Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/650 E. 2022/6 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2020
NUMARASI :……

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/01/2020 tarih ve 2014/509 E. – 2020/52 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı-karşı davalı ile davalı-karşı davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin devren iktisap ettiği….. sayılı, “…” için tescilli, “…” asıl unsurlu markalarının olduğunu, davalının yine “…..” ibareli markasal kullanımının ve “…” ibareli alan adının bulunduğunu, davalının eyleminin 556 sayılı KHK’nm 9 ve 61. maddeleri uyarınca müvekkilinin marka haklarına tecavüz oluşturduğunu, zira “İstanbul” ibaresinin yer belirttiğini, “…” ibaresinin ise hizmeti nitelediğini, bu sebeple davalının kullandığı markanın esas unsurunun da “…” ibaresi olduğunu ve müvekkilinin markaları ile iltibas oluşturduğunu, davalının alan adının da hangi markayı kullanma amacı taşıdığını açıkça ortaya koyduğunu, markanın önceki sahibi dava dışı… tarafından da marka hakkına tecavüz fiiline ve alan adı kullanımına derhal son vermesi için davalıya 19.02.2010 tarihli noterden ihtarnamenin keşide edildiğini, davalının söz konusu eylemlere devam etmesi nedeniyle yeniden 12.12.2013 tarihli noter ihtarnamesi ile markaya tecavüz ve alan adı kullanımına derhal son vermesinin istendiğini, ancak davalının bu haksız kullanımlara son vermediğini ileri sürerek, müvekkilinin marka haklarına tecavüzün durdurulmasını ve 556 sayılı KHK’nın 66/b maddesine göre şimdilik 1.000,00TL maddi tazminatın, ilk ihtar tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 13.09.2008 tarih ve 2008/53908 sayı ile 41. sınıf hizmetlerde tescilli “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, İstanbul … …’nin kurulması ile tecilli markada adı geçen yüksek okulun üniversiteye bağlandığını, tüm hak ve mükellefiyetlerinin üniversiteye geçtiğini, müvekkilinin marka tescil talebinden (13.09.2008) sonra, aynı hizmet alanında “…” ibaresi için davacının 11.08.2011 tarihli….. sayılı marka tescil talebinde bulunduğunu, müvekkilinin markası ile davalının markası arasında açıkça benzerlik olduğunu, davacının bir yandan kendi şekil markası ile müvekkilinin markası arasında iltibas bulunduğunu beyan ederken, bir yandan da müvekkilinin markası ile iltibas yaratacak şekilde başvuruda bulunduğunu, bu durumun davacının kötü niyetini gösterdiğini,…… sayılı davacı markası ile müvekkilinin markasının ise benzer olmadığını, müvekkilinin kullanımlarının ……. sayılı markaya tecavüz oluşturmadığını savunarak, davanın reddini istemiş; karşı davada ise…… sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından,…… tescil numaralı “… …+şekil” ibareli markanın, 19.01.1998 başvuru tarihi…… yenileme tarihli) ve 41. sınıf “…, öğretim amaçlı kurslar …” hizmetlerinde tescilli olup, ilk defa … adına ……. numara ile “…, öğretim amaçlı kurslar …, çocuk bakım hizmetleri” için tescil edildiği, 18.12.2006 tarihli kısmi devir sözleşmesi ile tescil kapsamındaki hizmetlerden “çocuk bakım hizmetleri” haricindeki hizmetler (…, öğretim amaçlı kurslar …) için … …. Şti.’ye devredildiği, kısmi devir işlemini takiben 98/019489 sayı ile yeni bir marka dosyasının açıldığı, 18.12.2006 tarihli sözleşme ile kısmi devre konu hizmetlerden “…” hizmetleri için …’a, 3. kişilere alt lisans verme yetkisi de dahil olmak üzere inhisari lisans hakkının verildiği, 20.06.2011 tarihli talep üzerine markanın…’ye, son olarak 28.01.2014 tarihli devir sözleşmesi ile …’ya devir edildiği, 2011/65926 numaralı “…” ibareli markanın, 11.08.2011 başvuru tarihi ile (17.03.2014 tescil tarihli) 41. sınıf “…” için tescilli olduğu, … tarafından yapılan başvurunun 28.01.2014 tarihli devir sözleşmesi ile …’ya devir edildiği, 2008/53908 numaralı “…” ibareli markanın, 13.09.2008 başvuru tarihli (06.05.2010 tescil tarihli) ve 41. sınıf “…. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri. Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetlerinde tescilli olduğu, İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/97 E. 2018/214 K. sayılı, davacısı …, davalısı İstanbul … … olan davada, davacının 19.01.1998 tarih ve 98/019489 şayılı markasına dayanılarak, davalının 2008/53908 sayılı markasının “…” bakımından kısmen hükümsüzlüğünün talep edildiği, mahkemece davalı tarafın daha sonraki tarihli markası ile davacıya ait marka arasında, … bakımından, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırma ihtimalinin ortaya çıkacağı gerekçesi ile “Davanın kabulüne, davalı adına tescilli 2008/53908 no’lu … ibareli markanın … bakımından hükümsüzlüğüne” karar verildiği, bu kararın 18.12.2019 tarihinde kesinleştiği, davalı Üniversitenin “…” alan adlı internet sitesine sahip olup, markasal kullanım örneklerinin bu sitede de aynen yer aldığı, davacının 98/019489 ve 2011/65926 sayı ile “…” için tescilli “…” ibaresini içeren markalarına dayalı olarak açtığı davada, davalının yine “eğitim hizmetleri” ile ilgili olarak ve tescilli marka hakkına dayanmayan “şekil + İstanbul … …” ibareli markasal kullanımının ve “…” ibareli alan adının, 556 sayılı KHK’nın 9 ve 61. maddeleri uyarınca, davacının marka haklarına tecavüz oluşturabileceği, ancak davalının bu kullanımlarının dava tarihine kadar 2008/53908 sayı ile adına tescilli markanın hukuka uygun kullanımı olarak değerlendirildiği, bu sebeple davacının marka haklarına tecavüzün oluşmadığı, her ne kadar davalının 2008/53908 sayılı markasının, huzurdaki davada çekişmeli olan “…” bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmiş ve 18.12.2019 tarihinde karar kesinleşmiş ise de, marka tescili hüküm ifade ettiği sürece markanın kullanılmasının hukuka aykırılığından ve dolayısıyla davacının marka hakkının ihlalinden söz edilemeyeceği, karşı dava yönünden hükümsüzlüğü istenen 2011/65926 sayılı markanın başvuru tarihinin 11.08.2011 olup, karşı davacının dosyaya sunduğu kullanıma ilişkin delillerin 2012-2013 yıllarına ait olduğundan, karşı davacının 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesinden kaynaklanan üstün ve öncelikli hak sahipliğini kanıtlayamadığı, karşı davacının 13.09.2008 tarihli 2008/53908 sayılı 41. sınıftaki “…. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri. Film, televizyon ve radyo programlan yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetlerinde tescilli “…” ibareli markası ile karşı davalının müktesep hakka dayanak gösterilen 19.01.1998 tarihli 98/019489 sayılı 41. sınıftaki “…, öğretim amaçlı kurslar …” hizmetlerinde tescilli “… …+şekil” ve karşı davada hükümsüzlüğü istenen 11.08.2011 tarihli ve 2011/65926 sayılı 41. sınıftaki “…” hizmetleride tescilli “…” ibareli markalar karşılaştırıldığında; karşı davacı Üniversitenin tescilli markası ile dava konusu markanın 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas yaratacak kadar benzer bulunduğu, 2011/65926 sayılı dava konusu markanın kapsamındaki “….” hizmetlerinin, 98/019489 sayılı eski markanın tescil kapsamında aynen yer aldığı, her iki markanın da “…” esas unsurundan oluştuğu, önceki markada şekil unsuru ve “…” ibaresi bulunmakta ise de diğer unsurların tali konumda kaldığı, ayırt edicilik açısından “…” ibaresinin önüne geçecek özgünlük ve ayırt edicilikte olmadığı, karşı davacı üniversitenin davaya dayanak gösterilen markasından da önce tescil başvurusu yapılan ve uzun yıllar tescilli olarak korunan 98/019489 sayılı eski markanın, tescil ve kullanımı ile ilgili olarak taraflar arasında herhangi bir çekişmenin yaşanmadığı, dolayısıyla her ne kadar taraf markaları arasında KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik var ise de karşı davalının 98/019489 sayılı eski markası nedeniyle dava konusu marka açısından da müktesep hakkının bulunduğu ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı-karşı davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkiline ait 98/019489 sayılı “… … şekil” ve 2011/65926 sayılı “…” ibareli markalar ile davalı tarafın fiili kullanımlarında yer alan “…” ibaresinin, iltibas yaratacak derecede benzer olduğunun tespit edildiği, ayrıca bahsi geçen markalar arasındaki benzerlik nedeniyle müvekkili tarafından İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açılan davada 2018/97 E.- 2018/214 K. sayılı karar ile taraf markaları arasında benzerlik bulunduğu sonucuna varılarak, 2008/53908 sayılı davalı markasının, 41. sınıftaki “…” yönünden hükümsüz kılındığını, davalı-karşı davacının tescilli markasının “…” ibaresini ihtiva ettiğini, yani davalı tarafın markasını tescil ettirdiği şekilde kullanmadığını, dolayısıyla söz konusu bu kullanımların kötüniyetli olduğunun ve müvekkilinin markasına tecavüz amacını taşıdığının açık bulunduğunu, kaldı ki davalı tarafa henüz markası tescil edilmeden önce 19.02.2010 tarihinde, söz konusu markayı kullanmamasının ihtaren bildirildiğini, davalının bu ihtara rağmen markayı kullanmaya ve tescil işlemlerine devam ettiğini, oysa ki davalının tescil ettirmek istediği ve kullandığı markanın benzerinin başkası adına tescilli olduğunu bildiğinin izahtan vareste olduğunu, davalının tescilli olduğunu bildiği bir markanın benzeri için aynı alanda faaliyet göstermek üzere tescil başvurusunda bulunmasının, TMK m.2 kapsamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalı tarafın her ne kadar işbu dava tarihine kadar tescilli markaya sahip olsa da, markayı kötüniyetli tescil ettirdiği için bu süre zarfındaki kullanımının, mahkeme kararının aksine, hukuka uygun kullanım olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, Bakanlar Kurulunun 29.07.2008 tarihli kararı ile İstanbul … …… kurulduğunu, bu okulun “…” adı altında 2008/53908 nolu markayı kendi adına tescil ettirdiğini, 17.02.2011 tarihinde ise 6114 Sayılı Kanuna göre İstanbul … Üniversitesinin kurulduğunu ve İstanbul … … …. tüzel kişiliğinin sona erdirilip, Rektörlüğe bağlandığını, mahkemece asıl davanın, dava tarihi itibariyle müvekkili Üniversitenin “…” markasının sahibi olduğu gerekçesi ile reddedildiğini, oysa kararın verildiği tarih itibariyle müvekkilinin, anılan markanın sahibi olmadığından, kararın bu şekilde kesinleşmesi halinde, davacı tarafından yeni bir davanın açılması durumunda, karardaki gerekçelerin tamamının müvekkili aleyhine sonuç doğuracağını, bu nedenle mahkemenin kararını gerekçe yönünden istinaf ettiklerini, mahkemenin müvekkilinin kamu tüzel kişisi olmasını ve İstanbul … … ismini kullanmasının kanundan kaynaklandığını hiç tartışmadığını, müvekkilinin isminin değişmesi için kanun değişikliğinin gerektiğini, burada bir haksız fiil olduğunun söylenemeyeceğini, aksi varsayılsa dahi bunu sona erdirmeye yasal anlamda müvekkilinin iradesinin ve gücünün yetmeyeceğini, müvekkilinin kamu tüzel kişisi olup, kar amacı taşımadan faaliyet gösterdiğini, bu nedenle ticari ve sınai faaliyet yürütenler ile haksız rekabet etmesinin düşünülemeyeceğini, davacının şekil markası ile müvekkilinin kanunla aldığı ismi arasında iltibas kurmanın imkansız olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun, davada taraf olmayan ve marka hakkına hiçbir zaman sahip olmamış … … Ltd. Şti. ile 3. bir şirket arasında var olduğu söylenen imzasız tarihsiz franchising sözleşmesini esas aldığını, sözleşmenin konusunu da “… dersanesi” markasının oluşturduğunu, dava konusu markanın “… …” şekil markası olup, sözleşmenin kapsamının dosya ile ilgisinin olmadığını, mahkemede görülmekte olan 2016/164 E sayılı dosyada davacının markalarının hükümsüzlüğü için dava açtıklarını, bu davanın bekletici mesele yapılmasının gerektiğini, karşı davada davalının, Yüksekokul kurulduğu 13.09.2008 tarihinden 3 yıl sonra “…” ibaresi için 11.08.2011 tarihinde tescil başvurusunda bulunduğunu, markanın kullanılacağı hizmet alanı aynı olmak sureti ile müvekkilinin ismi ile karşı davalının markası arasında açıkça bir benzerlik bulunduğunu, davalının müvekkilinin ismi ile iltibas yaratacak şekilde “…” ibaresini tescil ettirerek kötüniyetli davrandığını, davalının delil listesini sunduktan sonra yeni delil listesi ile delil sunmasına muvafakat etmediklerini bildirmelerine rağmen, mahkemece davacı karşı davalının 2. kez delil listesi sunmasına izin verildiğini ve bunu da kararda kullanıldığını, davalı tarafın 1998/019489 tescil nolu “… …” şekil ibareli markasını 11.07.2011 tarihinde…’ye, 05.03.2014 tarihinde de …’ya devredildiğini, 2011/65926 tescil nolu “…” ibareli markayı da…’nin 05.01.2014 tarihinde …’ya devrettiğini, markanın son 5 yıldır sahibi olan … veya… tarafından kullanıldığına ilişkin dosyada hiçbir delilin olmadığını, … … … açılış tarihinin 01.04.2016 olduğunu, yani huzurdaki davanın açıldığı tarihlerine rastladığını, hiçbir şekilde mutad kullanım olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davada gerekçenin düzeltilmesini, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Asıl dava, davacının 98/019489 ve 2011/65926 sayılı markalarından kaynaklanan hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve maddi tazminat; karşı dava, davacı-karşı davalının 2011/65926 sayılı markasının hükümsüzlüğü
istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekilince sunulan 15.12.2021 tarihli dilekçe ile 98/019489 ve 2011/65926 sayılı markalarının, dava dışı …’a devredildiği bildirilerek, taraf teşkilinin sağlanması istenmiş ve dilekçenin ekinde, anılan devre ilişkin 02.11.2018 tarihli noterden düzenlenen devir sözleşmeleri sunulmuştur. … vekili tarafından da 22.02.2021 tarihli dilekçesinin ekinde aynı sözleşmeler sunularak, davalı yanın müvekkili olarak değiştirilmesi istenmiştir.
“Dava Konusunun Devri” başlıklı HMK’nın 125. madesi “(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. (Ek cümle:22/7/2020-7251/11 md.) Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” hükmünü havidir.
Somut uyuşmazlıkta da dava konusu …..ayılı markaların devredilmesiyle asıl dava yönünden davacı tarafından, karşı dava yönünden ise davalı tarafından, dava konusu devredilmiş olmaktadır. Dolayısıyla HMK’nın yukarıda anılan 125. maddesi uyarınca işlem yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması gerekmektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 18/12/2017 T., 2016/5733 E. ve 2017/7361 K.).
Her ne kadar dava konusu…. sayılı markaların devredilmiş olduğu hususu, ilk kez istinaf aşamasında, yukarıda tarihleri belirtilen dilekçelerle bildirilmiş, diğer bir deyişle ilk derece mahkemesine bu hususta bir bildirimde bulunulmamış ise de, yine yukarıda belirtildiği üzere, anılan markaların 02.11.2018 devir tarihi, ilk derece mahkemesinin 23.01.2020 karar tarihinden öncedir. Dolayısıyla bu devir nedeniyle gerekli işlemlerin yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması da ilk derece mahkemesince yapılmalıdır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle 02.11.2018 tarihli devir sözleşmeleri dolayısıyla hem asıl hem de karşı dava yönünden HMK’nın 125. maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılabilmesi ve taraf teşkilinin sağlanabilmesi amacıyla, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/01/2020 tarih ve 2014/509 E. – 2020/52 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı-karşı davalı tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde anılan tarafa iadesine,
5-Davalı-karşı davacı tarafından harç yatırılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
8-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 20/01/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/01/2022
….
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.