Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2020
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/01/2020 tarih ve 2019/413 E. – 2020/32 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, davalı gerçek kişinin “…” ibaresinin 18, 25, 35 ve 41. sınıflarda marka olarak tescili için diğer davalı Kuruma yaptığı başvuruya müvekkilince, adına tescilli “…” ibareli tanınmış markaya dayalı olarak itiraz edildiğini, itirazın ….. tarafından kısmen kabul edildiğini ve 18 ve 25. sınıf malların başvuru kapsamından çıkarıldığını, başvuru kapsamında bırakılan mallar yönünden müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa başvuru kapsamında kalan hizmetler ile müvekkilinin itirazına mesnet markanın kapsamında bulunan malların da benzer olduklarını, zira başvuru kapsamında bırakılan 35/6. sınıfın 18. ve 25. sınıftaki malların satışına özgülendiğini, yine müvekkilinin temel faaliyet alanının av tüfeği ve fişekleri imali ile satışı olduğunu, ürünlerinin tanıtımı ve promosyonu amacıyla özellikle atıcılık yarışmaları düzenlediğini ya da sponsorluklarda bulunduğunu, bunun yanında dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkilinin markasının ayırt edici niteliğinin zarar göreceğini, markanın itibarından haksız yararlanılacağını, başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek…….sayılı kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, dava konusu başvurunun kapsamında kalan hizmetlerle davacının itirazına mesnet marka kapsamında bulunan malların benzer olmadıklarını, dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının somut olayda bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, gerek başvuru konusu ibarenin gerekse de davacı markasının “…” ibaresinden oluştuğu, işaretler arasında ayniyet/ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğu, başvuru kapsamında bulunan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar (çantalar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtarlıklar dahil) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri yönünden, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin doğacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 2016-M-4705 sayılı kararının 35/06. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar (çantalar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtarlıklar dahil) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.” emtialar yönünden kısmen iptaline, hükümsüzlüğü talep edilen marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, yerel mahkemece müvekkilinin markasının tanınmışlığının nazara alınmadığını, tescil girişiminde bulunan davalının kötü niyeti olduğunu, mahkemece sadece karıştırılma ihtimalinin incelendiğini, ancak sadece 35. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar (çantalar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtarlıklar dahil),mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiaları bakımından karıştırılma ihtimalinin doğacağına karar verilmesinin de hatalı olduğunu, zira mal ve hizmetlerin karıştırılma ihtimali tespit edilirken, mal ve hizmetlerin benzerliğinin ve tüketicilerin karşılaştırma konusu mal ve hizmetleri ilişki kurma ihtimalinin göz önüne alınacağını, mahkemenin …..etkinlikliklerinde, müvekkilinin ürünlerinin tercih edildiğini, bu hususlarla ilgilenen ve “…” markalı silahları, tüfekleri, zıpkınları, fişekleri tercih eden birinin, “…” markası adı altındaki bir mağazadan aldığı kırbacın, müvekkil tarafından üretildiğini zannetmesinin mümkün olduğunu, karşılaştırma konusu emtialar arasındaki bu işlevsel benzerliğin, bahsi geçen ürünlerin hitap ettiği müşteri kitlesinin de aynı veya benzer kimselerden oluştuğunu gösterdiğini, diğer taraftan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar (çantalar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtarlıklar dahil),” hizmetlerinin, müvekkilinin emtia listesiyle karıştırılabilir olarak nitelendirilirken, davalının emtia listesinde yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İşlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler” emtialarının, aksi yönde bir değerlendirmeye tabi tutulmasının açık şekilde hatalı olduğunu, ayrıca 18. sınıfta yer alan ve karıştırılabilir olduğu için davalının mal listesinden çıkarılan “Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar.” emtialarının, 35. sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar.” hizmet olarak tesciline müsaade etmenin, adeta dolaylı yoldan davalıya 18. sınıftaki emtiaları satışa sunma imkanı mahiyetinde olup, bunun kabulünün mümkün olmadığını, yine davalının mal listesinde “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri” emtiasının yer almasının hukuka uygun görülmesinin de hatalı olduğunu, zira müvekkilinin “…” markasıyla atıcılık etkinlikleri, yarışmalar düzenlediğini, bu somut gerçeklik karşısında, davalının bu emtiaya yönelik başvurusunun reddinin gerektiğini, ayrıca “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtialarının, davalının tescili kapsamında yer alıp almadığının anlaşılamadığını, zira kararda “mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ibaresinin yer aldığını, günümüzde atıcılık ekipmanları üreten bir çok firma aynı zamanda avcılar için giysi, ayakkabı vesaire de ürettiğini, bu sebeple de 25. sınıfta yer alan emtiaların, davalının mal listesinden çıkarıldığını, davalının ilk aşamada mal listesinden çıkarılan ürünlerin, hizmet olarak davalı mal listesinde yer almasının kabul edilemeyeceğini, sonuçta Kurum kararının 35 ve 41. sınıfta yer alan tüm hizmetler bakımından iptalinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu başvuru kapsamında kalan 35/06. sınıf hizmetlerle davacı markasının kapsamında yer alan hizmetlerin benzer olmadıklarını, dolayısıyla tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/l-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : 1- Dava, YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı … vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; işlem dosyasının incelenmesinden, davalının 18, 25, 35 ve 41. sınıf mal ve hizmetlerde “…” ibaresinin marka olarak tescili için başvuruda bulunduğu, davacının 13. sınıf mallarda tescilli “…” ibareli markasına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiği, başvurunun 18 ve 25. sınıf mallar yönünden kısmen reddedildiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalının marka tescil başvurusunun davacı markası ile benzer olup olmadığı ve kötü niyetli bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Tarafların markalarının “…” ibaresinden oluştuğu, davacının markasını ateşli silahlar, fişekler ve silahlar için askı kayışları, kılıflar gibi mallarda kullandığı ve bu malların, başvuru kapsamındaki 18 ve 25. sınıf mallarla bu malların satışına özgülenmiş 35/6. sınıf mağazacılık hizmetlerinde benzer olduğu açıktır. Ancak davacı taraf gerek marka başvurusuna itiraz dilekçesinde, gerekse dava dilekçesinde, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda, davacının kötü niyet iddiasının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Yargıtay HGK.’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla davalının başvurusunun davacı markalarıyla iltibas oluşturma ihtimalinin varlığının kabulü halinde, ayrıca tescille sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuruda bulunduğunun da ispatı gerekir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle davalının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötüniyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davacının yurt dışı menşeli silah ve av malzemeleri üretip satan bir şirket olduğu, Türkiye’de de bu amaçla faaliyetlerde bulunduğu, çeşitli sponsorluk ve tek satıcılık sözleşmeleri yaptığı, yarışmalar düzenlediği, ödüller aldığı, yurt dışında ve Türkiye’de markasını adına tescil ettirdiği anlaşılmaktadır. Yine davacı markalarının esas unsurunu oluşturan, İtalyanca yazılmış “…” ibaresinin, Türkiye’de bilinen ve kullanılan bir ibare olmadığı da açıktır. Bu denli özgün ve yaratılmış bir harf dizininin, davalı tarafından tesadüfen seçildiğinin düşünülmesi de hayatın olağan akışına uygun düşmez. Davalının bu markayı hangi saik ile seçerek tescil ettirdiği konusunda ikna edici bir açıklamasının da bulunmadığı nazara alındığında, davalının marka tescili sırasında, yüksek derecede ayırt ediciliği olan, özgün ve yaratılmış “…” markasının davacıya ait bulunduğunu bildiği ve Yargıtay HGK.’nun yukarıda anılan kararında belirtilen saiklerle başvuruda bulunduğu, bu itibarla kötü niyetli olduğu kabul edilmelidir.
Bu durum karşısında ilk derece mahkemesince, kötü niyetin bölünemeyeceği ilkesi doğrultusunda YİDK kararının tüm sınıflar yönünden iptaline karar verilmesi gerekiken, yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Bu itibarla HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiş, dava konusu başvuru tescil edilmediğinden bu yönden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/01/2020 gün ve 2019/413 E. – 2020/32 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın KABULÜ ile davalı … YİDK’in 2016-M-4705 sayılı kararının İPTALİNE,
4-Davalı … adına 2014/80359 kod numarasını alan başvurusunun henüz tescil edilmemiş olduğu anlaşıldığından, hükümsüzlük ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00.TL bilirkişi ücreti, 484,96.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 73,50.TL tebligat ve posta giderleri olmak üzere toplam 2.058,46.TL yargılama giderine, 29,20.TL peşin harç, 29,20.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.116,86.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-Davalı…..alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davalı kurumdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022
…