Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/633 E. 2021/1682 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/633
KARAR NO : 2021/1682
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/01/2020
NUMARASI : 2019/39 E. – 2020/66 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :

DAVALI : 1
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 2 -…
VEKİLİ : Av. ..

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/01/2020 tarih ve 2019/39 E.- 2020/66 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini 01, 06, 07, 19, 35, 37.sınıflarda marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvuruda bulunduğunu, 2017/14577 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazlarının kabul edilerek davalı şirketin marka başvurusunun reddine karar verildiğini, bunun üzerine davalı şirketin bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından kabul edilerek, başvurunun tesciline karar verildiğini, oysa müvekkili … Gıda’nın 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda birçok ürünün tanıtımı ve geliştirilmesini sağlayarak kalite sembolü olduğunu, dava konusu “…” ibareli marka ile müvekkilinin “…” markasının” aynı sınıflarda yer alan mal ve emtiaları kapsar bir şekilde tescil edildiğini, müvekkilinin 2014/29329 sayılı “… … …” ibareli markasının 06. Sınıfı kapsar şekilde tescilli olduğunu, dolayısıyla 06.sınıf bakımından sınıfsal benzerliğin mevcut olduğunun açık olduğunu, dava konusu markanın kapsamındaki 07.sınıftaki malların müvekkilinin 2007/33863 sayılı ve “alo …” ibareli markasının kapsamında yer aldığı, dava konusu markanın kapsamındaki 35.sınıftaki hizmetlerin müvekkilinin 2014/21663 sayılı ve “… …” ibareli, 2007/54411 sayılı ve “… şekil” ibareli, 2007/49128 sayılı ve “…” ibareli, 2006/22238 sayılı ve “… … şekil” ibareli markalarının kapsamında yer aldığı, dava konusu markanın kapsamındaki 37.sınıftaki hizmetlerin müvekkilinin 2014/29329 sayılı markasının kapsamında yer aldığını, 01 ve 19.sınıftaki malların ise müvekkilinin “…” markasının tescil edildiği mal ve hizmetlerle benzer olduğunu, aynı tüketici kitlesine yöneldiğini, benzer ihtiyaçları karşıladığını, müvekkilinin “…” markasının tanınmış marka statüsünde olması nedeniyle bahse konu markaya bütün sınıflarda yer alan mal ve hizmetleri kapsar bir şekilde koruma sağlanması gerektiğini, tanınmışlığın iltibası arttırdığını, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını ileri sürerek TÜRKPATENT YİDK’nun 2018-M-10499 sayılı kararın iptali ile dava konusu 2017/14577 başvuru numaralı “…+şekil ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, davacının itiraza mesnet markaları ile dava konusu “…+şekil” ibareli markanın görsel, fonetik ve anlamsal açıdan benzer olmadığını, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, “…” ibaresinin “…” ibaresinden, yazı karakteri, renk büyüklük, tasarım vb. yönlerden herhangi bir şekilde ayrıştırılmadığı, harflerin tamamının kaynaşmış şekilde, birlikte ve bütünsel bir markasal algıya konu olacak şekilde kullanıldığı, ayrıca markaların birbirinden farklı logo, renk ve tasarımlara sahip olduğu, bu çerçevede, başvuru konusu markanın bu bütünsel yapısı ve logo ve tasarım farklılıkları dikkate alındığında orta düzeydeki müşteri kitlesinin markayı parçalara ayırarak “…” şeklinde algılama ve “…” markalarıyla karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, tarafların tescil kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin de farklı olduğu, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin dava konusu “…” ibaresi üzerinde önceki tarihli tescillere dayalı müktesep hakkının bulunduğunu, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal yönden benzerlik olmadığını, davacının 2007 54411 ve 2007 49128 sayılı tescillerinin 5 yıllık kullanmama süresini doldurduklarından, davacının bu markaların tescile konu sınıflarda kullanımını kanıtlaması gerektiğini, müvekkilinin başvurusuna konu “…” ibaresinde olduğu gibi “…” ile başlayıp başkaca harflerin birleşimi ile oluşan markaların tescil edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamındaki malların ve hizmetlerin, davacının itiraza dayanak markalar kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer/ ilişkili oldukları, ancak marka işaretleri arasında işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, zira dava konusu başvurunun “…+şekil” ibareli olup şekil unsuruna kıyasla daha ön planda olan “…” ibaresinin esas unsur olduğu, redde mesnet markalarda ise “…” ibaresinin esas unsur olarak yer aldığı, dava konusu ve davacı markalarında ortak unsur olarak yer alan “…” ibaresinin “…” anlamına geldiği…, …’in, tarihte Anadolu’da hüküm sürmüş bir devlet olması nedeniyle toplumda bilindiği ve ayırt edici niteliğinin düşük bulunduğu, tüketicinin dava konusu “…” ibaresini “…” ve “…” olarak ayrıştırarak algılamak yerine, ibareyi görsel, işitsel ve anlamsal olarak bütüncül algılayacağı, davacı markalarındaki “…” ibaresinin ayırt edici niteliği düşük bir ibare olması, dava konusu marka ile davacı markalarının tertip tarzlarının birbirinden farklı olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu “…+şekil” ibareli marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gib, taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığından tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu iddiasına itibar edilemeyeceğini, anılan ibarenin müvekkili tarafından 60 yıldır kullanılan ve bilinen bir ibare olduğunu, “…” markalarının ibareli markalarının Paris Sözleşmesi’ni 1. Mükerrer 6. Maddesi ve 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca tanınmış marka olduğunu, müvekkili marklaarının tanınmışlığının davaya etkisinin değerlendirilmemesinin eksik incelemeyi gösterdiğini ,”…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret ünvanı olduğunu ve anılan ibarenin gıda sektörü dışında pek çok sektörde fiili olarak kullandığını, müvekkili ile idari ortaklığı bulunan … … ….A.Ş’nin “…” ibaresi hava, kara ve deniz taşımacılığı olmak üzere lojistik sektöründe kullandığını ve anılan şirketin “…” ibareli tescilli markaların bulunduğunu, yine müvekkili ile organik ve idari bağı bulunan … Makine A.Ş’ninde … ibaresini sanayi tipi gıda üretim hatları, mekatronik, robotik, yazılı geliştirme ve endstriyel görüntü işleme gibi sektörlerde kullandığını ayrıca müvekkili şirketin “… … …” ibaresi altında çocuklara yönelik tiyatro oyunları oluşturduğunu, bu açıklamalar karşısında “…” markalarının ilgili olmayan sektörlerde de bilinen bir marka olduğu, buna bağlı olarak ayırt ediciliği bu denli yüksek olan anılan ibarenin başka ürün ve hizmette kullanılmasının doğrudan doğruya müvekkilinin tanınmış markalarını akla getirdiğinin kabulü gerektiğini, tanınmış markalarının erozyona uğrama ihtimalinin hiç değerlendirilmediğini, müvekkili markasının davalı tarafça kullanılması halinde tüketicilerin müvekkili firmanın başka bir sektörde faaliyet gösterdiğini düşüneceğini ve müvekkilin sağladığı haklı ün ve güveni göz önüne alarak davalı markasını tercih edebileceğini, bu durumun ise müvekkili markasının itibarına zarar vereceğinin açık bulunduğunu, dava konusu marka ile müvekkili markalarının ayırt edilmeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markalarının devamı veya serisi olarak algılanacağını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bulunduğunu, zira davalının müvekkilinin tanınmış markalarından haberdar olmadığının söylenemeyeceğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulünü istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” ibareli markaları arasında maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, dava konusu başvurunun bir bütün olarak “…” ibaresinden oluştuğu, davacı markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin ön çıkartılmadığı, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/8445 E-2011/1152 K ve 2015/859 E-2015/6355 K sayılı ilamlarında “…” ve ” “…” ibareleri ile davacı markalarının benzer olmadığının kabul edildiği, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından davacı markalarının tanınmışlığının sonuca etkili bulunmadığı, diğer taraftan davacının davalı Kurum nezdindeki itirazlarında SMK’nın 6/6 maddesine dayanmadığından davadaki YİDK kararının iptali bakımından davacının bu iddiasının dinlemesi mümkün olmadığı gibi marka hükümsüzlüğü istemi yönünden de bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde ileri sürülen bu iddianın HMK’nın 141. Maddesi uyarınca iddianın genişletilmesi yasağı tabi olup davalı tarafın açık muvafakati de bulunmadığından ilk derece mahkemesince davacının SMK’nın 6/6 maddesine dayalı iddiasının nazara alınmamasında bir isabetlik görülmediği, ayrıca davacının ilk kez istinaf aşmasında ileri sürdüğü kötüniyet iddiasının da HMK’nın 357/1 maddesi uyarınca dikkate alınmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/01/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip