Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/632 E. 2021/1712 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2020
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/01/2020 tarih ve 2019/44 E. – 2020/41 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili,müvekkili şirketin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibareli, 2017/104263 sayılı marka başvurusuna yaptıkları itirazlarının nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” ibareli markalarının yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazanan tanınmış markalar olduğunu, 2009 yılında … Bankası ile müvekkili şirket arasında başlatılan işbirliği kapsamında … ……. … Kartlarının (müşteri sadakat kartı) müvekkilinin tüm mağazalarında yapılan yoğun yatırımlar ve reklamlar ile kullanılmaya başlandığını, belirtilen kullanımların 2009 yılına dayandığını, müvekkilinin anılan ibareyi internet alan adlarında ve sosyal medya hesaplarında da kullandığını, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde iltibasa neden olma ihtimalinin bulunduğunu, markaların işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğunu, görsel olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunduğunu, kapsamlarındaki mal/hizmetlerin aynı olduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markalarından birisi olarak algılanacağını, dava konusu “…” markasının tescili halinde müvekkilinin yoğun emek, para ve zaman harcayarak markaya kazandırdığı imajdan ve bu markanın reklam gücünden davalı başvuru sahibinin haksız olarak yararlanması sonucunun ortaya çıkacağını, dava konusu YİDK kararının daha önceki YİDK kararları ile çeliştiğini, marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek … YİDK’nun 2018-M-10452 sayılı kararın iptali ile dava konusu 2017/104263 sayılı “…+şekil ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili,başvuru ile davacı markalarının aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi karıştırılma olasılıklarının da olmadığını, başvuru markasının “…” ibaresinden oluştuğunu, markadaki “o” harfini temsilen yer alan yeşil daire şekli ve markanın son iki harfinin markayı davacının markalarından görsel ve işitsel olarak farklılaştırdığını, taraf markaları bütünüyle incelendiğinde ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları intibanın farklı olduğunu, diğer taraftan her iki markada ortak olan “…” ibaresinin ayırt edicilikği düşük zayıf bir ibare olduğunu,, Ankara 2. FSHHM’nin kesinleşen 2012/79 E., 2012/217 K. sayılı kararında da “…” ibareli markaların kimsenin tekelinde olmayan zayıf bir ibare olup küçük bir takım değişiklikler yapılarak başkaları tarafından da marka olarak kullanılabileceklerinin belirtildiğini, davacının itiraza mesnet markalarının tanınmış olduğu ve diğer davalının kötüniyetli olduğu yönündeki iddialarının yersiz olduğunu, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin yirmi yıldan uzun zamandır bankacılık,….konularında farklı şirketlerde görev almış uzman bir ekibin 2016 yılında tecrübelerini birleştirerek pazara yenilik getirmek için buluşması ile meydana gelmiş bir şirket olduğunu, davacıya ait markaların müvekkiline ait markalar ile benzerlik taşımadığını, ayırt ediciliği zayıf markalar bakımından karıştırma ihtimalinin mevcudiyetinin daha az olacağını, davacının davadaki iddialarına mesnet olarak gösterdiği markasının herkesin kullanımına açık ve özellikle ticaret hayatında anlam taşıyan, Türk toplumunca anlamı yaygınlıkla bilinen ve para anlamına gelen “…” ibaresini içerdiğini ve bu kapsamda ayırt ediciliği düşük bir marka olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markaların bütünsel olarak tüketici nezdinde yarattıkları intibaın tamamen farklı olduğunu, davacı markalarının tanınmış bulunmadığını, müvekkilinin markasını davacı markalarına yaklaştırarak haksız fayda sağlama saikiyle hareket ettiğine ilişkin iddialarının yerinde olmadığını, müvekkilinin kötü niyetle hareket etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının itirazına mesnet 2015 95433 tescil numaralı … ibareli marka ile dava konusu marka arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığını, davacının itirazına mesnet “…” ibareli markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile dava konusu başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunduğu ancak marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluşmadığını, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşullar bulunmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi bulunmadığından tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, davalı şirketin kötü niyetli bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu “…” ibareli marka ile müvekkilinin “…” ibareli seri markalarının benzer olup SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların oluştuğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarından biri olarak algınacağını, dava konusu markanın orta düzeydeki bir tüketici bakımından en azından aynı ve/veya kardeş ve/veya birbiri ile bağlantılı işletmelere ait olduğu kanaatini bıraktığını, müvekkiline ait “…” ibareli seri markaların yapılan yatırımlar ve yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazandığını ve tanınmış olduklarını, dava konusu YİDK kararının daha önceki kararlarla çeliştiğini, somut olay bakımından SMK’nın 6/5 maddesindeki koşullarında gerçekleştiğini, davalı şirketin kötüniyetli olduğunu,tanınmış markalarda, markanın benzerini seçen ya da kullanan kişinin, bu kullanımı ya da seçimi haklı kılacak bir gerekçeyi ortaya koyması gerekmekte olup, somut olayda, dava konusu karara mesnet markanın seçilmesinin haklı bir nedeni olmadığı, müvekkile ait markanın bilinirliğinden yararlanmak amacı ile bu ibarenin tescil edilmek istendiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE: Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin olmadığı, zira dava konusu başvuru bir bütün olarak “…” ibaresinden oluştuğu gibi ibaredeki ilk “o” harfinin yeşil renkte bir daire biçiminde figuratif bir unsurla ifade edildiği, bu hali ile dava konusu başvurunun davacının itirazına mesnet markalarından hem işitsel hemde görsel olarak yeterince farklılaştığı,taraf marka işaretleri benzer olmadığından, davacının itirazına mesnet markalarının tanınmış olup olmadığının tartışılmasının sonuca etkili bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2022