Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2019
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : … Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/09/2019 tarih ve ….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili adına tescilli tanınmış “…” asıl unsurlu markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu,…. numarası verilen başvuruya müvekkilince yapılan itirazın önce … Başkanlığınca, sonrasında ise … tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuruda çıplak gözle zorlukla okunan “…” ibaresinin asıl unsur olamayacağını, buna göre başvurunun asli unsurunu “365 …” ibaresinin oluşturduğunu, bu ibarenin, müvekkilinin tanınmış “…” ibareli markasıyla kavramsal olarak yüksek derecede benzer olduğunu, zira taraf markalarının “…” anlamına geldiğini, her iki markanın da kırmızı içine alındığını, kavramsal benzerliğin kabulü halinde görsel ve işitsel benzerliğin aranmayacağını, taraf markalarının kapsadığı mal ve hizmetlerin de aynı olması sebebiyle iltibas tehlikesinin bulunduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markasının 30. sınıftaki mallar için ayırt ediciliği yüksek ve tanınmış bir marka olduğunu, davalı başvurusunun imaj transferine yol açacağını, aynı anlamı taşıyan davaya konu başvuru ibaresinin, müvekkili markasının tanınmışlığından haksız kazanç elde etme, akılda kalıcılığından ve reklam gücünden yararlanma amacını taşıyan kötü niyetli bir başvuru olduğunu ileri sürerek, …. sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili başvurusu ile davacı markaları arasında görsel ve işitsel benzerlik olmadığını, hiçbir anlamı olmayan “…” ibaresinin markanın esas unsuru olduğunu, markadaki “…” ibarelerinin tali unsur niteliğinde bulunduklarını, başvurunun müvekkilinin seri markası niteliği taşıdığını, markalar arasında kavramsal benzerliğin de olmadığını, zayıf marka seçen kişinin sonraki kullanımlara katlanmak zorunda olduğunu, davacı markasının Türkiye’de tanınmış olmadığını, başvurunun kötü niyetli olduğu iddialarının da haksız ve soyut iddialar olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “… … ” ibareli marka başvurusu ile davacının “… ” asli unsurlu tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletmeler tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısının da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibasın bulunmadığı, yine taraf marka işaretleri benzemediği gibi davacının tanınmış olduğu iddia edilen markasından haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hususlarının somut delillerle kanıtlanmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının oluşmadığı, davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığının da somut delillerle kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesi kararında, dava süresince üzerinde durdukları en önemli husus olan markalar arasında kavramsal benzerlik bulunduğu konusunda bir açıklamaya yer verilmediğini, yalnızca markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal anlamda benzerlik olmadığının belirtildiğini, yine müvekkili markalarının tanınmışlığının, karıştırılma ihtimaline etkisine ilişkin de bir açıklama yapılmadığını, müvekkilinin itirazına mesnet tanınmış seri markalar ile dava konusu başvuru arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, zira markaların “…” anlamına gelmeleri nedeniyle markalar arasında kavramsal benzerlik olduğunu, taraf markalarının tüketici zihninde yarattığı düşünce, imaj ve konseptin birbirine çok benzer bulunduğunu, emsal yargı kararlarının da iddialarını destekler nitelikte olduğunu, müvekkili markasının tanınmışlığına ilişkin sundukları delillerin mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, davalı markasının, müvekkili markasının ayırt edici karakterini sulandıracağını ve müvekkili markasından haksız yararlanacağını, tanınmış markaya çok benzer bir marka seçilmesinin kötü niyetli bir marka olarak kabul edilmesinin gerektiğini, eksik ve hatalı bilirkişi raporunun karara esas alınmasının doğru olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “… …” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, bir bütün olarak karşılaştırıldığında sırf “…” ibaresinin markalarda ortak olarak yer almasının karıştırılma tehlikesine yol açmayacağı, her ne kadar davacı tarafça markaların kavramsal olarak benzer oldukları ileri sürülmüş ise de bu iddianın yerinde bulunmadığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacı markalarının tanınmış olmalarının da başvurunun reddini gerektirmeyeceği, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/09/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/10/2021
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…