Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/04/2019
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/04/2019 tarih ve 2018/477 E. – 2019/216 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin……sayılı “……. … cihaz … iletişim platformu şekil” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2017/55809 kod numarasını alan başvuruya müvekkilinin itirazının YİDK tarafından …… sayılı karar ile reddedildiğini, oysa davalının marka tescil başvurusunda bulunduğu “… …” ibaresinin SMK’nın 5/1-a, c, d, 6/f-9, 18/f-1 maddeleri uyarınca tanımlayıcı olduğunu, ibarenin “müşterilere ve abonelere çağın gereklerine uygun şekilde … … hizmeti verilmesini” çağrıştıran tanımlayıcı bir ibare olarak algılanacağını, davalı firmanın kötüniyetli olarak tekel oluşturmak maksadı ile tescil yaptığını ve bu hizmeti sunan ticari gruplar aleyhine haksız yarar sağladığını ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, dava konusu markanın soyut ve somut ayırt ediciliğinin bulunduğunu, marka işaretinin şekil ögesi ile bir bütün olarak değerlendirilmesinin gerektiğini, markadaki “…” ve “…” ibarelerinin tanımlayıcı anlamlarından uzaklaştığını, şekil ile birlikte akılda kalıcı bir bütünlük kazandığını, kurum nezdinde 09. sınıf mallarda tescilli “…” ibaresini içeren 510 adet markanın olduğunu, bunlardan 22 tanesinin davacıya ait bulunduğunu, aynı şekilde “…” kelimesini içeren 104 adet markanın 3 tanesinin davacı adına tescilli olduğunu, dolayısıyla davacının tekelleşme ve kötü niyet iddialarının haksız bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu başvurunun “… …… ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 09, 35, 38, 41, 42. sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, buna göre başvuru kapsamındaki 35/05. sınıf: “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların metronom bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” ile 36. sınıf: ,,,,..sınıf mal ve hizmetlerin tamamının, davacının markaları ile aynı tür oldukları, davacının 2012/84869 ve 2012/72234 sayılı markaları müddet olduğundan değerlendirmede dikkate alınmadığı, ancak taraf marka işaretlerinde “…” ortak sözcüğünün sıklıkla kullanılan zayıf işaretlerden olmakla ilave şekil ve sözcüklerin, markalar arasında yeterli ayırt ediciliği sağladığı, sonuç olarak marka işaretleri arasında bir bütün olarak bıraktıkları intiba bakımından, SMK m. 6/1 anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, “… …” ibaresinin 5/1-a maddesindeki aranan nitelikler yönünden, marka olabilirlik için gerekli ve yeterli asgari objektif şartları taşıdığı, “…” ibaresinin teknoloji destekli cihaz, aksesuar, program, yazılım, uygulama (aplikasyon) ve … teknolojinin kullanıldığı telefon, tablet gibi cihazlara yönelik pek çok hizmette sıklıkla kullanıldığı, “… …” ibaresinin ise teknoloji tabanlı … cihaz ve uygulamalarda yaşanan sorunları çözmede kullanılacak bir hizmet ve / veya ilgili yazılımın, programın kendisi olarak algılandığı, bu tespitler ışığında 09/02. sınıf malların perakendeciliği hizmetlerinde ve 42/02. sınıf hizmetlerde kullanılması halinde, “… cihazlara yönelik … noktasını” tanımlar şekilde algılanacağı ve hizmetin kendisini tanımlayan bir ibare olduğu, SMK 6/3. maddesi uyarınca davacının “… …” ibaresini başvuru tarihinden önce kullandığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge dosya kapsamında olmadığından ve davacı tarafından dayanak yapılan markaların dışında bir hakka dayanılmadığından, herhangi bir değerlendirmenin yapılamadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların davacı yararına oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığından, tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, davalı tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut verilerin dosya kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 2018-M- 8154 sayılı kararının 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (… saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” ile 42. sınıf “Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri.” emtiaları yönünden kısmen iptaline, davalı adına tescilli 2017/55809 sayılı markanın 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (… saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” ile 42. sınıf “Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri.” emtiaları yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, günümüzde pek çok hizmetin cep telefonları ile verilebildiği nazara alındığında, başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler açısından mutlak tescil engelinin bulunduğunu, ayrıca hem davalı şirket hem de müvekkili şirketin esas faaliyet alanı olan ve davalı markanın bizzat tanımlayıcı ibare olduğu ve herkesin kullanımına açık olan 38. sınıf “Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil).Haber ajansı hizmetleri.”nde neden hükümsüz kılınmadığını anlayamadıklarını, “… …” ibaresinin … cep telefonları ile verilen … hizmetinden çok daha geniş anlamlı bir … yönetimini ve metodunu ifade ettiğini, bu nedenle “… …” kavramını sadece bir kısım mal ve hizmete hasredip, diğer mal ve hizmetleri bunların dışına tutmanın, günümüz üretim/ticari hayatının akışına uymayacağını, mahkemece tescil engelinin bulunmadığı belirtilen 9. sınıftaki pek çok ürünün de bu kapsamın içinde yer aldığını, örneğin “Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları”nın veya “Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları.”nın, … … hizmetinin bir parçası, ana unsuru veya metodu olabileceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, başvuru konusu markanın doğrudan tanımlayıcı olmayan, ticaret alanında herkes tarafından kullanılmayan ve asgari ayırt edicilik düzeyine sahip bir ibare olduğundan, mahkemece başvurunun SMK’nın 5/1-c ve d bentleri yönünden kısmen reddine dair kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “… …+şekil” markasının 35/05. ve 42/02. sınıf emtialar açısından da ayırt edici olduğunun kabul edilmesinin gerektiğini, başvurudaki “…” ve “…” ibarelerinin tanımlayıcı anlamlarını terk ederek, gerçek manalarını kaybetmiş olup, şekil unsuru ile birlikte akılda kalıcı bir bütünlük oluşturduğunu, “…” veya “…” ibarelerinin üzerinde tekel kurulmasının söz konusu olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :1- Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “… …” ibaresinin başvuru ksapmında yer alan 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (… saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)..” ile 42. sınıf “Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri” yönünden 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi uyarınca
somut ayırt ediciliği bulunmadığı anlaşılmakla davalı … vekili ve davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık “… …” ibaresi yönünden, tescili talep edilen 9, 35, 36, 38 ve 42. sınıf mal ve hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a-b-c-d maddeleri uyarınca tescil engeli bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a maddesinde, 4. madde kapsamında marka olamayacak işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 4. maddesinde ise “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. O halde, teşebbüslerin mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla her türlü işaretin marka olarak tescili mümkündür. Bu madde kapsamında tanımlanan ayırt edicilik, soyut ayırt edicilik olarak kabul edilmektedir. Bir işaretin soyut ayırt ediciliğinin varlığının kabul edilebilmesi için işaretin belli bir bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bütünlük arz etmek, işaretin fark edilebilir, bir bütün olarak tanınabilir, sınırlarının tespit edilebilir olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, işaretin tüketici tarafından uzun incelemeler sonucu anlaşılabildiği hallerde işaretin bütünselliğinden söz edilemez. Örneğin onlarca meyve sebzeden oluşan bir kompozisyon ya da birçok cümleden oluşan bir paragraf bütünlük şartını sağlamadığından soyut anlamda ayırt edici değildir. İşaret birçok unsurdan oluşsa da, bu unsurların kendi içinde bir bütünlük oluşturması halinde bütünlük şartının sağlandığının kabulü gerekir.
6769 sayılı SMK’nın, 5/1-b maddesinde ise herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmet için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin tescil edilemeyecektir. Bir işaretin belli mal veya hizmetler açısından ayırt edici olup olmadığı ise “somut ayırt edicilik” olarak adlandırılmaktadır. Bu hüküm ile sicilde gösterilebilir olması ve soyut ayırt ediciliğe sahip olmasına karşılık, tescilinin talep edildiği mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği olmayan işaretlerin tesciline engel olunması amaçlanmıştır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava ve başvuru konusu “… …” ibaresi, ilişkin olduğu mal ve hizmetlerden bağımsız olarak değerlendirildiğinde, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a maddesinde açıklandığı gibi, çizimle görüntülenebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen, soyut anlamda ayırt ediciliği bulunan bir ibaredir.
Dava konusu başvuru, “…” ve “…” ibarelerinin düz yazı ile yazılmasından ibaret olup, başvuruda yer alan şekil unsuru, herhangi bir ayırt edicilik içermemektedir. “…” kelimesi “gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil” anlamlarına gelmekte olup “…” ise “bir şeyin yıkılmaması için konulan eğik veya düz dayak, payanda, yardım” anlamındadır. … kelimesinin tüketici nezdindeki yardım anlamının daha baskın olduğu ve “…” ibaresinin de bilişim sektöründeki yaygın kullanımı dikkate alındığında, dava konusu “… …” ibaresi ilk kez duyulduğunda ya da görüldüğünde, ortalama tüketiciler nezdinde, bilişim yoluyla verilen hizmeti çağrıştıracak, marka algısı yaratmayacaktır. Zira mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da anılan ibarenin, başvuru tarihinden önce, teknoloji tabanlı cihaz ve uygulamalarda yaşanan sorunların çözümünde kullanılan hizmetin ve/veya yazılımın, programın kendisi olarak kullanıldığı belirtilmiştir.
Bu itibarla mahkemece; dava konusu “… …” ibaresinin başvuru kapsamında bulunan tüm mal ve hizmetler yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi gereğince somut ayırt ediciliği bulunmadığından marka olarak tescil edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … ile …. vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/04/2019 gün ve 2018/477 E. – 2019/216 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın KABULÜ ile YİDK nın 2018-M-8154 sayılı kararının İPTALİNE,
4-Davalı şirket adına tescilli 2017/55809 sayılı, “… …” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 163,00.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 38,50.TL tebligat ve posta giderleri olmak üzere toplam 2.001,50.TL yargılama giderine, 35,90.TL peşin harç, 35,90.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.073,30.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı …. tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-Davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalılar tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL davalılardan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022
…..
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.