Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/671 E. 2022/92 K. 04.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2019
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men, Ref’i ile Maddi ve
Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26/11/2019 tarih ve….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin….sayılı …..” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalının bu marka ile faaliyet gösterme talebinde bulunduğunu, müvekkilinin satış ve pazarlaması yapılacak ürünlerin kendi imalat şirketi olan …. temin edilmesi ve deneme süresi sonunda “Yetkili Bayilik Sözleşmesi” imzalanması şartı ile markanın kullanılmasına izin verildiğini, davalının bir müddet mutabakata sadık kaldığını, ilk faturanın 07.07.2018 tarihinde düzenlendiği, ancak en son 09.09.2018 tarihinde fatura karşılığı ürün aldığını ve bu tarihten sonra ürün almayı kestiğini, 10.09.2018 tarihinden itibaren kendi imal ettiği ve/veya harici firmalardan temin ettiği ürünleri, müvekkili adına tescilli markayı kullanarak pazarladığını, ürün fiyatlarını keyfi olarak belirlediğini, bazı ürünleri yüksek fiyatlardan sattığını, bu durumun markaya olan güveni sarstığı ve müvekkilinin maddi ve manevi zarar görmesine neden olduğunu, davalının müvekkili şirket adına tescilli marka hakkına tecavüz ederek haksız kazanç elde ettiğini, davalının sattığı ürünlerin kalitesizliği nedeniyle müvekkili şirkete sürekli şikayetlerin geldiğini ileri sürerek, davalının müvekkilinin markasına tecavüzünün tespitine, önlenmesine, davalının haksız eylemlerine son verilerek, iş yerinde müvekkiline ait markaları taşıyan her türlü tabela, işaret, paket, ambalaj vs. toplanarak muhafaza altına alınmasına, davacının imalatı olmayan ürünlerin imhasına, 10.000 TL manevi, 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin de içinde bulunduğu … Şirketlerinden birisi olan …..bayilik sözleşmesiyle dava konusu marka kullanım hakkını… tahsis ettiğini, bu durumda davacı şirketin ana hissedarının paydaşı olduğu bir şirket ile davalı şirketlerin sözleşmesinin bulunduğunu, buna rağmen davacı yanın davalı şirket ile hiçbir sözleşmesel bağının bulunmadığı savıyla marka ihlali davası açılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, anılan şirketler arasındaki ticari bağın 5,5 yıldan uzun süredir devam ettiğini, hatta 09.08.2018 tarih-…. irsaliye nolu faturanın … A.Ş. lehine düzenlenmişken, davacı şirket yetkilisi tarafından …. ve Tic. A.Ş. lehine paraflanarak düzeltildiğini, anılan ticari ilişki karşısında davacı markasının kullanımında davalı şirketin bir kusurunun bulunmadığını, aksine temsil ve ilzam yetkileri aynı olan davacı şirket ile dava dışı ,,,,kusurlu olduklarını, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiler ile 09.09.2018 tarihine kadar devam eden ticari ilişkinin varlığı dikkate alındığında, TBK.’nın amir hükümleri uyarınca … A.Ş.’nin sözleşme borcunun, …. ve Tic. A.Ş.’ye nakil olduğunu ve bu borç naklinin, davacı şirket ve dava dışı diğer şirket tarafından zımnen kabul edildiğini, aksinin kabulü halinde ise bu kez ,,,,, sözleşmede, bu şirketin marka sahibi gibi hareket ederek müvekkili şirketi esaslı yanılmaya düşürmesi nedeniyle BK.’nın 30. maddesi uyarınca müvekkilinin sözleşme ile bağlı olmadığının ve müvekkilinden batıl sözleşmeye dayalı olarak hak talebinde bulunulamayacağının kabulünün gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava dışı ,,,,,. arasındaki 10.07.2013 tarihli Yetkili Bayilik Sözleşmesinin, davalıya “Tarihi … …” marka ve logosunun, davacı tarafından temin edilmeyen mal ve hizmetlerin sunumunda kullanılması hakkını vermeyeceği, davalıya ait işletmede kullanılan marka ve logo ile davacı adına 2016/45562 sayı ile tescilli bulunan marka ve logonun hemen hemen aynı olduğu ve davalı kullanımlarının, davacı markasının tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetlerle aynı/aynı türden mal ve hizmetler için gerçekleştiği, bu markanın davacının rızası dışında, davacı tarafından temin edilmeyen mal ve hizmetlerin sunumunda kullanılmasının, 6769 sayılı SMK’nın 29/1-a maddesi kapsamında davacının marka haklarına tecavüz teşkil edeceği, davacının 10.09.2018 – 20.09.2018 tarihleri arasındaki 10 günlük süre için hesaplanan 1.535,9 TL. tutarındaki maddi tazminat miktarını talep edebileceği, tarafların ekonomik durumları, ihlal olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün etkileri, tecavüzün ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında, manevi tazminat miktarının 3.000,00 TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının işletmesinde kullanılan marka ve logoların, davacıya ait 2016/45562 sayılı tescilli markadan doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, davalının faaliyet yürüttüğü işletmesinde bulunan “Tarihi … …” ibaresinin yer aldığı tabelaların sökülmesine, paket ve ambalajlar üzerindeki bu ibarenin yer aldığı markanın silinmesine, mümkün değil ise bunların imhasına, bu şekilde tecavüzün ref’i ve men’ine, 1.535,90 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, 10.07.2013 tarihli olarak taraflar arasında akdedilen yetkili bayilik sözleşmesinin, yargılama sırasında geçerli sözleşme olarak kabul edildiği halde, hükme esas alınan raporda, maddi tazminat hesaplamasına ölçü olarak, bu sözleşmenin değil, davacı yanın … isimli kişi ile imzaladığı sözleşmenin esas alındığını, taraflar arası sözleşme varken, davacı yan tarafından emsal olarak sunulan sözleşmenin, muvafakatlerinin olmamasına rağmen, hükme esas alınmasının hukukilikten uzak olduğunu, taraflar arasında yapılan hesap kesimine ilişkin görüşmelerin yargılama sırasında da tespit edildiği üzere, 17/09/2018 tarihine kadar devam ettiğini, bu hususun davacı yanın itirazına uğramamak suretiyle zımnen kabul edildiğini, davanın 20/09/2018 tarihinde açıldığını, satış rakamları, işletme konumları ve davacı şirketin piyasa değeri birlikte değerlendirildiğinde, yaklaşık 5,5 yıllık ticari ilişkinin olduğu iki şirket arasında, 3 günlük bir uyuşmazlık iddiasının maddi ve manevi tazminat istemine konu olamayacağını, davacı yanın 5,5 yıl ticari ilişki ve malzeme tedariki içinde olduğu müvekkili şirkete, makul tahliye süresi tanımaksızın ve hiçbir ihtarda bulunmaksızın, son cari hesap hareketinden 3 gün içinde tespit istemi ile dava açılmasının ve maddi-manevi tazminat istemlerinde bulunmasının TMK.’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, 2018/78 D.İş sayılı tespit incelemesinde, müvekkili şirketin davacı yanın ambalajları altında pasta, börek ve sair davacı yan ürünlerinin satıldığına ilişkin hiçbir tespitin yapılamadığını, buna rağmen maddi nitelikli istemler ve tazminat yönünden müvekkil aleyhine hüküm tesis edilmesinin hukukilikten uzak olduğunu, davacı yanın hiçbir maddi ve manevi tazminata konu olacak zararının bulunmadığını, kaldı ki müvekkili şirket ile dava dışı Tarihi … … ….. arasında imzalanan sözleşmede, müvekkil şirketin, davacı yanın pazarlama şirketi tarafından marka sahibi gibi hareket edilerek esaslı yanılmaya düşürülmesinin, müvekkilinden batıl sözleşmeye dayanılarak hak talebinde bulunulamayacağını ayrıca ispatladığını, davacı yan tarafından makul tahliye süresi tanınmamasına rağmen, tecavüzün ref’ine dayanılarak maddi istemler yönünden müvekkili şirket aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, men, ref’i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davalının davacıya ait marka ile faaliyet gösterdiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlığın olmadığı, her ne kadar davalı tarafından anılan markanın davacının rızası ile ve sözleşmeye dayanılarak kullanıldığı savunulmuşsa da, öncelikle Tarihi … … … arasındaki 10.07.2013 tarihli Yetkili Bayilik Sözleşmesinin taraflarının işbu davanın tarafları ile farklı olduğu, dolayısıyla anılan sözleşmenin davalıya bir hak bahşetmeyeceği, bir an için aksinin kabulü halinde dahi 10.07.2013 tarihli sözleşmede de münhasıran davacının imalat şirketinden mal temin şartının bulunduğu, davalının tevilli ikrarından ve 19.07.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere, dosyaya sunulan faturalardan anlaşıldığı üzere, davalının 10.09.2018 tarihinden itibaren davacıdan mal temin etmeyi bırakıp, başka yerden aldığı ürünleri, davacının markası altında sattığı, bu durum karşısında mahkemece, davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzde bulunulduğunun kabulünde bir isabetsizliğin olmadığı, yine davacı vekilince tazminatın SMK’nın 151/2-c maddesi uyarınca lisans bedeli üzerinden hesaplanmasının istendiği, bu durumda bir an için tazminat hesabında 10.07.2013 tarihli sözleşmenin emsal alınması gerektiği düşünülebilir ise de anılan sözleşmede lisans bedelinin belirtilmediği, davacı tarafça sunulan örnek lisans sözleşmesinin de Ankara’da benzer bir işletmeye ait olduğunun ve somut uyuşmazlıkta emsal alınabileceğinin, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyet raporunda bildirildiği, dolayısıyla mahkemece bu sözleşmenin emsal alınarak tazminat miktarının tespitinde de bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 309,84 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 255,44 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 04/02/2022