Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/746 E. 2022/182 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2019
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Men’i, Ref’i
ile Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/12/2019 tarih ve 2017/126 E. – 2019/467 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, 10.01.2013 tarihinde üç (3) ortak olarak …, … ve … taraflarınca kurulan …….sonrasında …’den …’e gerçekleşen hisse devri ile iki (2) ortak şeklinde devam ettiğini, daha sonra gerçekleşen bir pay devri ile de …’e ait tüm hisselerin …’a geçerek şirketin tek yetkilisi ve sahibi olduğunu, taraflar arasında yapılan gerek hisse devri öncesi sözlemeyle gerekse de hisse devri sözleşmesiyle … Ltd.Şti.’ne karşı maddi manevi zarar verici davranışlar ile haksız rekabet teşkil edecek eylemlerde bulunmayacaklarını taahüt etmiş olduklarını, ancak daha ortaklık devam ederken …’in akrabası olduğu tespit edilen … adına … … kurulduğunu, …’in … … adlı şirket lehine çalışmaya başlayarak, kanunda haksız rekabet fiillerini oluşturacak şekilde suç teşkil eden faaliyetlerde bulunduğunu, tasfiye süreci esnası ve sonrasında … Ltd. Şti. çalışanlarının bir kısmının işten ayrılarak … … şirketinde çalışmaya başladıklarını, … Ltd.Şti. ile sözleşmesi devam eden birçok şirketin sözleşmelerinin feshedilmesi sağlanarak … … şirketi ile yeni sözleşmeler yapılmasının sağlandığını, şirket ticaret unvanının … …. ve Tic. Ltd. Şti. şekline dönüştürülerek davacı … Ltd. Şti. ile olan benzerliğin kafa karışıklığı yaratarak …’nın devamı olduğu şeklindeki beyanlarla …’nın müşterilerini kendilerine çekmek amaçlandığını ileri sürerek davacı şirket adına tescilli … markasına yapılan tecavüzün men’i ve ref’i, tecavüz nedeniyle davacının uğradığı maddi zararın şimdilik 1.000 TL’sinin davalıdan tahsilini, tecavüz nedeniyle davacının uğradığı manevi zararın şimdilik 10.000 TL’sinin davalıdan tahsilini, kararın gazetede yayımlanmasını talep ve dava etmiş, davacı vekili 01/11/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.000 TL maddi tazminat istemini 23.172,00 TL arttırarak 24.172,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Şirket vekili, … …. ve Tic. Ltd. Şti.’nin hisse yapısı itibariyle tek ortaklı ve sahibinin … olduğunu, … isimli kişinin davacı Şirketin eski ortağı olduğunu, davalı Şirket ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, … ve … ibarelerinin şirket unvanı, çalışma biçimi, şirket ismi ile birlikte değerlendirildiğinde bunların hiçbir biçimde benzerlik taşımadığı ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı ile benimsenen 3. bilirkişi heyet raporuna göre, davacı Şirket adına tescilli 2013 … sayılı marka ile davalı firmanın markasal olarak kullanımında olan ibaresinin görsel ve işitsel benzer olduğu, aynı/benzer mal/hizmetlerde kullanıldıkları, bu suretle karıştırılma ihtimali bulunduğu, açıklanan nedenlerle davalı firmanın markasal kullanımının davacı adına 2013 …. sayı ile tescilli “…” markasından doğan haklara tecavüz teşkil ettiği, davalının tescilsiz “…” şeklindeki kullanımı ile davacı adına … … sayı ile tescilli “…” markası ve “…” kullanımı arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, bu nedenle davalının tescilsiz kullanımlarının davacı adına tescilli marka ve davalı kullanımı ile haksız rekabete yol açtığı, 2013/08655 sayılı tescilli markasından doğan haklara tecavüz teşkil ettiğinden maddi tazminat olarak toplam 24.172 TL hesap edildiği gerekçesi ile davalı taraf eyleminin davacıya ait 2013/08655 tescil sayılı marka hakkına tecavüz oluşturduğundan marka tecavüzünün men ve ref’ine, davacı tarafça talep edilen 24.172 TL maddi tazminatın ıslah tarihi olan 28/10/2019 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacı tarafça talep edilen 8.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine, hüküm özetinin gazetede ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, … isimli kişinin, davacı Şirketin eski ortağı olduğunu, hisse yapısı itibariyle tek ortaklı olan müvekkili Şirketin tamamının davanın açılış tarihi itibariyle (06.04.2017) …’na ait bulunduğunu, bilirkişi heyetinden alınan 01.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu uyuşmazlıkta markaların ve mal/hizmet sınıfının benzerliği konusunda ayrıntılı bir değerlendirme yapıldığını, müvekkili Şirketin “…” ibaresi ve marka kullanımının davacının “…+şekil” markasından kaynaklanan haklarına tecavüz oluşturmadığı kanaatine varıldığını, her iki ibarenin ilk iki harfinin aynı olmasına rağmen söylenişte ağızdan çıkan hecelerin farklı olması – davacı markasında “…” , davalı markasında “…”- nedeniyle ibareler arasında işitsel anlamda bir benzerlik bulunmadığını, davacının tescilli markasının Türkçe’de “……. anlamına geldiğini, müvekkilinin kullandığı “…” ibaresinin Türkçe’de kullanılmamakla birlikte ….. “… meyvesi” anlamına geldiğini, somut uyuşmazlığın hizmet sınıfındaki tüketicilerin dikkatli ve seçici alıcılardan oluştuğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığının kabul edilmesi gerektiğini, tarafların hizmet vermiş oldukları sınıflar birbirinden farklı olduğunu, SMK 151/2’ye göre yapılan hesaplamada müvekkilinin davacıya ait markayı kullanmak yoluyla gerçekleştirdiği bir ticari faaliyetin bulunmadığını, müvekkili Şirket aleyhinde haksız bir biçimde maddi-manevi tazminata hükmedilmiş olmasının yerinde bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün ve marka tecavüzünden kaynaklanan haksız rekabetin men’i, ref’i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgiler, belgeler ile mahkemenin kabulü ve davalı tarafça istinaf edilen uyuşmazlık incelendiğinde, somut uyuşmazlığın davalının tescilsiz “…” ibaresini kullanımının, davacı adına 2013 08655 sayı ile tescilli “…” ibareli markasına tecavüz oluşturup oluşturmadığı, bu nedenle haksız rekabet bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Marka hakkına tecavüz SMK’nın 29. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında marka hakkına tecavüz sayılan fiiller belirlenmiştir. Bunlara göre, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek ve markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak ve marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek marka hakkına tecavüz sayılan fiillerdir.
6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde de, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu durumda önemli olan, halkın işaretler arasında herhangi bir şekilde herhangi bir nedenle bağlantı kurma ihtimali olup, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelimedir ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ile bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir (Yargıtay HGK, 15/11/2013 Tarih, 2013/11-202, 2013/1587). Diğer taraftan, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde markanın ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekmektedir. Ayırt ediciliği zayıf olan markalar bakımından karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti daha az olacaktır (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.247).
Açıklanan hükümler ve bilgiler çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacının tescilli markasındaki “…” ibaresi ile davalının kullandığı işarette “…” ibaresinin farklı renklerde olduğu, birinin büyük harflerle diğerinin küçük harflerle belirtildiği, her iki markada kullanılan karakterlerin farklı bulunduğu, davacının markasının “…” davalının kullanımının “…” şeklinde son heceden oluşması, nedeniyle ibareler arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunmadığı, diğer yandan mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda da değinildiği üzere, her iki tarafın faaliyet alanında çevre ile ilgili konularda danışmanlık hizmetinin yer alması nedeniyle mavi-yeşil renklerin kullanılmasının doğal olduğu, zira doğayı çağrıştırması nedeniyle çevreyle ilgili konularda hizmet veren firmaların logolarında sıklıkla bu renklerin yer aldığı, her iki tarafın markalarında bulunan renkler itibariyle bir ilişkilendirme yapılmasının doğru bulunmadığı, zira söz konusu mavi ve yeşil renklerin bu alanda çalışan tek firmanın kullanımına terk edilemeyeceği, markalara bütün olarak bakıldığında kavramsal ve işitsel benzerlik bulunmadığı, davalının “…” ibaresi ve şekilden oluşan tescilsiz marka kullanımının yeterli ayırt edicilik sağladığı, yapılan değerlendirmede tarafların markalarının benzer olmadığı ve iltibas riski taşımadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunmadığı için davalının kullanımının davacının marka hakkına tecavüze yol açmayacağı anlaşılmış mahkemenin aksi yöndeki gerekçesi doğru bulunmamıştır.
Bütün bu hususlar bir arada irdelendiğinde, davalının dava konusu kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı ve haksız rekabete de yol açmadığı kanaatine varılmış olup, davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi kanaat ile davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulması yerinde olmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 16/12/2019 gün ve 2017/126 E. – 2019/467 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca davacıdan alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin ve ıslah harcı olarak alınan toplam 583,58 TL harçtan mahsubu ile bakiye 502,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen, reddedilen maddi nitelikli talepler yönünden 7.375,00 TL, maddi tazminat yönünden 7.375,00 TL ve manevi tazminat yönünden 7.375,00 TL olmak üzere toplam 22.125,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan bilirkişi ücreti 1.150,00.TL, istinaf aşamasında yapılan posta giderleri 33,50 TL olmak üzere toplam 1.183,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 564,00 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 17/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/03/2022