Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/622 E. 2021/1706 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2020
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması,
Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/01/2020 tarih ve 2019/163 E. – 2020/9 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, müvekkili … adına tescilli “…” asıl unsurlu … sayılı markaların bulunduğunu, diğer müvekkili Şirketin ise marka sahibinden bu markaların kullanım hakkını devraldığını, müvekkili Şirketin … sektöründe faliyet gösterdiğini, davalı tarafın ise söz konusu markalar üzerinde herhangi bir kullanım hakkı olmamasına karşın bu “… …” ibaresini markasal biçimde kullandığını, davalı kullanımının müvekkillerinin marka haklarına tecavüz oluşturduğunu, uyarılmasına rağmen davalının söz konusu kullanımını devam ettirdiğini ileri sürerek, davalının markaya tecavüzünün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, 1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 21/06/2001 tarihinden beri faaliyette bulunduğunu, faaliyetlerinde “… …” ibaresini kullandığını, davacı markasını oluşturan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, davacı markasının tanınmışlığının ispatlanamadığını, müvekkilinin kendi adını kullanmasının SMK’nın 7/5. maddesi uyarınca engellenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “… …” ibaresini kullandığı, bu ibarenin markasal olarak öne çıktığı, söz konusu ibarenin de davacının tescilli “…” ibareli markaları ile yüksek oranda benzerlik gösterdiği, tescilli markaların koruma kapsamında bulunan “…., müşavirliği ve idaresi hizmetleri” ile davalıya ait emlakçılık hizmetinin aynı tür hizmetler olduğu, bu hali ile davalının “… …” ibaresini markasal kullanımının ortalama tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali oluşturacağı düşünülse de, somut olayda davalının adının “…” olduğu, kendi adını ticari faaliyetlerinde markasal olarak kullandığı, 6769 sayılı SMK 7/5-a bendinde tescilli marka sahibinin, dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi durumunda marka haklarından doğan haklarını bu kimselere karşı ileri süremeyeceğinin düzenlendiği, bu nedenle sırf başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak için 6769 sayılı SMK’nın 7/5-a hükmü bahane edilmediği takdirde kişinin kendi adını ve/veya soyadını ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmayacağı, bu minvalde yapılan değerlendirmede davacılara ait “…” ibareli markaların tanınmış marka olduklarına ilişkin tam ispat külfetinin yerine getirilemediği, ibraz edilen davacı delilleri irdelendiğinde tanınmışlığı ispata elverişli yeterli delil bulunmadığı, “…” ibaresinin gerek büyük su kütlesi gerekse de kişi ismi olarak yaygın kullanılan, sıradan ve fantezi olmayan bir sözcük olduğu, ticari yaşamda değişik sektörlerde yaygın olarak kullanılagelen bir ibare niteliği taşıdığı, bu nedenle zayıf marka mahiyetinde bulunan ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, bu hale göre davalının kendi adı olan “…” ibaresini emlakçılık sektöründe kullanmasının, davacının tescilli markalarının imajının kendi ticari faaliyetlerine transferi kastı taşımadığı, davalının dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde bu ibareyi markasal olarak kullandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, gerçek kişinin kendi adını kullanırken tescilli olan bir markayı kullanmasının kötü niyetli olduğunu, mahkemece iyi niyet kuralları çerçevesinde bir kullanımın olup olmadığının araştırılmadığını, davalı kullanımlarının müvekkilinin tescilli markasına tecavüz oluşturduğunu, 6769 sayılı SMK’nın 7/5-a maddesi koşullarının somut olayda bulunmadığını, müvekkilince tanınmışlık ileri sürülmemesine rağmen bu hususta değerlendirme yapılmasının doğru olmadığını, mahkeme kararıyla kanunilik ve tescil ilkesinin derinden yaralandığını, tescilli markanın korunmadığını, “…” ibaresinin emlakçılık sektöründe ayırt edici olduğunu ve davalı kullanımı ile müvekkili markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, hükmün ilanı ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, sırf başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak için SMK’nın 7/5 maddesi hükmü bahane edilmediği müddetçe, kişinin kendi ismini ve soy ismini ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmadığı (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı S:648), nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.02.2021 tarih, 2020/1814 Esas, 2021/1611 Karar sayılı ilamında da, “ad ve soyadın birlikte yer aldığı markalar ile sadece soyadı yer alan markalar arasında 556 sayılı KHK. 8/1-b maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceği kabul edilmiştir. Bununla birlikte bir kişinin ad soyadının tanınmış markalarla bir benzerliğinin bulunması halinde tanınmış marka ile aynı sektörde herhangi bir mal ve hizmet yönünden tescil ettirilmesinin KHK. 8/4 maddesindeki riskleri doğurabileceğinin kabulü gerekir.” açıklamasına yer verildiği, somut olayda davalının kendi adını kullandığı ve başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmaya çalışılmadığı, dolayısıyla davalının kullanımının SMK’nın 7/5-a maddesi kapsamında bir kullanım olduğu ve bu kullanımın davacı … sahibi tarafından engellenemeyeceği, ilk derece mahkemesince de bu gerekçeyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacılar tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/01/2022