Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/647 E. 2021/1671 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/10/2019 tarih ve 2019/50 E. – 2019/458 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, davalı Şirketin “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, 2017/37201 kod numarasını alan başvuruya müvekkili tarafından yapılan itirazın davalı Kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa davalı Şirketin … ibareli markalarının hükümsüzlüğü için açtıkları dava sonucunda markaların hükümsüz kılındığını, kararın istinaf incelemesinden geçerek müvekkili lehine sonuçlandığını, öncelik hakkı tanındığı iddia edilen davalının 1994 tarihli markasının dava dışı bir firmadan kötü niyetli olarak 2010 yılında devir alındığını, bu tarihin müvekkilinin … markasını meşhur hale getirdikten çok sonrasına tekabül ettiğini, davalının “…. ŞTİ” unvanını 2009 yılında kötü niyetli bir şekilde “… …. ve ….” olarak değiştirdiğini, hatta şirket adresini de değiştirerek müvekkilinin on yılı aşkın süredir kullandığı adres ile aynı yaptığını, bu durumun mahkeme kararları ile de sabit olduğunu, müvekkili … …’ın 1997 yılında kurulduğunu, kurulduğu tarihten bu yana … ibaresini/markasını ticari faaliyetlerinde ve unvanında kullandığını, bu ibarenin marka olarak tescil edilmediğini, başlangıçta herhangi bir üretim yapmayan davalının sadece müvekkilinin üretimi olan ürünleri pazarladığını, müvekkilinin 2009 yılında zarar etmeye başladığını, buna karşılık davalı firmanın 2009, 2010 ve 2011 yıllarında kâr elde ettiğini, dava tarihinden sonra dava dışı firmadan markayı adına devir alarak adına markayı tescil ettirdiğini, … …. Şti’ye ait müvekkili firmanın kiraladığı fabrika binasından tahliye edilmeye çalışıldığını ve aynı yer için davalı ile yeni bir kira sözleşmesinin yapıldığını, müvekkilinin müşteri çevresine, kendisine aitmiş gibi davalı firma tarafından kullanılarak sahiplenildiğini, yani fabrika binasında müvekkiline ait teçhizatların ayrı bir bölüme bırakılarak tabelasının asılmasına rağmen gayri faal ve işlemez duruma getirildiğini, davalının eylemlerinin tescilli olmayan markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, bu durumun Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.04.2016 tarih ve 2014/1391 E. ve 2016/773 K. sayılı kararı ile de sabit olduğunu, 19.01.2009 tarihinde bir sözleşme yapılarak diğer ortaklar da dahil olmak üzere aralarındaki ortaklık ilişkilerinin sona erdirildiğini, davalının 2009 yılında kötü niyetli olarak …. ŞTİ. unvanlı firmayı … ……… olarak değiştirmiş olsa da müvekkilinin ticaret unvanının 1997 yılından bu yana tescilli olarak kullanıldığını, “…” markasının öncelik hakkının müvekkiline ait olduğunu, … … markasının da esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-9242 sayılı kararının iptaline, dava konusu…… sayılı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı iddialarının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacı ile müvekkili davalının aynı ailenin üyeleri olduğunu, şirket ortakları arasında hukuka aykırı işlemler nedeniyle anlaşmazlıklar çıktığını, davacının tasfiye halinde olduğunu ve kayyumlarla yönetildiğini, dolayısıyla dava ikamesinde hiçbir hukuki menfaatin olmadığını, 2004/46572 sayılı markanın dava dışı şirketten 02.04.2010 tarihinde müvekkili tarafından devir alındığını, davacının ticari kayıtlarında kuruluşunun 21.03.1997 tarihli olduğunu, müvekkili firmanın işbu davaya konu olan marka yönünden müktesep hakkının bulunduğunu, zira 1994 senesinden beri tescilli olan markanın sahibi olduğunu, davacı tarafın uzun süre sessiz kalarak hak kaybına uğradığını, davacının kötü niyet iddiasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının davaya konu olan … ibaresi üzerinde davaya konu olan mallar bakımından SMK’nın 6/3 maddesi hükmüne göre öncelik hakkı sahibi olduğunu söylemenin mümkün olmayacağı, davacının aynı Kanun’un 6/6 maddesine dayalı olarak üstün hakkının bulunmadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı, davalının … … ibareli marka başvurusu yönünden, esas unsurlu … ibareli önceki marka tescillerinden kaynaklı 09. Sınıfta yer alan “Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri.” malları üzerinde müktesep hakkı bulunduğu, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin 1997 yılında “…….” unvanıyla faaliyet göstermeye başladığını, ayrıca faaliyet göstermeye başladığı tarihten beri ürettiği ve ihraç ettiği tüm ürünlerde, özellikle 9. sınıfa dahil transformatörler üzerinde “…” markasını ara vermeksizin kullandığını, “…” ibareli markanın müvekkili tarafından uzun yıllar kullanım sonucu maruf ve meşhur hale getirildiğini, bu nedenle müvekkilinin “…” markası üzerinde kesintisiz ve uzun süreli kullanımı sonucu öncelik hakkı bulunduğunu, davalının açıkça kötü niyetle hareket ettiğini, davalının kötü niyetli olduğunun Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi tarafından verilen 11.12.2018 tarihli ve 2018/1043 sayılı kararının içeriği ve hükmünden de açıkça anlaşıldığını, davalıya öncelik hakkı verdiği savunulan 1994 tarihli markanın dava dışı bir firmadan kötü niyetli olarak 2010 yılında devir alındığını, tüm bu açıklamalar çerçevesinde “…” markası üzerinde gerçek hak sahibinin müvekkil şirket olduğunu ve davalının bütün eylemlerinin kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı taraf, davalı Şirketin marka başvurusuna 6769 sayılı SMK’nın 6/3, 6/6 ve kötü niyet gerekçeleriyle itiraz etmiş, itirazının reddi üzerine aynı hukuki nedenlerle işbu davayı açmış, ilk derece mahkemesince de yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı tarafça marka başvurusuna itiraz aşamasında da dayanılan Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/218 Esas, 2017/296 Karar sayılı kararında, davacı Şirketin “…” ibareli markaların gerçek hak sahibi olduğu, davalı Şirketin kötü niyetli bulunduğu gerekçeleriyle davalının önceki tarihli markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Her ne kadar kural olarak YİDK kararının iptali istemi ile açılan davalarda, YİDK kararının verildiği tarihteki hukuki duruma göre uyuşmazlığın çözülmesi gerekir ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih, 2017/4221 Esas, 2019/1159 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere itiraz aşamasında taraflarca dayanılan bir markanın hükümsüzlüğüne ilişkin mahkeme kısa kararının sunulması halinde dahi bu durumun dikkate alınması ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Somut olayda da, davacı tarafça itiraz aşamasında yukarıda belirtilen gerekçeli mahkeme kararı davalı Kuruma bildirildiğinden, bu kararın dikkate alınarak değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Öte yandan, işbu davada dava konusu markanın hükümsüzlüğü talebi de olup, hükümsüzlük davası yönünden ise dava tarihindeki koşulların dikkate alınması gerekmektedir.
Bu davanın tarafları arasında görülen Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/218 Esas, 2017/296 Karar sayılı dosyasında verilen gerekçeli kararda, davalının kötü niyetli bulunduğu ve “…” markası üzerindeki gerçek hak sahibinin davacı olduğu tespitlerine yer verildiğinden, söz konusu kararın kesinleşmesi halinde anılan tespitler işbu dava yönünden de kesin delil teşkil edecektir. O halde ilk derece mahkemesince anılan davada verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemişse kararın kesinleşmesinin beklenilmesi ve sonucuna göre işbu davanın değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla, somut uyuşmazlığın çözümünde anılan Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava sonunda verilecek olan kararın etkili olması nedeniyle kesinleşmesinin beklenilmesi gerektiğinden ve sonucunun beklenilmesi gereken dava dosyası, işbu dava yönünden esasa etkili bir delil niteliğinde bulunduğundan, Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/218 Esas, 2017/296 Karar sayılı dava dosyasının kesinleşmesinden sonra delillerin yeniden değerlendirilerek yeni bir karar verilmesi zorunludur. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülebilmesi için mahkemesine iadesine, kararın niteliğine göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/10/2019 gün ve 2019/50 E. – 2019/458 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/12/2021 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.