Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/705 E. 2022/86 K. 04.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Men’i,
Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/01/2020 tarih ve … sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” markasını ilk olarak 30, 43. sınıflardaki mal ve hizmetler için 1992 yılında 2002/3984 sayıyla tescil ettirdiğini, 2016 yılında da “…,,,,” markasını 30, 43. sınıflardaki mal ve hizmetler için 2016/57382 sayıyla tescil ettirildiğini, davacının tanınırlık sağladığı “…” markasının korunması için büyük özen gösterdiğini, davalının “… …”, “… …”, “…… adlı işyerleri ve “…” adlı internet sitesi üzerinden, “…” markasını ve benzerlerini izinsiz biçimde müvekkili ile aynı şekilde, kafe/restoran işletmeciliği alanında kullandığının tespit edildiğini, ayrıca davalı şirketin yetkilisi olan bir kişinin “…” markasını tescil ettirmek için marka tescil başvurusunda bulunduğunu, bunun akabinde davalıya ve belirtilen üçüncü kişiye noter yoluyla ihtarnameler gönderildiğini, bu ihtarnamelere cevap verilmediği gibi haksız kullanıma devam edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davalının eylemlerinin davacının marka haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine ve tecavüzün önlenmesine, davacıya ait tescilli markaların kullanıldığı tabelaların sökülmesine, davacı markasının kullanıldığı internet sitesi, facebook hesabı ve sair sosyal medya hesaplarının kapatılmasına, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasına, mahkeme ilamının ilanına, şimdilik 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, davalının kullandığı “…” ibaresinin ticaret sicilinde tescilli olduğunun tespit edilmesi halinde, söz konusu ibarenin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 13.01.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 10.936,34 TL’ye yükseltmiş ve 10.936,34 TL maddi tazminat ile 5.000 TL manevi tazminat alacağının, ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin ortağı-dava dışı …’in, “… … yemek atölyesi” markasını uzun yıllardır kullanmakta olduğunu, 2008 yılından bu yana da ticaret sicilinde belirtilen alanlarda faaliyet gösterdiğini, “… … yemek atölyesi” markasını 2015/100565 sayıyla 35 ve 43. sınıflarda adına tescil ettirildiğini, davacının “…” markasını 1994 yılından bu yana kullandığını iddia etmekle ve “…” markasını 2002 yılında tescil ettirmekle birlikte, ticari faaliyetine veya markayı kullanmaya başladığına dair kanıtlar sunamadığını, davacının yoğun ve kesintisiz kullanımını ispatla mükellef olduğunu, davacının diğer markası olan 2016/57382 sayılı markanın başvuru tarihinin ise …’in 2015/100565 sayılı markasından sonra olduğunu, dolayısıyla 2016/57382 sayılı markaya dayanılamayacağını, davacı tarafın davalının uzun süreli kullanımları karşısında, 10 yılı aşkın süredir dava açmayarak sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğramış olduğunu, ayrıca 2015 yılında gönderdiği ilk ihtarnameden 2 yıl sonra 2017 yılında dava açarak, dava açma hakkını kaybettiğini, davacı markası ile davalı markasın aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığını, davalı markasında “…” ibaresinin esas unsur konumunda bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı tarafından “yiyecek içecek sağlanması hizmetleri” üzerinde “…+şekil” markasının kullanılmasının, davacının 2002/03984 sayılı “…”, 2016/57382 sayılı “… kafe / mutfak” ibareli markaları ile tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açacağı, bu kullanım biçiminin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/2-(b) bendinde sayılan eylemlerden olduğu ve 29/1-(a) maddesi kapsamında, davacının anılan markalarından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil ettiği, davalı şirketin, ortağı … adına tescilli bulunan …sayılı markadan dolayı “… … …” işaretine ilişkin markasal haklarının varlığı kabul edilse dahi, dava konusu kullanımlarda, münhasır veya esas/baskın unsur olarak “…” ibaresi ön plana çıkartılmış olduğundan, yani 2015/100565 sayılı markanın esas unsuru, fiili kullanımda değiştirilmiş olduğundan, dava konusu kullanımların tescile dayalı ve hukuka uygun bir kullanım olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, dosya kapsamında üç yerde “…” kullanımının olduğu, bunların ikisinin dava dışı … “… …” ve dava dışı… A.Ş. “… …” kullanımı olduğu, davalının … …. … … “…” kullanımı üzerinden davacı lehine 01.01.2014-03.08.2017 dönemi için toplam 10.936,34 TL maddi tazminata hükmedilebileceği, tarafların ekonomik durumları, ihlal olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün etkileri, tecavüzün ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında, manevi tazminat miktarının 5.000,00 TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının davacıya ait tescilli “…” markasının işletmelerinde kullanmasının, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine, bu kapsamda davalının “…” ibaresinin kullanıldığı tabelaların sökülmesine, söz konusu markanın kullanıldığı internet sitesi, … ve sair sosyal medya hesaplarının kapatılmasına, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasına, 10.936,34 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, davalının “…” ibaresini ticaret sicilinde tescilli olarak kullanmadığı görüldüğünden bu ibarenin ticaret sicilinden terkinine ilişkin talebin ve fazlaya ilişkin sair taleplerin reddine, hüküm özetinin ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin zararının SMK 151/c maddesinde düzenlenen lisans bedeli baz alınarak hesaplanmasını istediğini, bu yönteme göre hesap yapılabilmesi için emsal lisans sözleşmelerinin celbinin gerektiğini, bu bakımdan cafe restorant işletmeleri için örnek olabilecek lisans sözleşmelerinin … sorulması taleplerinin yerine getirilmediğini, diğer yandan bilirkişi heyetinin davalının net satışlarını (cirosunu) 2014 yılı için 5.563.861,66 TL, 2015 yılı için 6.349.655,18 TL, 2016 yılı için 7.643.019,99 TL, 2017 yılı için 9.991.413,25 TL olarak tespit ettiğini, karlılık oranı hesabını da bu satışlara göre yaptığını, bu tespite rağmen davalının ciro/satışlarının sınıflandırılarak … Kampüsündeki işletmeye yapılan satışlar üzerinden hesap yapılmasının yanlış olduğunu, davalının tüm satışları üzerinden tazminat hesabının yapılmasının gerektiğini, davalının ürün ve hizmet satışının hangi firmalara yapıldığının bir öneminin olmadığını, davalının tüm cirosu üzerinden emsal lisans bedeli oranı ile hesaplama yapılmasının gerektiğini, diğer firmalara satışlarının hesaplama dışı tutulmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, davalı şirketin kar oranı ortalamasının %3 civarında olduğunu, ancak ülkemizde işletmelerin vergi vermemek için gider yaptığını, bunun yanında sermaye artırımı veya demirbaş alımı (otomobil gibi) vs. yatırımlarla karlılığını düşürdüğünü, kafe restorant işletmeciliğinde karlılık oranlarının %10 civarında olduğunu, bu bakımdan cafe restoran işletmeciliğinde muhtemel karlılık oranlarının ….. sorulması taleplerinin yerine getirilmeden karar verilmesinin de hatalı olduğunu, ayrıca karlılık oranının tüm satışlar üzerinden hesap edildiğini, ancak hesaplamanın davalının …’deki İşletmesi değerleri üzerinden yapıldığını, eğer böyle bir ayrıma gidilecek ise … İşletmesinin karlılık oranının belirlenmesinin, çıkan kar oranı üzerinden tazminat hesap edilmesinin gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili şirket ortağı dava dışı …’in “… … …” markasını uzun yıllardan beri kullanmakta ve 06.11.2008 yılından beri de ticaret sicilinde belirtilen alanlarda “… …” adresinde faaliyet göstermekte olduğunu, ayrıca markanın 2015/100565 numarası ile 43 ve 35. sınıflarda … adına tescil edildiğini, davacı tarafından müvekkiline 09.11.2015 tarihli ihbarın gönderildiğini, buna cevaben 18.12.2015 günlü ihtarnamenin gönderildiğini, bu kez davacının 21.12.2016 tarihinde ihtarname keşide ettiğini, akabinde 03.08.2017 tarihinde huzurdaki davanın açıldığını, bu yazışmaların dava zamanaşımının başlangıcı olduğunu, davacının “…” markasını 1994 yılından bu yana kullandığını iddia etmekle ve “…” markasını 2002 yılında tescil ettirmekle birlikte, ticari faaliyetine veya markayı kullanmaya başladığına dair kanıtları sunamadığını, davacının yoğun ve kesintisiz kullanımını ispatla mükellef bulunduğunu, davacının diğer markası olan 2016/57382 sayılı markanın başvuru tarihinin ise …’in 2015/100565 sayılı markasından sonra olduğunu, dolayısıyla 2016/57382 sayılı markaya dayanılamayacağını, davacı tarafın davalının uzun süreli kullanımları karşısında, 10 yılı aşkın süredir dava açmayarak sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğramış olduğunu, ayrıca 2015 yılında gönderdiği ilk ihtarnameden 2 yıl sonra 2017 yılında dava açarak, dava açma hakkını kaybettiğini, davacı markası ile davalı markasın aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığını, davacının huzurdaki davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması olup, maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, bir an için davalı kullanımının marka hakkına tecavüz olduğu varsayımında dahi, davacının tek bir adreste faaliyet gösteren yerel butik bir işletme olup, emsal olarak gösterilen işletmelerin bilirkişi raporunda verilen bilgilere göre 3-5-58 ve 62 şubeye sahip tanınmış markalar bulunduğunu, somut olayda hükmedilen tazminatın davacı işletmesinin mali kapasitesi ile hiçbir şekilde örtüşmediğini ve fahiş olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin men’i, maddi ve manevi tazminat
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacının “…” asıl unsurlu markalarının 30 ve 43. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli olduğu, davalının “…” markasını da aynı emtiada kullandığı, her ne kadar dava tarihi itibariyle somut uyuşmazlığa SMK’nın 155. maddesinin uygulanması mümkün değil ise de, davalının ortağı olan …’in 2015/100565 numaralı markasının asıl unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalının somut uyuşmazlıktaki kullanımında ise bu ibarenin yer almadığı, dolayısıyla asıl unsurunun değiştirilmesi suretiyle gerçekleşen davalının kullanımının, …’in 2015/100565 numaralı markasına dayalı, yasal bir kullanım olduğunun ileri sürülemeyeceği, yine her ne kadar davalının yemek, pasta vs malları imal edip satan bir şirket olduğu anlaşılıyorsa da, tüm satışlarında doğrudan davacının markasını kullandığının ispatlanamadığı, dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davalının “…” markasını sadece … Üniversitesi … Kampüsünde kullandığının ispatlanabildiği, davacı tarafça görüntüsü sunulan diğer iki işletmenin, dava dışı … “… …” ve dava dışı… A.Ş. “… …” kullanımı olduğu, davalının bu kullanımlardan sorumlu tutulmasını gerektirecek bir durumun varlığının da ispatlanamadığı, dolayısıyla mahkemece davalının sadece … Üniversitesi … Kampüsündeki kullanımından sorumlu tutulmasında bir isabetsizliğin bulunmadığı, davalının bu işletmesindeki kullanımının da kendi defter ve kayıtlarına göre en erken 01.01.2014 tarihinde başladığı, davalının daha eski bir kullanımının bulunduğu ispatlanamadığından, davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğramış olduğu savunmasına da itibar edilemeyeceği, kaldı ki davacının davadan önce keşide ettiği 09.11.2015 ve 21.12.2016 tarihli ihtarlar ile davalıyı haksız kullanımına son vermesi konusunda uyardığı, yine davacının emsal lisans sözleşmesi sunamadığını 21.03.2018 tarihli dilekçe ile bildirdiği ve lisans bedelinin bilirkişi incelemesi aracılığıyla belirlenmesini talep ettiği, bu durum karşısında mahkemece, davalının defterlerinin incelenmesi suretiyle kar oranı ve emsal lisans yüzdesi nazara alınarak, 01.01.2014 tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem için 10.936,34 TL lisans bedelinin talep edilebileceğinin tespitinde de bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalıdan alınması gereken 1.088,61 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 1.034,21 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/02/2022