Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/672 E. 2021/1716 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2020
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/03/2020 tarih ve 2019/255 E. – 2020/138 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili müvekkili şirketin…. ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazlarının nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkili şirketin 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda birçok ürünün tanıtımı ve geliştirilmesini sağlayarak bir kalite sembolü haline geldiğini, müvekkili şirketin … markasının … nezdinde tanınmış marka olarak tescil edildiğini ve anılan markanın … nezdinde 23.02.2000 tarih ve…. sayısı ile tescil edildiğini, davacı şirketin ilk kez 2001 yılında … ibaresini, 1986 yılında ise … ibaresini tescil ettirerek büyük yatırımlar yaptığını ve markalarının arttırdığını, davacı şirketin … ve … ibaresini içeren pek çok markası bulunduğunu, davacı şirketin … … markasının T/02202 sayı ve 28.09.2012 tarihi ile tanınmış marka olarak kabul edildiğini, davacı şirketin … ibareli markalarının … nezdinde tescilli olduğunu ve dünyanın pek çok yerinde korunmakta olduğunu, davacı tarafın tanınmış ve tescilli markaları ile davalı şirketin marka başvurusunun iltibas yaratacak derecede benzer bulunduğunu, tarafların markalarının kapsamında yer alan emtiaların aynı olduğunu, davalı şirketin marka tescilinin, haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek ….. sayılı kararın iptali ile dava konusu …. başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, taraf markalarının fonetik, okunuş, genel intiba olarak farklı olduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığından müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, davaya konu … markasını taşıyan karabuğday ekmeğinin davalı şirketin kurucusu … tarafından kendisi ve kendisi gibi rahatsızlığı olan diğer hastaların ekmek yiyebilmesi için ortaya çıkan mayasız bir ürün olduğunu, dava konusu markanın kapsamında yer alan ekmek ürünün marketlerde satışı bulunmadığını, alıcı kitlenin sağlıklı beslenerek kendilerini ve çocuklarını korumaya çalışan bilinçli ebeveynler olduğunu, tarafların markalarının adı altında satılan ürünlerin tüketici kitlesinin, satış noktalarının, fiyatlarının, raf ömürlerinin tamamen farklı bulunduğunu taraf markaları arasında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunmadığını, dava konusu kararın yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, başvuru kapsamındaki 30.sınıftaki malların, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mallarla aynı/aynı tür oldukları ancak marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluşmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşullar bulunmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, davalı şirketin kötü niyetli bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, markaların tescil kapsamlarının aynı olduğunun tespitine rağmen markalar arasında iltibas bulunmadığına karar verilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu marka için ortalama tüketici kitlesinin belirlenmemesinin ve iltibas incelemesinin bu tüketici kitlesinin bakış açısına göre yapılmamasının hukuka aykırı bulunduğunu, müvekkilinin itirazlarına mesnet markalarının yüksek tanınmışlığa sahip olduğunu, mahkemece tanınmışlığın davaya etkisinin olmadığı kabulünün geçerliliği bulunmadığını, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinde; davalı şirketin “…” ibaresini 30. sınıfta yer alan mallar yönünden tescili için 04/05/2018 tarihinde davalı Kuruma başvurduğu, başvurunun ilanı üzerine davacının “…” , “… …” “…” ve”… …” ibareli markaları nedeniyle iltibas ve tanınmışlık vakalarına dayalı olarak itiraz ettiği, itirazlarının önce Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından, nihai olarak da YİDK’ın…. sayılı kararıyla reddine karar verildiği, anılan kararın davacı tarafa 22/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği ve davanın iki aylık hak düşürücü süre içerinde 14/06/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup , taraflar arasındaki uyuşmazlık dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunup bulunmadığı bu bağlamda somut olay bakımından SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddelerindeki koşulların oluşup oluşmadığı, davalı şirketin kötü niyeli bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Dava konusu başvuru tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, dava konusu başvuru, standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Ortalama tüketici nezdinde “…-…” şeklinde algılanacak olan dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında benzerlik bulunmadığı açık olup ilk derece mahkemesinin bu yöndeki kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacının itirazına mesnet “… … ” ve “…” ibareli markaları yönünden yapılan değerlendirmede ise, öncelikle belirtmek gerekir ki davalı şirket , davacının davalı Kurum nezdindeki itirazına karşı görüşlerinde davacının itirazına mesnet 2005/43000, T/02202 sayılı “…” ve ” … … ” ibareli markaları yönünden SMK’nın 19/2 maddesi uyarınca kullanım ispatı talebinde bulunmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Davalı şirket tarafından da ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmadığından Dairemizce de davalı şirketin kullanım ispatı talebi yönünden bir inceleme yapılmamış, iltibas değerlendirmesinde bahsi geçen davacı markaları da dikkate alınmıştır. Buna göre yapılan değerlendirmede, yukarıda belirtildiği üzer dava konusu başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden, davacının itirazına mesnet markalarının asli unsurları ise yine standart karekterlerle yazılan “…” ibaresinden oluşturmaktadır. “…” ibaresinin, davacının kendi markalarını oluşturma sürecinde “…” kelimesini çağrıştırmak üzere “…” üst markasına “…” ibaresini ekleyerek kullandığı bir ibare olduğu, zihinsel bir çaba ve yaratıcılık ile oluşturulmuş “…” markasının, yoğun kullanım ve tanıtımla da ayırt edici niteliğinin güçlendiği, ayrıca başına başka ayırt edici ilaveler getirilerek seri markalar da oluşturulmuş bulunduğu, dolayısıyla “…” ibaresinin salt bir ürüne dair hatırlatma içerdiğinin ileri sürülemeyeceği hususları, yargı kararları ile belirlenmiştir. Bu durumda dava konusu “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu kanaatine varılmıştır. “…” ibaresini davacı markaları ile benzer gören Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.03.2019 tarih, 2018/711 Esas, 2019/2222 Karar sayılı ilamı, “…” ibaresini davacı markaları ile benzer gören Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.01.2019 tarih, 2017/3074 Esas, 2019/284 Karar sayılı ilamı, “…” ibaresini davacı markaları ile benzer gören Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.04.2014 tarih, 2013/18549 Esas, 2014/6830 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere dava konusu başvurunun kapsamında yer alan 30. sınıfta yer alan malların tamamı, davacının “…” asıl unsurlu itirazına mesnet markaları kapsamlarında yer alan mallarla aynı türdür.
O halde, mahkemece dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında, uyuşmazlık konusu 30. Sınıf mallar yönünden iltibasa yol açacak düzeyde bir benzerliğin bulunduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi yönünden yapılan değerlendirmede ise; yukarıda açıklandığı üzere uyuşmazlık konusu 30. sınıf malların tamamı, davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar kapsamlarında bulunan mallarla aynı tür olduğundan, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışmanın sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.
Ayrıca, davacının davalı Kurum nezdindeki itirazlarında ileri sürmediği ancak dava dilekçesinde dayandığı ve bu nedenle davadaki marka hükümsüzlüğü istemi bakımından dinlenebilecek olan kötü niyet iddasını da ispatlayamadığı anlaşıldığından davacın bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/03/2020 gün ve 2019/255 E. – 2020/138 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, … YİDK’nun 2019-M-3496 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı şirket adına tescilli…. sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40 TL. harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 232,61 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 88,90 TL olmak üzere toplam 2.121,51 TL yargılama gideri ve 44,40-TL başvurma harcı, 44,40 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.210,31 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/01/2022

….