Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/630 E. 2021/1719 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/10/2019
NUMARASI :…..
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03/10/2019 tarih ve 2018/337 E. – 2019/414 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili asıl davada: müvekkili şirketin et ve et ürünleri imalatı, satışı ve catering hizmeti veren, sektöründe iyi bilinen bir kuruluş olduğunu, müvekkili şirket faaliyetlerini 29, 35 ve 43.sınıflarda tescilli …. sayılı “… + şekil” ibareli markası ile sürdürdüğünü; davalının…. sayılı markalarının müvekkili markası ve ticaret ünvanı ile iltibas teşkil ettiğini, zira anılan markalarda müvekkili markasının asıl unsuru olan “…” ibaresinin aynen yer aldığını, davalıya gönderilen ihtara olumsuz yanıt verildiğini ve yeni marka başvurularının yapıldığını davalının kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek davalıya ait….. numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş, cevaba cevap dilekçesinde ise iddiasını ve talep sonucunu değiştirerek 2012/92174 ve 2014/49999 sayılı davalı markalarının kullanmama nedeniyle iptalini, anılan markaların dava dilekçesinde belirttikleri iddilarla hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini istemiş, birleşen davada ise asıl davada dava dilekçesinde hükümsüzlüğü talep edilen …. sayılı markların asıl davanın davalısı tarafından kurulan birleşen davda davalı şirkete devredildiğini ileri süreek anılan markaların asıl dava dikeçesindeki iddialarla hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili,….. husumet itirazında bulunduklarını, dava konu edilen markalar yönünden 5 yıllık dava açma süresinin geçtiğini, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, davacının itirazına dayanak markasını kullanmadığı gibi ticari olarak da faaliyetinin bulunmadığını, müvekkili markalarının 10 yılı aşkın süredir yoğun kullanımla ayırt edci hale geldiğini, tarafların faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davacının kötüniyetli bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili, dava konusu edilen 2010/24728 sayılı marka yönünden 5 yıllık dava açma süresinin geçtiğini, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, davacının itirazına dayanak markasını kullanmadığı gibi ticari olarak da faaliyetinin bulunmadığını, müvekkili markalarının 10 yılı aşkın süredir yoğun kullanımla ayırt edici hale geldiğini, tarafların faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davacının kötü niyetli bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının markasında yer alan … şekli ve “…” ibaresinin özgün ve ayırt ediciliği yüksek grafik, tasarım ve/ya yazım unsurlarından oluşmadığı, işitsel ve kavramsal olarak da sıradan ve herkes tarafından bilinebilecek bir şekil ve kavram olarak 29, 35 ve 43.sınıflardaki mal ve hizmetler açısından markasal açıdan zayıf nitelikli bulunduğu, buna göre dava konusu markalarda, renk, tasarım unsurları ve “…” ibaresi dışında yer alan… gibi ek unsurlar ile, dava konusu markaların davacı markası ile görsel, işitsel ve kavramsal açıdan karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer olmadığından SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluşmadığı, aynı nedenlerle davacının ticaret ünvanında yer alan “…” ibaresi ile dava konusu markalara arasında benzerlik bulunmadığından aynı Kanunu ‘unu 6/6 maddesindeki tescil engelinin de bulunmadığı, SMK’nın 6/5 maddesindeki şartlarında bulunmadığı gibi markalar benzer olmadığından davacı markasınının tanınmışlığının sonuca etkisi bulunmadığı, davalıların kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle asıl ve brileşen davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili, taraf markalarının aynı mal ve hzimetleri kapsadığını, dava konusu markalarda yer alan “…”, “…”, “…”, “…” ibarelerinin ek unsurlar olup “…” ibaresinin asıl unsur olduğunu, taraf markalarında esas unsurların ortak olmasından kaynaklı benzerlik bulunduğu gibi aynı mal ve hizmetleri kapsamaları aynı tüketicilere hitap etmeleri nedeniyle taraf markaları arasında karıştırılma işhitlmali yaratacak şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğunu, müvekkilinin 19 yıldır “…” ibareli markası ve ticaret ünvaı ile gıda sektöründe Ankarada faaliyet gösterdiğini, davalının müvekkilinden 10 yıl sonra “… … …” ibareli markasını tesil ettirdiğini, takip eden yıllarda da “…” ibaresini görülmeyecek derecede küçülterek “… …” ibaresinin esas unsur olarak yer aldığı marka tescil başvurularında bulunduğunu, ayırca müvekkili markasında yer alan logonun da kullanıldığını, davalının müvekkili markasını kullanmak için kanunu dolanarak marka tescilleri yaptırdığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldıralarak asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Asıl ve birleşen dava, marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, asıl ve birleşen davada davacı adına tescilli “… + şekil” ibareli marka ile asıl ve birleşen davada davalılar adına tescilli 2010/24728, 2012/92174, 2014/41506, 2014/49999, 2015/35724, 2016/44987 sayılı “… … …”, “… … …”, “… … …+şekil”, “… … …”, “… …+şekil”, “… …” ibareli dava konusu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında, ortalama tüketiciler üzerinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali de dahil, iltibasa yol açacak düzeyde bir benzerliğin olmadığı, zira asıl ve birleşen davada davacı markasının turuncu renkli bir sonbahar yaprağı şekli ile “…” ibaresinden oluştuğu, gerek … şekli gerekse “…” ibaresinin ayrı ayrı ya da birlikte
özgün veya ayırt ediciliği yüksek grafik ve/veya yazım unsurlarından oluşmadığı, işitsel ve kavramsal olarak sıradan ve herkes tarafından bilinebilecek olan “…” ibaresinin ve … şeklinin uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler bakımından ayırt edici gücünün zayıf bulunduğu, dolayısıyla bahsi geçen ibare ve şeklin taraf markalarında ortak olarak yer almasının iltibasa neden olmayacağı, dava konusu markalarda yer alan diğer unsurların yeterli ayırt ediciliği sağladığı, yine davacının ticaret ünvanında asıl unsur olarak yer alan “… ” ibaresinin açık nedenlerle ayırt ediciliği zayıf olduğundan SMK’nın 6/6 maddesindeki koşulların da oluşmadığı, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı, diğer taraftan asıl ve birleşen davada davalı tarafça ileri sürülen kullanmama defi hakkında ilk derece mahkemesince inceleme ve değerlendirme yapılmaması yerinde değilse de istinaf edenin sıfatına göre bu hususun kaldırma nedeni yapılamayacağı, yine asıl davada davacı tarafça cevaba cevap dilekçesinde dava konusu 2012/92174 ve 2014/49999 sayılı markalar yönünden ileri sürülen kullanmama nedenine dayalı iptal talebi hakkında ilk derece mahkemesince inceleme ve değerlendirme yapılmaması da yerinde bulunmasa da asıl davada davacının bu yöne ilişkin istinaf itirazı bulunmadığından bu hususun da kaldırma nedeni yapılamayacağı gibi esasen anılan markaların tescil tarihleri gözetildiğinde asıl dava tarihi itibariyle SMK’nın 9. maddesinde düzenlenen 5 yıllık kullanmama süresinin de henüz dolmadığı anlaşılmakla, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, asıl ve birleşen davada davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin anılan taraftan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında asıl ve birleşen davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2022