iltibas olduğunu ileri sürerek YİDK’nın 31.05.2019 tarih ve ….. sayılı kararının iptaline, dava konusu 2018/56621 sayılı “… …+şekil” markasının tescili halinde tümüyle hükümsüz sayılmasına ve terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, karara itiraz eden tüzel kişiliğin dava dışı … ….. olduğunu, davacı Şirketin müvekkilinin marka tescil başvurusuna itiraz etmediği gibi dava konusu YİDK kararının tarafı da olmadığını, davacı Şirketin dava konusu kurum kararının iptali davasını açmak hususunda dava ehliyeti bulunmadığını, markayı devraldığını beyan ettiği tarih olan 25.06.2019’un yayıma itiraz ve Kurum nezdinde YİDK kararına itiraz tarihinden sonra olduğunu, müvekkili Şirketin kurulduğu tarihten bu yana davacı ile farklı sektörde ve alanda faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin faaliyet gösterdiği ve marka tescili ya da tescil başvurusu yaptığı emtiaya ilişkin davacının hiçbir faaliyeti bulunmadığını, müvekkilinin davacı Şirket yanında çalıştığı 2013-2018 yılları arasında davacı … AŞ’nin “…” ibaresine ilişkin marka tesciline dayalı hiçbir hakkının bulunmadığını, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere davacının bu markaya ilişkin hak sahipliğinin başladığı 25.06.2019 tarihinin devir tarihi olduğunu, iş bu davanın gerçek davacısı, yayıma ve karar itirazı yapan … … A.Ş olarak kabul görüyorsa da müvekkilinin bu Şirket ile bir hizmet ilişkisinin bulunmadığını, davacı ya da önceki hak sahibi firmaya yönelik bir kötüniyeti bulunmadığını, müvekkilince kullanılan ve 2018 yılında tescil başvurusu yapılan “… …” ibaresine ilişkin olarak, davacı tarafça müvekkilinden sonra 06.03.2019 tarihinde 2019/22589 sayı ile “… …” ibaresi ile yeni bir marka tescil başvurusu yapıldığını, davacının tanınmışlık iddiasının da hiçbir suretle geçerliliği ya da hukuki dayanağı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının marka tescili kapsamındaki 27. Sınıfta yer alan malların dava konusu davalı marka başvurusu kapsamındaki 24 ve 35. sınıftaki mal ve hizmetler ile birebir aynı bulunmadığı, ancak taraf markalara ait olan malların aynı mağazalarda yan yana satışa sunulan mallar olduğu, yani, halı, kilim, duvar kağıdı vs. almak için mağazaya giren ortalama tüketicinin, dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar, ev … ürünleri, perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular ile de karşılaşacağını, bu yüzden, davalı marka başvurusu kapsamında bulunan 24. Sınıfa ait olan ürünler ile bu ürünlerin satışı hizmetleri yani sınıf 35. Sınıfta bulunan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev … ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin davacı tarafa ait mallar ile ilişkili olduğu, taraf markaları görsel olarak karşılaştırıldıklarında, “…” ibaresinin her iki markada esaslı unsur olduğu ve davalı markasındaki şekil ve eklenen kelime unsurunun görsel algıyı değiştirmediği, taraf markalarının görsel olarak benzer olduğu, markaların ortak unsuru olan “…” ibaresinin Antalya’ya 44 km mesafede bulunan Roma dönemi tiyatrosu ile ünlü coğrafi bir yer adı olduğu, … ibaresinin İngilizce bir ibare olup, Türkçe’de “konsept” anlamına geldiği, taraf markalarının kavramsal olarak da benzer olduğu, dava konusu marka ile davacı markasının görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas düzeyinde benzerlik olduğundan tüketicilerin markaları birbirinden ayırt edemeyeceği, davalı Şirketin kötü niyetli olmadığı gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 2019-M-5152 sayılı kararının 35. Sınıf; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev … ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” yönünden kısmen iptaline, davalı adına tescilli 2018/50621 sayılı markanın 35. Sınıf; “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. ev … ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalının kötüniyetli olduğunu, olayların süregelen akışına ilişkin olarak her tür belge sunulduğunu, aksi takdirde yakın bir gelecekte davalı … AŞ’nin, herhangi bir işareti marka olarak tercih etmesinde sahip olduğu sonsuz tercihe rağmen hala ısrarla ve devamla müvekkili Şirketin “…” markasını bir şekilde kullanmak istemesini kötüniyetten başkaca bir sebeple izah etmek mümkün olmayacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava ehliyetine ilişkin itirazın incelenmediğini, davacı Şirketin dava konusu Kurum kararının iptali davasını açmak hususunda dava ehliyeti bulunmadığını, davacının kullanım hususunda sunduğu kayıt ve faturaların sembolik olduğunu, söz konusu markaların içerdikleri tüm mal ve hizmet sınıfları bakımından ayrı ayrı kullanma yükümlülüğü olduğunu, hükümsüzlük koşullarını taşıdığı belirtilen marka sınıfı bakımından, bilirkişi raporunda, davacının marka tescili kapsamındaki 27. sınıfta yer alan malların dava konusu müvekkilinin marka başvurusu kapsamındaki 24. ve 35. Sınıftaki mal ve hizmetler ile birebir aynı olmadığı tespitine yer verilmesine rağmen hatalı olarak, dava konusu YİDK kararının ve hükümsüzlük koşullarının sınıf 35’te müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar, ev … ürünleri, perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular, malların bir araya getirilmesi hizmetleri” bakımından oluştuğu ve karıştırma ihtimali bulunduğu değerlendirmesine yer verildiğini, markada yer alan kelime ya da şekil unsurlarının birbirlerinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil, markada yer alan tüm unsurların birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılması gerektiğini, söz konusu ürünler arasında hiçbir sınıfsal benzerlik bulunmadığını, bilirkişi raporunun markalar arasında benzerlik koşulunun gerçekleştiği, markaların karıştırılma ihtimali olduğu değerlendirmesi kabul edilebilir olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, YİDK tarafından başvuru kapsamından çıkarılmayan mallar için iltibas tehlikesi olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı tarafça davacının YİDK iptali davası yönünden aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı ileri sürülmüştür. Gerçekten de dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalı Şirketin dava konusu marka başvurusu üzerine, bu başvuruya dava dışı … AŞ tarafından itiraz edildiği, dava dışı şirketin itirazı sonucu … başvurudan bir kısım emtianın çıkarıldığı, kalan emtia yönünden dava dışı … AŞ tarafından yeniden inceleme talebi üzerine de dava konusu edilen YİDK ile davalının başvurusundan bir kısım emtianın daha çıkarılmasına karar verildiği, ancak kalan emtia yönünden başvurunun tescili yönünde işlem yapıldığı, iş bu YİDK iptali davasının davalının başvurusuna yönelik olarak dava dışı Şirket tarafından yapılan itiraz sonucu başvuru kapsamından çıkarılmayan mallara yönelik olduğu, ancak az önce de açıklandığı üzere davacı Şirketin YİDK kararına yönelik bir itirazının bulunmadığı, her ne kadar dava dışı Şirketin itirazına mesnet gösterdiği markayı marka başvurusundan önce davacı Şirket devir almış ise de, bu devrin dava dışı Şirket tarafından yapılan itirazın davacı tarafça yapılmış sayılmasına olanak tanımadığı, bu itibarla davacının iş bu davayı açmakta, hem aktif dava ehliyeti hem de hukuki yararının bulunmadığı, Yargıtay uygulamasının da da bu yönde bulunduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08/05/2017 tarih 2015/14555 E.- 2017/2713 K., 25.11.2014 tarih 2014/11331 E.- 2014/18295 K., 08/05/2012 tarih 2010/6969 E.- 2012/7289 K.) anlaşılmaktadır.
Bu itibarla YİDK iptaline ilişkin dava yönünden, açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalılar vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca YİDK iptali davası yönünden aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

2- Hükümsüzlük davasına yönelik olarak davacının istinaf itirazlarının incelenmesine gelince, SMK’nın 6/9. maddesi uyarınca kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Tescil başvurusu sırasında kötüniyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de mümkündür. Çünkü bu düzenlemeler, esasen, TMK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir (Yargıtay HGK 16/07/2008 T., 2008/11-501 Esas, 2008/507 Karar).
Marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle markadan doğan hakların kötüye kullanılması amacıyla yapılan marka tescili, kötü niyetli marka tescili olarak kabul edilmektedir. Hangi şekilde yapılan marka başvurularının kötü niyetle yapılmış sayılacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmayıp, her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılmalıdır. Bununla birlikte uygulamada ve öğretide, kendisine duyulan güveni kötüye kullanan kişilerin başvurusu, markayı kullanmak amacıyla değil başkalarının ticaretine engel olmak amacıyla, başkalarından para koparma veya şantaj yapma amacıyla yapılan başvurular kötü niyetli marka başvuruları olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 11. HD, 19/1285 E., 19/8003 K., 09/12/2019).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2011/5436 Esas, 2013/6621 Karar ve 02/4/2013 Tarihli kararına konu bir olayda, mahkemece, “…” markasının yaratılmış bir marka olduğu ve yüksek derecede ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu ibarenin davalı tarafından tesadüfen seçilip tescil ettirilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, saat sektöründe ya da ziynet eşyası sektöründe bulunan bir kimsenin bu markadan haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı hangi saik ile seçerek tescil ettirdiği konusunda ikna edici bir açıklamasının bulunmadığı, bu nedenle davalının marka tescili sırasında markanın davacıya ait olduğunu bildiği, bu itibarla davalının SMK’nın 6/9. maddesi anlamında kötü niyetli olduğu belirlenmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davalı Şirketin 23/05/2018 tarihinde “…” esas unsurlu marka başvurusunda bulunduğu, marka başvurusu yapan davalı Şirketin sahibinin öncesinde davacı Şirketin yetkilisi olarak 2013-2018 yılları arasında çalıştığı, esasen davaya mesnet gösterilen “…” ibareli 2009/34529 sayılı markanın dava dışı … AŞ’den davacı Şirkete devrine ilişkin marka devir belgesinde de yetkili olarak imzasının dahi bulunduğu anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan bu bilgi ve belgelere göre bir değerlendirme yapıldığında, dava dışı … isimli kişinin belirli bir süre davacı Şirketin yetkilisi olarak çalıştığı, hatta bu süre zarfında yine temsilci olarak dava dışı … Şirketinin markası olan “…” markasını davacı Şirket adına devir aldığı, ancak bu marka devrinin … Kurumu kayıtlarına işlenmediği, dava dışı …’ın davacı Şirketteki görevinden ayrılmasından sonra kendi şahsı adına kurduğu davalı Şirket için dava konusu “…” asıl unsurunu içeren marka için tescil başvurusunda bulunduğu, olayların bir bütün olarak irdelenmesinde, bu ibarenin davalı tarafından tesadüfen seçilip tescil ettirilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, davalının davacının iş bu markasından haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı hangi saik ile seçerek başvuru konusu ettiği konusunda ikna edici bir açıklamasının bulunmadığı, kendisine duyulan güveni kötüye kullanan kişilerin başvurusunun kötü niyetli marka başvurusu olduğunun kabulünün gerektiği (Yargıtay 11. HD, 19/1285 E., 19/8003 K., 09/12/2019), bu nedenlerle davalının hukuki anlamda kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
Esasen kötüniyetli başvuru durumu mal ve hizmetlerle ilgili olmayıp, markanın tamamı ile ilgili olabileceğinden, kötüniyetli başvuru iddiası ile açılan davada, marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı kanaatine varıldığında, kötüniyet tescilin tamamını kapsar ve bölünemez (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.953). Bu nedenle davalının kötüniyetli başvurusunun bütün sınıflar yönünden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25/7 ve 29/2 maddelerinin yollamasıyla aynı Kanun’un 19/2. maddesine göre; markanın nispi sebeplerle hükümsüzlüğü istemiyle açılan davalar ile marka hakkına tecavüz iddiasıyla açılan davalarda davacıya karşı, dayanılan markanın ilgili mal ve hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi olarak kullanılmadığı def’i ileri sürebilir. Bu durumda Mahkemece markanın Türkiye’de ciddi biçimde kullanılıp kullanılmadığı bir ön sorun olarak incelenerek hasıl olacak sonuca göre hükümsüzlük ve tecavüz davaları hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/03/2021 Tarih ve 2020/1412 E., 2021/2516 K. Sayılı Kararı).
Yargıtay kararında da değinildiği üzere, kullanmama defi, dava içerisinde çözülmesi gereken bir ön sorun olup, davalı tarafça, hükümsüzlük davası açısından, kullanmama defi yönünde savunmada bulunulmuş ise de, davalının marka tescilinin kötüniyetle yapılmış bulunduğu belirlendiğinden bu yöne ilişkin kullanmama define yönelik savunmanın incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, hükümsüzlük davası yönünden açıklanan gerekçe ile davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalılar … Kurumu ile … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/03/2020 gün ve 2019/315 E. – 2020/137 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Asıl ve birleşen davanın KISMEN KABULÜNE,
3-Davalı Şirket adına tescilli 2018/50621 sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve Sicilden terkinine,
4-Davacının, … Kurumunun …. sayılı YİDK kararının iptaline ilişkin davasının REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre asıl ve birleşen dava yönünden alınması gereken 161,40.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan toplam 88,80.TL harcın mahsubu ile bakiye 72,60.TL’nin davalı …’nden tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, kabul edilen marka hükümsüzlüğü talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı …’nden alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, reddedilen YİDK kararı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 193,51.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 33,00.TL posta ve tebligat masrafından oluşan toplam 2.026,51.TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek 1.013,25.TL.’ye, 44,40.TL peşin harç, 44,40.TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 1.102,05.TL.’nin davalı …’nden alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı şirket tarafından istinaf aşamasında yapılan 33,50.TL posta giderinden oluşan yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek 16,75.TL’nin davacıdan tahsili ile davalı şirkete verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … Kurumu tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
12-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
13-Taraflardan ayrı ayrı peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
14-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/02/2022