Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2019
NUMARASI ……
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/11/2019 tarih ve 2018/334 E. – 2019/423 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibaresini ilk olarak 1990 yılında, “…” ibaresini de 2000 yılında marka olarak tescil ettirdiğini ve bu markalar üzerinde büyük yatırımlar yaparak tescilli marka sayısını arttırdığını, seri marka oluşturduğunu, davalı Şirketin 2017/64602 sayılı “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın önce ….., sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa dava konu marka başvurusunun, müvekkiline ait “…” ve “…” markalarının birleştirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, dolayısıyla dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu, taraf markalarının kapsamlarındaki ürünlerin gıda ürünleri olduğunu ve bu ürünlerin çocuklar tarafından da satın alındığını, bu hususun da karıştırılma ihtimalini artırdığını, dava konusu başvuruda yer alan ve müvekkili adına tescilli bulunan “…” ibaresinin zayıf/tanımlayıcı bir ibare olmadığını, aksine bu ibarenin müvekkilini işaret ettiğine ilişkin pek çok yargı kararının bulunduğunu ileri sürerek,…….. sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak derecede benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, süresi içinde davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “şekil+…” ibareli başvuru markasıyla davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında sescil ve görsel olarak ortalama (hedef) tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makul düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının “şekil+…” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden bunun davacının “…” ibareli ve biçimli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, dava konusu mallar açısından ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde her iki markanın işletmesel kökenlerinin aynı, idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletmeye ait markalar olarak algılanabileceği, bu açıdan SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğu, … ibareli markanın tanınmış olduğu ve davalı başvurusunun bu tanınmışlıktan istifade edilebileceği yönünde kanaat doğduğu gerekçesiyle davanın kabulüne,….. sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu 2017/64602 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davalının “… …” ibareli marka başvurusunu bir bütün olarak ele almak gerektiğini, söz konusu başvurudan sadece “…” ya da “…” ibaresini esas alarak iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili başvurusunu oluşturan şekil ve “…” ibaresinin yüksek ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, başvuruda tek başına … ibaresinin bulunmadığını, müvekkil markasının … ve … ibarelerinin birleşiminden oluşarak bütüncül şekilde kullanıldığını, … ibaresinin, davacıya ait … ibareli markalardan işitsel, görsel ve anlamsal bakımdan farklı olmakla birlikte işletmesel kökenlerinin de aynı olmadığını, bunun yanında iki markada ortak olarak bulunan tek ibarenin “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresini içeren birçok markanın da günümüzde tescilli olup bu ibarenin herkes tarafından kullanılan bir terim olması sebebiyle ayırt edici niteliğinin zayıf bulunduğunu, kaldı ki ayırt edici niteliği zayıf olan “…” ibaresinin, müvekkili markasında tek başına esaslı unsur olarak yer almadığını, müvekkilinin kullandığı ibarenin “…” değil, “…” ibaresi olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira davacı markalarını oluşturan “…” ibaresinin, dava konusu başvurunun ilk hecesinde aynen kullanıldığı ve vurgunun da bu ibare üzerinde toplandığı anlaşılmakla, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … A.Ş. vekili ile … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş.’den alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin anılan davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı …’ndan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının anılan davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davalılar … A.Ş. ile … tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 20/01/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/02/2022
….
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.