Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/623 E. 2021/1668 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/02/2019 tarih ve 2018/167 E. – 2019/10 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin 2013 yılından 2018 yılına kadar …. Tic. A.Ş unvanı ile faaliyet gösterdiğini, 2018 yılından itibaren ise mevcut unvanı altında başta pastırma ve sucuk olmak üzere yüze yakın ürün çeşidi ile üretime devam ettiğini, müvekkili Şirket adına tescilli “…” esas unsurlu tanınmış markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2017/37776 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın önce …, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili markaları ile dava konusu başvuru arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, zira hem müvekkili markalarının hem de dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, tüketicilerin dava konusu markayı müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılayacaklarını, öte yandan müvekkili markalarının tanınmış marka olduklarını, tescili halinde dava konusu başvurunun bu tanınmışlıktan haksız yarar sağlayacağını, müvekkili Şirketin “…” ve türevi markaları üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-1631 sayılı kararının iptaline, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin alkol ve içki piyasasında bir tanınmışlığının olduğunu, dolayısıyla davacının … markasıyla herhangi bir şekilde karıştırılma ihtimali olmadığını, taraf markalarının ortak unsuru olan “…” kelimesinin tek başına iltibas yaratmayacağını, müvekkilinin markasında … ifadesinin baskın ibare olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı başvurusu ile davacı markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin olmadığı, davacının eskiye dayalı kullanım nedeniyle üstün ve öncelikli hakkının bulunmadığı, davacının “…” ibareli markasının “…” malları açısından tanınmış olduğu, ancak davalı başvurusunun, davacı markalarının tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlamayacağı, davacı markasının itibarına zarar vermeyeceği, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı, davalının marka başvurusunun kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, dava konusu başvuru ile müvekkiline ait “…” unsurlu markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu, müvekkili markalarının esas ve ayırt edici unsuru olan “…” ibaresinin dava konusu başvuruda da aynen asli unsur olarak kullanıldığını, “…” ibaresini, özellikle de müvekkili şirkete ait “…” markalarının tescilli olduğu 35. sınıf hizmetlerde ve müvekkili markalarının tanınmış olduğu 29. sınıfta yer alan mallar ile bağlantılı olan 32. ve 33. sınıf mallar üzerinde gören tüketicilerin direkt olarak müvekkili Şirket ve markaları ile bağlantı kuracaklarını, ayrıca dava konusu başvuruyu müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılayacaklarını, tanınmış olan müvekkili markasının mal ve hizmet sınıfı gözetilmeden korunmasının gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarının da bu yönde olduğunu, davalı Şirketin başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, ülkemizde yaygın kullanılan bir ad ve soyad olduğu, aynı zamanda bir hayvan ismi olarak bilindiği, bu nedenlerle ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğu ve sırf bu ibarenin taraf markalarında ortak olarak yer almasının karıştırılmaya yol açmayacağı, öte yandan dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklandığı üzere 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde öngörülen hallerin de somut olayda bulunmadığı, dolayısıyla davacı markalarının tanınmışlığının da başvurunun tesciline engel teşkil etmeyeceği, dava konusu başvurunun kötü niyetli olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2022