Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/730 E. 2022/164 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Meni

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/12/2019 tarih ve 2019/282 E. – 2019/427 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2000 yılından itibaren … ilçesinde “…” markası altında … başta olmak üzere çeşitli … … yaparak bu ürünleri satışa sunduğunu, 2012 yılında ise “… …” markasını adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin bu marka ile ün yaptığını, müvekkili ile aynı ilçede yaşayan ve müvekkili markasından haberdar olan davalının, önceleri “… … …” ibaresini işletme adı olarak kullanmaktayken son zamanlarda işletmesinin adını “… … ve … …-…” olarak değiştirdiğini, davalı tarafından kullanılan işaret ile müvekkili adına tescilli marka arasında iltibasa sebebiyet verecek derecede benzerlik olduğunu, taraf işletmelerinde satılan ürünlerin de benzer olduklarını, bu durumun müvekkilinin marka tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men’ine, “…” ibaresinin, davalının tabelasından, emtiasından ve diğer ticari emtiasından çıkartılmasına, bu ürünlerin imhasına ve her türlü kullanımına son verilmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, hem kendisinin hem de davacının günü birlik turistlere hizmet verdiklerini, onların da işletmeleri bilmediklerini ve iş yerlerini gezerken uğradıklarını, yerli halkın ise iki işletmeyi de bildiğini, kendisinin işletmesini 2003 yılından beri “… … … … … …” ismiyle işlettiğini, eşinin adının … olduğunu ve kendisine … olarak hitap edildiğini, davacının ise tescilli markasıyla değil “… … … ismiyle faaliyetlerini yürüttüğünü, işletmelerin karıştırılmayacağını, davacının tescil haklarını kötüye kullanmaya çalıştığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı tarafa ait 2012/27482 sayılı “… …” ibareli 30. sınıf malları kapsayan tescilli markanın bulunduğu, ortalama tüketicileri nezdinde davalının “… … VE … … …” biçimindeki kullanımının, davacının “… …” biçimindeki markası ile karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer olmadığı, dolayısıyla markaya tecavüzün bulunmadığı, aynı nedenle haksız rekabetin de olmadığı, buna karşılık davacının fiili kullanımının ise “…” şeklinde ve davacı ticaret unvanının ise “… …, … VE … …” şeklinde olduğu, tarafların fiilen kullandıkları ve davalı tentesinde yer alan “…” ibaresi ile “…” ibaresi arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunması, tarafların aynı iş kolunda faaliyet göstermesi ve taraf markalarının tüketicilerinin toplumun geniş bir kesiminden ortalama tüketicilerinin olması hususları dikkate alındığında, davalının fiili kullanımı ile davacının fiili kullanımı arasında karıştırılma ihtimali veya diğer bir deyişle iltibas tehlikesi bulunduğu, bu nedenle davalının kullanımlarının TTK 54. ve 55/1-a maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı tarafın “… … VE … … …” şeklindeki kullanımının haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, men’ine, davalının tabelasında tente ve diğer ürünlerinde kullandığı “…” ibaresinin bu ürünlerden çıkarılmasına ve her türlü kullanımına son verilmesine, diğer kısımlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, marka hakkına tecavüz yönünden davanın reddedilmesinin dosya gerçeğine ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili markasının 2012 yılından bu yana tanınmış hale geldiğini, davalının ise müvekkil ile aynı sokakta “… … …” adı altında faaliyet gösteren bir işletmeye sahip olup müvekkilinin markasından haberdar bulunduğunu, müvekkil markasının ulaştığı tanınılırlıktan ve marka değerinden haksız olarak faydalanmak ve kendisine menfaat elde etmek amacıyla işletmesinin adını “… … ve … …-…” olarak değiştirdiğini, davalı tarafın bu eyleminin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, ilk derece mahkemesi tarafından alınan bilirkişi raporlarında marka hukukuna ve yargısal içtihatlara aykırı olacak şekilde hatalı değerlendirmeler yapıldığını, davalının haksız kullanımının, müvekkil markası ile birebir benzer olup orta düzeydeki tüketici tarafından karıştırılma ihtimali bulunduğunu, “…” isminin toplumda çok kullanıldığından bahisle ayırt edicilik unsurunun bulunmadığı yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, davalı yanın, fiili kullanımına ”…” ibaresini eklemesi ile müvekkilinin ”… …” ibareli markasına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, sonuçlarının ortadan kaldırılması ve meni
istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı adına tescilli 2012/27482 sayılı “… …” ibareli markanın bulunduğu, davalının ise iş yerinde “… … ve … … …” ibaresini kullandığı, davacı markasının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, ülkemizde çok sık kullanılan isimlerden biri olduğu ve bu itibarla ayırt ediciliğinin düşük kaldığı, davalı kullanımındaki asli unsurun da “…” ibaresi olduğu ve “…” ibaresinin, bu asli unsurun yanında kullanılmasının, davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı, zira yukarıda belirtildiği üzere davacı markasının ayırt ediciliğinin düşük olduğu ve bu nedenle taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesinin olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 17/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2022