Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/682 E. 2022/116 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/02/2020
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/02/2020 tarih ve 2019/77 E. – 2020/123 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin… ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2018/31190 kod numarasını alan başvuruya müvekkilinin itirazının, 2018-M-11745 sayılı YİDK kararı ile yerinde görülmeyerek reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” markasının T/…. kod numarası ile tanınmış marka olarak tescilli bulunduğunu, davalı kurumun müvekkilinin markasının tanınmış olduğunun ispatlanamaması nedeniyle tanınmış markaya dayalı itirazın reddine karar vermesinin yasaya aykırı olduğunu, dava konusu “… …” ibareli markanın 19 ve 42. sınıfları kapsadığını, markaların toplum nezdinde tanınmışlığının mevcut olması halinde, farklı sınıflarda dahi korunmasının gerektiğini, davalının bu tescilinin haksız ve kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, müvekkilinin marka tescil başvurusunun 19 ve 42. sınıflarda olduğunu, davacı şirketin markalarının ise 29, 30 ve 32. sınıflarında tescilli bulunduğunu, ihtilaf konusu markalar arasında sınıfsal benzerlik ya da özdeşliğin olmaması nedeniyle, kural olarak markalar aynı ya da benzer olsa bile karıştırılma ihtimalinden söz edilemeyeceğini, davacı markanın tanınmışlıktan yararlanabilmesi için özellikle müvekkilinin markasının, kendi markalarını nasıl sulandıracağını ispatlamasının gerektiğini, davacının kötü niyet iddiasını ispatlayacak somut bir delil sunamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki 19, 42. sınıf malların ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle farklı oldukları, dava konusu marka başvurusunun da davacı markalarının da esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, dolayısıyla taraf markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak belirli düzeyde bir benzerlik bulunduğu, ancak markaların kapsamlarındaki malların ve hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer olmaması nedeniyle dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların davacı yararına oluşmadığı, davalı şirketin başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut verilerin dosya kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı yan tarafından tescil müracaatına konu edilen “… …” markasının, müvekkili firma markasıyla aynı/benzer sınıfta yer almasının ve müvekkili firma markasının tüketiciler nezdinde yaratmaya çalıştığı/yarattığı algıya benzer bir algının yaratılmaya çalışılmasının, tüketicilerin işbu markayı taşıyan malların aynı işletmeden geldiğini ya da üreticileri arasında ekonomik, organik bağlantı bulunduğunu düşünmelerine yol açacağını, böyle bir durumda ise karıştırılma ihtimalinin doğmasının kaçınılmaz olduğunu, müvekkilin “…” markasının görselliği itibariyle tanınmış marka olup, ayrıca T/…. kod ile tanınmış marka koruması altında bulunduğunu, dolayısıyla farklı mal ve hizmetlerde de korunmasının gerekeceğini, yerel mahkemenin 2018/404 Esas sayılı dosyasında verilmiş olan emsal bilirkişi raporunun ve kararının da bu yönde olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında ibareler yönünden SMK’nın 6/1. maddesi anlamında bir benzerlik bulunmakta ise de emtia yönünden hiçbir benzerliğin olmadığı, mahkemece bu konuda görüşüne başvurulan ve aralarında inşaat mühendisi ve mimar bilirkişilerin de bulunduğu heyet raporunda da belirtildiği üzere, davalının başvurusunun kapsamındaki 19. sınıf kum, çakıl, mıcır, zift, beton gibi inşaat ürünleri ile 42. sınıf bilimsel ve sınai inceleme ve araştırma hizmetleri, mühendislik ve mimarlık hizmetleri, tasarım hizmetleri gibi hizmetlerin, davacının itirazında dayandığı markalarının kapsamlarında bulunan 29, 30, 32. sınıf mallar ile tamamen farklı olduğu, davacının “…” asıl unsurlu markalarının tanınmış olduğu bildirilmekle birlikte, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/11410 Esas -2014/1050 Karar ve 2011/9617 Esas -2012/16261 Karar sayılı ilamlarında kabul edildiği üzere, davacının “…” ibareli markalarının “dondurma” emtiasında tanınmış olsa da bu tanınmışlığın, dava konusu başvurudaki gibi davacı markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetlerle benzer olmayan mal ve hizmetlerde tescile engel oluşturmayacağı, dolayısıyla somut uyuşmazlık yönünden de 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların davacı yararına oluştuğunun söylenebilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022