Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/67 E. 2021/1114 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06/02/2019 tarih ve….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirket adına tescilli “…” esas unsurlu tescilli markaların bulunduğunu, davalı gerçek kişinin ise “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu…. numarası verilen başvuruya, müvekkilince yapılan itirazın, davalı Kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu, dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, müvekkilinin “…” ibareli markalarının tanınmış olduklarını, dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca başvurunun tescilinin mümkün olmadığını, “…” ibaresi üzerindeki gerçek hak sahipliğinin de müvekkiline ait bulunduğunu, bu nedenle de başvurunun tescil edilemeyeceğini, davaya konu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek, …. sayılı kararın iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili markasının kapsamında 19. sınıf malların yer aldığını, markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, davacı itirazlarının reddine ilişkin Kurum kararının yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı oluşmayacağı, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının bulunmadığı, aynı KHK’nın 8/4 maddesindeki tanınmışlık iddiası açısından ise taraf marka işaretleri benzemediği gibi davalının marka başvurusunun, davacı tarafın tanınmışlığından haksız yarar sağlayabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hususlarının kanıtlanmadığı, başvuru ibaresi üzerinde davacı tarafın fikri ve sınai hakkı bulunduğunun da kanıtlanmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesindeki koşulların da oluşmadığı, marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, hükme esas alınan bilirkişi raporunun delilleri incelenmeden hazırlandığını, eksik incelemeye dayalı bulunduğunu, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların mahkemece dikkate alınmadığını, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu, markaların karıştırılma tehlikesinin olduğunu, başvurunun tescili halinde müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, müvekkili markalarının tanınmış olduklarını ve bu nedenle de davanın kabulünün gerektiğini, emsal mahkeme kararlarının da bu yönde olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markaların gerçek hak sahibi bulunduğunu, davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira dava konusu başvuruda, “…” ibaresinin öne çıkarılmadığı, başvurunun bir bütün olarak “…” ibaresinden oluştuğu ve marka başvurusunun parçalara bölerek iltibas değerlendirmesi yapılmasının mümkün bulunmadığı, bu haliyle başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, davacının emsal olarak sunduğu mahkeme kararlarında ise “…” ibaresinin ön plana çıkarılması nedeniyle işbu dava yönünden emsal teşkil etmeyecekleri, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, davacının tanınmışlık ve gerçek hak sahipliğine ilişkin istinaf itirazlarının yerinde bulunmadığı, başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/09/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/10/2021