Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/708 E. 2022/18 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/02/2020
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/02/2020 tarih ve 2019/2 E. – 2020/28 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirket adına 10.08.2018 tarihinde 2018/74775 sayılı….ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, marka kapsamında 35. ve 36. sınıf hizmetlerin yer aldığını, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi uyarınca başvurunun reddine karar verildiğini, bu karara yaptıkları itirazın da YİDK tarafından reddedildiğini, davaya konu ret kararında bu ibarenin hangi gerekçe ile ayırt edicilik vasfından yoksun olduğunun net olarak açıklanmadığını, içerisinde “…” ibaresi geçen başka marka başvurularının tescil edildiğini, markada geçen “…” ibaresinin reddedilen mal ve hizmetlerle doğrudan ilişkisi bulunmayan ve müvekkili tarafından bir araya getirilerek oluşturulan ibareler olduğunu, bu nedenle birbiri ile ilişkisi bulunmayan iki kelimenin özgün bir şekilde bir araya getirilmesi sureti ile oluşturulan bu markanın, ayırt edicilik bakımından ret sebebi oluşturmayacağını, tescil başvurusu yapılan markanın ortalama tüketici bir yana, kelimenin anlamını araştırma fırsatına sahip alıcılar tarafından bile haksız rekabete sebep olacak bir yanı bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin markasında “…” ibaresinin yanında “ihtiyaçları karşılama modeli” sloganın dikkat çektiğini ileri sürerek, YİDK’in…. sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, “… ihtiyaçları karşılama modeli” ibaresinden oluşan başvurunun bir bütün olarak kapsamındaki hizmetler bakımından ayırt edici nitelikten yoksun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu, 2018/74775 sayılı “…” ibareli başvurunun, anlamsal olarak “Bir şeyi uygun fiyata almak” şeklinde ortalama tüketici zihninde algı oluşturacağı, başvuruyu oluşturan işaretin bu hali ile bütünlük arz ettiği, koruma konusunun açık ve kesin olarak anlaşılabildiği ve sicilde gösterilebilir bir işaret olması nedeni ile soyut ayırt ediciliğinin bulunduğu, markada bu hali ile kelimeler arasında renk farklılığı oluşturulması da dahil olmak üzere belli bir entelektüel çabanın bulunduğu ve genel olarak tescili talep edilen 35. ve 36. sınıf hizmetler için ilgili tüketici kesiminin, yani malların veya hizmetlerin makul düzeyde bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı ortalama tüketicilerinin algısına göre belli bir ayırt edicilik seviyesinde olduğu, ortalama tüketicilerin gündelik hayatta karşılaştıkları markaları parçalara bölerek inceleme yapmasından ziyade markaları bir bütün olarak algıladığı, “…” işaretinin 35 ve 36. sınıf hizmetler bakımından derhâl ve doğrudan doğruya ürünlerin ve hizmetlerin cinsini, vasfını veya herhangi bir karakteristik özelliğini belirtmediğinden somut olarak ayırt edicilik vasfının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 2019-M-5824 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, başvuru konusu ibarenin bir bütün olarak kapsamındaki hizmetler bakımından ayırt edici nitelikten yoksun olduğunu, “…” şeklindeki ibarenin herhangi bir ürünün daha ekonomik bir yolla edinilebilmesi telmihini taşıdığını ve slogan niteliğindeki bu anlamı itibari ile sunulan hizmetin kaynağı konusunda herhangi bir algı yaratmadığını, başvuru konusu ibarenin sunulan hizmetin çeşidini, muhteviyatını belirten nitelikte bir ibare olarak algılanacağını ve bu nedenle ortalama tüketicilerin ilave bir irdeleme ya da analiz yapmadan redde konu hizmetler ile başvuruya konu işaret arasında tanımlayıcı bir ilişki kuracağını, başvuru konusu ibarenin, tüketicileri bir ürününün edinilme biçimine yönlendiren, herkesin kullanımına açık, işletmesel köken gösterme niteliğinden yoksun bir ibare olduğunu, markanın temel işlevi bir işletmenin mal veya hizmetlerini diğerlerininkinden ayırmak olduğuna göre işletmesel köken göstermekten yoksun ve herhangi bir ayırt edici niteliği bulunmayan dava konusu işaretin marka olabilme vasfını haiz olmadığının açık bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin 2018/74775 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 35 ve 36. sınıf hizmetlerin yer aldığı, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından SMK’nın 5/1-b maddesi uyarınca başvurunun reddedildiği, davacı yanca bu karara yapılan itirazın ise….. sayılı kararıyla reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Söz konusu YİDK kararı davacıya 12.07.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup, iki aylık hak düşürücü süre içinde işbu dava açılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın, 5/1-b maddesinde ise herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmet için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin tescil edilemeyecektir. Bir işaretin belli mal veya hizmetler açısından ayırt edici olup olmadığı ise “somut ayırt edicilik” olarak adlandırılmaktadır. Bu hüküm ile sicilde gösterilebilir olması ve soyut ayırt ediciliğe sahip olmasına karşılık, tescilinin talep edildiği mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği olmayan işaretlerin tesciline engel olunması amaçlanmıştır.
Dava konusu başvuru, “… ihtiyaçları tasarrufla karşılama modeli” ibarelerinin düz yazı ile yazılmasından ibaret olup diğer ibareler siyah renkli iken yalnızca “al” ibaresi kırmızı renkle yazılmıştır. Dava konusu başvuru başkaca bir ek kelime ya da şekil içermemektedir. Bu hali ile dava konusu başvuru, ilk kez duyulduğunda ya da görüldüğünde ortalama tüketiciler nezdinde herhangi bir ürünün tasarrufla alınmasına yönelik bir algı oluşturacak, bunun dışında başvuru kapsamındaki hizmetler yönünden bir marka algısı yaratmayacaktır. Diğer bir deyişle, bir ürünün tasarrufla alınmasına yönelik algı yaratan dava konusu başvurunun, başvuru kapsamındaki mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olduğu söylenemeyecektir. Her ne kadar davacı tarafça, içinde … ibaresi geçen başka başvuruların tescil edildiği ileri sürülmüş ise de her başvurunun kendi koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğinden bu iddiaya itibar edilmemiştir. Bu itibarla mahkemece, dava konusu başvurunun, kapsamında bulunan tüm hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi gereğince somut ayırt ediciliği bulunmadığından marka olarak tescil edilemeyeceği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/02/2020 gün ve 2019/2 E. – 2020/28 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendilerine iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 20/01/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/02/2022

….