Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/70 E. 2021/1164 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K … İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/09/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : … Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/09/2019 tarih ve…. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, 1925 yılında kurulan müvekkilinin “…” lider markası altında dünyada ve Türkiye’de yaygın olarak faaliyet gösterdiğini, bu markanın davalı Kurum nezdinde de tanınmış marka olarak kayıt altına alındığını, müvekkilinin tescilli ve tanınmış “…” markasının yanı sıra, müvekkili ile özdeşleşmiş ve tanınmış marka niteliğini haiz “….” markalarının ve logolarının da bulunduğunu, bu markalardan özellikle turuncu büyük harfle yazılmış “…” markasına dayalı seri markalarının olduğunu, bu kapsamda ….” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, … tarafından SMK’nın 5/1-b,c,d maddeleri uyarınca başvurunun reddine karar verildiğini, bu karara yaptıkları itirazın ise … tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, başvuruda yer alan turuncu “…” logosunun markayı ayırt edici hale getirdiğini, başvuru konusu ibarenin, tescili talep edilen mal ve hizmetlerle herhangi bir ilişkisi bulunmadığını, markanın esas unsurunun “…” ibaresi olarak kabul edilmesinin doğru olmadığını, bu haliyle dava konusu başvurunun ayırt ediciliğinin bulunduğunu, bu ibarenin başvuru kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı ya da tasviri niteliğinin de bulunmadığı, yine ticaret alanında herkes tarafından kullanılan işaretlerden de olmadığı, nitekim davalı Kurumun hiçbir ayırt edicilik içermeyen düz yazı karakterleriyle yazılmış “…” ibareli başkaca markaları tescil ettiğini ileri sürerek, …… sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvurunun, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b,c,d maddeleri karşısında tescilinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu marka başvurusunun soyut ve somut ayırt edicilik niteliği taşıdığından, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi koşullarının bulunmadığı, öte yandan dava konu marka başvurusunun tanımlayıcı ve vasıf bildirici nitelik taşımadığı, bu nedenle SMK’nın 5/1-c maddesindeki mutlak red engelinin de oluşmadığı, son olarak 6769 sayılı SMK 5/1-d maddesi koşullarının da somut olayda bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, ……. sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, hükme esas alınan bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini, hatalı değerlendirmeler içeren rapor kapsamında kurulan hükmün hukuka aykırı olduğunu, mahkemece “…” ibaresinin ayrı “…” ibaresinin ayrı olarak değerlendirildiğini, oysa “…” ibaresinin bir bütün halinde sanal bir para birimini ifade ettiğini ve tasviri bir anlama sahip olduğunu, markadaki turuncu renk unsurundan ve “…” harfinin farklı yazıldığından bahsedilmiş olsa da bunların geri planda kaldıkları ve markanın “…” olarak okunup algılanmasının önüne geçmeyeceğini, “…” ibaresinin sanal para birimini ifade ettiğini, sanal alışverişte kullanılan ve tedavülü mümkün olan bir para birimi olduğunu, tüm bu bilgiler ışığında “…” ibaresinin bütün olarak tasviri nitelik taşıdığını, somut veya soyut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, SMK’nın 5/1-b-c ve d maddeleri uyarınca tescil edilemeyeceğini, davacının markanın tescilini de talep ettiğini, bu zamansız tescil talebinin de değerlendirilerek ayrıca ve açıkça reddi ile lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, gerekçeli kararda ise bu hususta herhangi bir hüküm tesis edilmediğini, bu nedenle de kararın hukuk aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, … kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin…. sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 9.35,36 ve 38. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığı, … tarafından SMK’nın 5/1-b,c,d bentleri uyarınca başvurunun reddedildiği, davacı yanca bu karara yapılan itirazın ise ……sayılı kararıyla reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Söz konusu … kararı davacıya 25.06.2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup, iki aylık hak düşürücü sürenin son günü olan 25.08.2018 tarihi Cumartesi gününe denk geldiğinden, 27.08.2018 tarihinde açılan işbu dava süresinde olup, işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
6769 sayılı Kanun’un 5/1-b maddesinde, herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilemeyecekleri düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere bu hükme göre, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmetler için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin, marka olarak tescil edilmeleri mümkün değildir. Aynı Kanun’un 5/1-c maddesinde ise ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olamayacakları hüküm altına alınmıştır. Bir işaretin anılan bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. Bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir. Tüketici işareti gördüğünde kesin olarak mal veya hizmetin niteliğinin tanımlayamıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescili mümkündür. Son olarak, başvurunun reddine gerekçe olarak gösterilen 6769 sayılı SMK’nın 5/1-d maddesi uyarınca da, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere burada, yalnızca markanın kullanılacağı mal ve hizmetler yönünden değil, mal ve hizmetle herhangi bir bağlantı aranmaksızın bir tescil engeli öngörülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; başvuru konusu işaret, yuvarlak şekilli turuncu bir zemin üzerinde yuvarlağın içine yerleştirilmiş büyük puntolardan oluşan bir “…” harfi ile bu harfin altında daha küçük puntolarla yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Bu haliyle başvuruda yer verilen şekil unsuru bir ayırt edicilik taşımadığından başvuru “…” olarak algılanacaktır. Dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresi, “…” ibaresinin kısaltması olarak kullanılmakta olup, iptali istenen … kararında da belirtildiği üzere bir kripto/dijital para biriminin adıdır. Dolayısıyla, bu anlamı itibariyle dava konusu başvurunun tüketicilerce marka olarak algılanması, belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, başka işletmelere ait mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlaması mümkün olmadığından, dava konusu başvuru 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi anlamında ayırt edici değildir. Bunun yanında söz konusu ibare, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-d bendi uyarınca da ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir ibare olduğu için başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden tescili mümkün olmayan bir işarettir. Aksinin kabulü halinde, bir kripto para biriminin adı olarak kullanılan ve piyasada tedavül eden “… …” ibaresinin, davacının tekeline bırakılması gibi bir sonuç doğacaktır. Her ne kadar, dava konusu başvuruda “…” harfinin davacı adına tescilli tanınmış marka olduğu ve başvurunun da bu markanın serisi niteliğinde olduğu ileri sürülmüş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.11.2017 tarih,…. K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere dava konusu mutlak ret nedenlerinin seri marka gerekçesiyle aşılmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 6769 sayılı Kanun’un 5/1-b,c,d maddesi koşullarının oluşmadığı açıklanmış ise de, bu raporda, “… …” ibaresinin bütün olarak bir kripto para biriminin adı olduğu gözden kaçırılarak yalnızca “…” ibaresinin para birimi olarak kullanıldığı kabul edilip buna göre değerlendirme yapıldığından, Dairemizce bilirkişi raporuna itibar edilmemiş, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b,c,d maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenecek hususlardan olması nedeniyle ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş, iptali istenen … kararında yukarıda açıklanan nedenlerle bir isabetsizlik görülmediğinden, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/09/2019 gün ve …. K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan posta giderleri toplamı 35,30 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı Kuruma verilmesine,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK ….333),
8-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/09/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/10/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip

….