Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/661 E. 2023/689 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/661
KARAR NO : 2023/689
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2018
NUMARASI : 2017/255 E. – 2018/39 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Dairemizce verilen 04/07/2019 Tarih, 2018/1339 Esas ve 2019/784 Karar sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02/03/2020 Tarih 2019/4043 Esas ve 2020/2272 Karar sayılı kararı ile bozulmuş olmakla, dosya okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2011/77722, 2014/63800, 2014/65749, 2014/90808, 2016/06025 sayılı “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ibareli tanımış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2014/107638 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin Türk Sporuna katkı sağlamayı amaçlayan bir organizasyon şirketi olduğunu, müvekkilinin 2014/65749 sayılı “…” ibareli markasının 16, 35 ve 41. sınıflarda tesciline karar verildiğini, davalının itirazı üzerine 41. Sınıftaki bir takım hizmetler için reddine karar verildiği, ret kararına karşı açtıkları YİDK’nın iptali davasının Ankara 4. FSHHM’nin 2016/140 Esas sayılı dosyası ile derdest olduğunu, derdest davaya rağmen davalının iş bu dava konusu 2014/107638 sayılı “…” ibareli markanın 16, 35 ve 41. Sınıflarda tescili için başvuruda bulunduğunu, dava konusu markanın tescili için ilk müvekkili tescil talebinde bulunduğu için markanın gerçek sahibi olduğunu, davalının eskiye dayalı kullanıma esas aldığı belgelerin tarihlerinin müvekkilinin dava konusu marka başvurusundan çok kısa süre öncesine ya da sonrasına dayandığını, davalının “…” ibareli markasını kullanım sonucu ayırt edici hale getirdiğinin kabul edilemeyeceğini, önce elde edilen hak olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin eskiye dayalı kullanım hakkının olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek 2017-M-2364 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, “…” ibareli markanın tescili talebinin ilk olarak davacı tarafından yapılmış olmasına rağmen, bu talebin 41. Sınıfın bir kısım alt sınıfları açısından reddedildiğini, dolayısıyla gerçek hak sahibi olduğu iddiasının kabul edilemez olduğunu, davacının kötüniyet iddiaasının haksız ve mesnetsiz bulunduğunu, dava konusu “…” ibaresinin kullanım hakkının müvekkili tarafından dava dışı … firmasından 22.07.2014 yılında sözleşme ile devralındığını, söz konusu ibarenin Fransa, Avrupa Birliği üye ülkeleri ile WIPO nezdinde tescilli olduğunu, davacı adına tescil edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu başvurusu kapsamında 41. Sınıftaki “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” mal ve hizmetler bulunurken itiraza mesnet markaların 16, 35, 41. Sınıflardaki mal ve hizmetleri kapsadığı, bir başka değişle mal/hizmetlerin aynı veya aynı tür veya benzer olduğu, başvuru standart karekterle yazılmış “…+şekil” ibaresinden oluşurken, itiraza dayanak markaların ise, standart karekterle yazılmış 2011/77722, 2014/63800, 2014/65749, 2014/90808, 2016/06025 sayılı “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu, fonetik açıdan yapılan karşılaştırmada taraf markalarının ortak unsuru olan “…” kelimesi olduğu, davalı markasının “…” kelimesinin yanısıra, İngilizce’de “aşırı, üstün” anlamlarına gelen “…” kelimelerinden oluştuğu, taraf markalarının bir bütün olarak değerlendirildiğinde; hem … bölgesinde düzenlenen koşu yarışmalarını ifade etmeleri hem de “…” kelimesinin ortak olarak kullanılması nedenleriyle markaların fonetik olarak karıştırılma ihtimalinin olduğu, bu kapsamda markaların telaffuzlarının yakın olduğu, görsel açıdan yapılan karşılaştırmada ise, … bölgesinde düzenlenen koşu yarışmalarını ifade eden taraf markalarını aynı anda ya da ayrı ayrı gören ortalama bir tüketicinin bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanması kuvvetle muhtemel olduğu ve bu yüzden davalı markası ile itiraza gerekçe gösterilen markalar arasında bu anlamda farklılaşacak unsurların mevcut olmadığı, markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde görsel ve işitsel olarak birbirinin aynı veya devamı olduğu intibaı uyandırdığı, davalı başvurusu ile davacı markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin olduğu, dosya içeriği itibari ile 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı, davalının kötüniyetli olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne YİDK’nın 2017-M-2364 sayılı kararının iptaline, 2014/107638 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ilk derece mahkemesinin eksik ve hatalı değerlendirmeler içeren bilirkişi raporununu hükme esas alarak karar tesisinin bozma sebebi olduğunu, hükme esas alınmaması gerekirken esas alınan eksik ve hatalı değerlendirmeler içeren bilirkişi heyet raporunda “…” başvuru markasının müvekkili tarafından 41. Sınıfın spor, kültür ve eğlence hizmetleri’ alt sınıfında tescil edilmesinin, davacı tarafından tescillenmiş ‘runfire …’ ‘…’, ve ‘… …’ markaları ile karıştırılabileceği iddiasının hiçbir haklı dayanağının bulunmadığını, kişilerin benzer işaretleri karıştırıp karıştırmadıkları belirlenirken işaretleri taşıyan mal ve hizmetin ilgilendirdiği alıcı grubunun önem arz ettiğini, ilk derece mahkemesi tarafından hiçbir surette araştırma yapılmadan eksik incelemeye dayalı hüküm tesis edildiğini, gerek müvekkili şirkete, gerekse davacı tarafa ait markaların ait olduğu mal ve hizmet kategorisinde tüketici sınıfının ilgili mal ve hizmetler bakımından ortalamadan daha yüksek bir bilgi ve dikkat seviyesinde olduğu hususunun göz önünde bulundurulmadığını, markanın bütünselliği ilkesi, esas unsurun ve özel alıcı kitlesine hitap etmenin nispi ret nedenlerindeki ‘karıştırılma’ ihtimalinin değerlendirilmesinde çok önemli olması, marka hukuku alanındaki düzenin korunması için dar yorumlamanın gerekliliği hususları birlikte değerlendirildiğinde, “…” markasının davalı adına tescilinin sağlanmasının davacının tescilli diğer markalarıyla karıştırılmaya yol açmayacağını, bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda müvekkilinin markası ile davacı tarafın markalarının toplu olarak, son derece yetersiz bir şekilde karşılaştırıldığını, hepsinin toplu olarak iltibas yarattığı sonucuna varılmasının hatalı olduğunu, tek tek inceleme yapıldığında benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı tarafından yaratılmamış bu ibarenin bilinen anlamından ve çağrışımından bağımsızlaşarak doğrudan davacı firmayı akla getireceği düşüncesinin gerçekten uzak olduğunu, “…” ibaresinin anlamı herkes tarafından açık ve belirgin şekilde bilinen, oldukça genel, basit ve sıradan bir ifade olup, girişimciler tarafından sıklıkla kullanılan bir ibare olduğu, ortalama tüketicinin “…” kelimesini belirli bir işletme ile bağlantılı şekilde algılavacağının düşünülmesi gerçeğe uygun düşmediğini, başvuruda yer alan farklılıklarla birlikte dava konusu markanın genel izlenimi kolaylıkla farklılaştığını, öte yandan davacıya ait itiraza dayanak markalarda 2014 65749 sayılı “…” ibareli markanın tescili aşamasında diğer davalı tarafından itiraz edilmiş ve diğer davalının çekişme konusu hizmetlerde dava konusu “…” ibareli üzerinde gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğunun kabul edildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Karara karşı, davalı Şirket vekili ve davalı Kurum vekilinin istinaf kanun yoluna başvurmuş olması üzerine Dairemizce, her ne kadar başvuru konusu ibare ile redde mesnet markalar arasında kısmi bir anlamsal benzerlik bulunmakta ise de, 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu da gözetildiğinde, aralarında görsel ve işitsel benzerlik bulunmayan başvuru ile redde mesnet markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira davacı tarafa ait markaların zayıf marka niteliğinde bulundukları, zayıf markaların koruma alanlarının ise daha dar olduğu, zayıf markalar söz konusu olduğunda küçük farklılıkların dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabileceği, somut uyuşmazlıkta da başvuru konusu ibareye yapılan eklerle davacı markalarından yeterince ayırt ediciliğin sağlandığı, aynı ibareli mesnet markanın da kapsamında 41. sınıfın bulunmaması nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinin şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNİN 02/03/2020 TARİH VE 2019/4043 ESAS, 2020/2272 KARAR SAYILI KARARININ ÖZETİ: Kararı, davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesince; davanın, davalıya ait 2014/107638 başvuru numaralı “…” marka başvurusuna yapılan itirazın nihai olarak reddine dair YİDK kararının iptali ve davalı başvuru markasının hükümsüzlük nedeniyle terkini taleplerine ilişkin olduğu, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın, Bölge Adliye Mahkemesince davalıların istinaf başvurularının kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmişse de, davacıya ait olan ve işbu dava konusu başvuru markası ile aynı ibareyi taşıyan 2014/65749 başvuru numaralı “…” markasına ilişkin taraflar arasındaki Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Haklar Mahkemesinde görülen davanın sonucunun bekletici mesele yapılmaksızın, davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce, usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02.03.2020 Tarih 2019/4043 Esas ve 2020/2272 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bozma ilamı doğrultusunda, Ankara 4. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/140 esas sayılı dosyasının HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici mesele yapılmasına karar verilmiştir.
Ankara 4. FSHHM’ye ve …na Dairemizce yazılan müzekkerelere yanıt verildiği, Ankara 4. FSHHM’nin 2020/73 Esas ve 257 Karar sayılı kararının kesinleşmiş bir örneğinin, 2014/65749 sayılı marka tescil belgesinin bir örneğinin Dairemize gönderilmiş olduğu ve evrakların dosya kapsamına konulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına göre, davalı şirketin “…+şekil” ibaresinin 41. sınıf mal ve hizmetlerde tescili için diğer davalı Kuruma başvurduğu, davacı tarafından “…”, “…” unsurlu markalarına dayalı olarak benzerlik gerekçeleriyle başvuruya itiraz edildiği, bu itirazın önce Markalar Dairesi Başkanlığınca, sonrasında da YİDK tarafından reddedildiği, davanın başvuruya itiraz eden davacı tarafça iki aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, somut olayda uyuşmazlık, davacıya ait “…”, “…” unsurlu markaların, dava konusu “…+şekil” ibareli başvuruya, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında engel olup olmayacağı, başvurunun tescil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yukarıda yapılan özetlerden de anlaşılacağı üzere, Dairemizce, her ne kadar başvuru konusu ibare ile redde mesnet markalar arasında kısmi bir anlamsal benzerlik bulunmakta ise de, 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu ve marka kapsamları da gözetildiğinde, aralarında görsel ve işitsel benzerlik bulunmayan başvuru ile redde mesnet markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinin şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine bu karar, Yargıtay tarafından karar yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında, açıkça, dava konusu markalar arasında benzerlik bulunduğu veya bulunmadığı hususuna işaret edilmemiş ise de, Dairemizin markalar arasında iltibas bulunmadığı, özellikle aynı ibareli mesnet markanın da kapsamında benzer hizmetin bulunmaması yönündeki kararının, davacının itirazına mesnet gösterdiği 2014/65749 sayılı markanın tescil işlemlerinin beklenilmesi gerektiği yönünde bozulması nedeniyle, Yargıtay bozma ilamının, davalı Şirketin başvurusu ile davacının itirazına mesnet gösterdiği 2014/65749 sayılı marka arasında hem ibare hem kapsam yönünden benzerlik bulunduğu yönünde olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Zira marka işaretleri ve kapsamları arasında Yargıtay tarafından iltibas bulunduğu yönünde kanaate ulaşılmasa idi, zaten Dairemizce değerlendirilen 2014/65749 başvuru numaralı “…” markasına ilişkin taraflar arasındaki Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Haklar Mahkemesinde görülen davanın sonucunun bekletici mesele yapılması yönünde bir karar verilmeyeceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu ilkesinden hareket ile tüm dosya kapsamı ile uyulan bozma ilamına göre somut uyuşmazlığa dönüldüğünde; davacının itirazına mesnet markalarının “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu, davalının başvurusunun “…+şekil” ibaresinden oluştuğu, davacının itirazlarına mesnet “…”, “…” markalarının asli unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, “…” ibaresinin tescili istenilen 41. sınıf hizmetler yönünden doğrudan tanımlayıcı bir niteliği bulunmadığı, davacının itirazına mesnet 2014/65749 başvuru numaralı “…” markasının 29/04/2016 tarihinde tescil edilmiş olduğu, kapsamında; 41. Sınıf; Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.nin bulunduğu, dava konusu başvuru kapsamında ise 41. Sınıf; Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)’nin bulunduğu, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan irdelemede marka işaretlerinin aynı kapsamlarının da benzer bulunması nedeniyle, markalar arasında da, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu anlaşılmış olup, bu gerekçe ile davanın kabulüne dair aşağıda gösterilen şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davanın KABULÜ ile … YİDK’nın 2017-M-2364 sayılı kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu 2014/107638 sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 148,50-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 282,50-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 184,70-TL tebligat ve posta gideri 218,50-TL temyiz kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.185,70-TL yargılama giderine, 31,40-TL peşin harç, 31,40-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.248,50-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı … ile davalı …. ŞTİ. tarafından ilk derece mahkemesi yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin anılan tarafların uhdesinde bırakılmasına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Harçlar Kanunu uyarınca ayrı ayrı alınması gereken 179,90’ar-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı … ile davalı şirket tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 35,90’ar-TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 144,00’er-TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
9-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamı gereğince yapılan istinaf duruşması nedeniyle taraflar lehine vekalet ücreti takdir ve tayinine yer olmadığına,
Dair, duruşmaya katılan davacı vekili, davalı şirket, davalı … vekilinin yüzlerine karşı, yapılan açık yargılama sonucunda 24/05/2023 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip