Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2020
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU :YİDK Karının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/01/2020 tarih ve 2018/426 E. – 2020/14 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 1923 yılından beri başta sucuk ve pastırma olmak üzere yüze yakın çeşit gıda ürünü üretip satmakta olduğunu, tescilli olan pekçok “…..markası altında ürettiği ve satışa sunduğu bu ürünlerin Türk tüketicisi nezdinde kalitenin sembolü haline gelmiş olduğunu, “…” markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu ve bu markanın kullanım ve tescillerinin 15 yıl öncesine dayandığını, davalı şahsa ait “…” markası ile davalıya ait “…” esas unsurlu markaların birbirlerine ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, dava konusu markada yer alan ve 43. Sınıfa giren hizmetler bakımından hiçbir ayırt edici niteliği bulunmayan “…” ve “…” ibarelerinin markalar arasında ayırt edici nitelik sağlamaya yetmediğini, davalı şahsın kendi markalarıyla bu derece benzer bir markayı tescil ettirmeye çalışmakla iltibas yaratma saikinin ortaya çıktığını, yani davalı şahsın kötü niyetliolduğunun sabit olduğunu ileri sürerek YİDK’nın 2018-M-6660 sayılı kararının iptali ile davalı şahsın 2017/57554 sayılı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, taraf markalarının görsel, işitsel, kavramsal ve bir bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığını, tek başına “…” ibaresinin markalarda ortak şekilde bulunuyor olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağını, tarafların çalışma alanlarının tamamen farklı olduğunu, davalının yıllardan beri İstanbul ….. yaptığını, davalının sucuk ve pastırma satmadığını, satışa sunduğu “…….kalite ve lezzet olarak … olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 6769 sayılı SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı, başvuru ibaresi ve kapsamında yer alan 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” üzerinde davacıya ait önceye dayalı kullanım hakkı kanıtlanmadığından SMK 6/3 maddesindeki koşulların da oluşmadığı, davacıya ait … ibareli markanın Türkiye’de tanınmış olduğu kabul edilse de 43. sınıfta başvurusu olan ve iltibas oluşturmayan davalı markasının davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan haksız bir yararın sağlanabileceğinin, markanın itibarının zarar görebileceğinin veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceğinin kanıtlanmadığı, davalının kötüniyetli olduğunun da dosya kapsamına göre sabit olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, YİDK kararına konu 2017/57554 başvuru numaralı “…” markasının, müvekkili adına tescilli “…” unsurlu markalar ile aynı/ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, müvekkili Şirketin tescilli markalarında esas ve asli unsur olarak yer alan “…” ibaresinin itiraza konu markada aynen yer aldığını, “…” ibaresini gören tüketicilerin direkt olarak müvekkili Şirket ve markaları ile bağlantı kuracak ve itiraz konusu başvurunun müvekkilimize ait bir alt marka olduğu izlenimine kapılacaklarını, başvurunun müvekkilin markasını kullandığı sınıflar ile başvuru konusu sınıfın aynı/benzer olduğu belirtildiğini, ancak kabul anlamına gelmemekle birlikte, bu sınıfların farklı olduğu düşünüldüğünde dahi, 6769 Sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri anlamında mal ve hizmet sınıfı gözetmeden korunması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK karının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalının “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davacının “…” ve “…” ibareli markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, davacının itirazının ibareler arasında benzerlik bulunmaması nedeniyle reddedildiği, bu bağlamda dosya kapsamındaki uyuşmazlığın davalının başvurusuna konu markası ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir.
Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalının başvurusuna konu ibarenin “…” olduğu, başvuru konusu ibarede karşılaştırmada esas alınacak ibarenin “…” olduğu, zira … ve … ibarelerinin bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı, davacı markasının da esas ibarelerinin de “…” ve “…” olduğu, diğer taraftan davalının itirazına mesnet sunduğu “…” ibareli markalarının gıda sektöründe tanınmış olduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2020/1790 Esas, 2021/1960 Karar, 03/03/2021 Tarih), bu hususların tümü nazara alınarak yapılan irdelemede taraf markalarının görsel, anlamsal ve işitsel olarak benzer olduğu ve iltibas riski taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, “… … … – …” ibareli markalara yönelik olarak verdiği 2020/1787 Esas, 2021/1959 Karar ve 03/03/2021 Tarihli; “…-… ibareli markalara yönelik olarak verdiği 2020/1717 Esas, 2021/1314 Karar ve 17/02/2021 Tarihli ilamlarının da bu yönde olduğu görülmüştür.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanabilmesi için karşılaştırılan markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği şartının da gerçekleşmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, davalının başvurusuna konu markasının 43/1. Sınıftaki hizmetleri kapsadığı, davacının itirazına mesnet “…” ibareli markalarının 29, 30, 31, 32, 35 ve 43. Sınıfları, “…” ibareli markasının da 29, 30, 31, 32 ve 35. Sınıfları kapsadığı, davacının itirazına mesnet “…” ibareli markalarının kapsamındaki 29 ve 30. Sınıf emtia ile 43. Sınıf hizmetler arasında benzerlik bulunduğu gibi taraf markaların arasında 43. Sınıf hizmetlerin de ortak olarak bulunduğu, diğer taraftan davacının itirazına mesnet “…” ibareli markasının kapsamındaki emtianın 43. Sınıf hizmetler ile iltibas oluşturacağı, zira karşılaştırılan malların dağıtım kanalları, kullanım yöntemleri, hedeflenen halk kesimleri aynı olduğu gibi birbirlerini tamamlama veya birbiri yerine ikame edilebilme niteliklerinin de bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6/1. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunduğu için davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi kanaat ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 27/01/2020 gün ve 2018/426 E. – 2020/14 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, ……. 2018-M-6660 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı … adına tescil edilen 2017/57554 sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 136,70.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 123,30.TL tebligat ve posta giderleri toplamından oluşan 2.060,00 TL yargılama gideri ve 35,90.TL başvurma harcı, 35,90.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.131,80.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022
…