Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/612 E. 2021/1704 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2020
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü, Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Meni,
Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/01/2020 tarih ve 2018/491 E. – 2020/36 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirkete ait “…” markasının 1995 yılından beri kullanıldığını ve 14.01.1998 tarihinde 36. sınıfta tescil edildiğini, tüketiciler nezdinde “…” ve “…” markasının müvekkili ile özdeşleştiğini, davalı tarafından müvekkil Şirket markasının haksız ve hukuka aykırı surette kullanıldığının ve bundan haksız kazanç sağlandığının tespit edildiğini, davalıya uyarı yazısı yazıldığını ancak davalının buna itiraz ettiğini, davalı adına tescilli …. ….” ibareli markanın da bulunduğunu, müvekkili markası ile davalı markası arasında iltibas tehlikesinin olduğunu, çünkü her iki markanın asli unsurunun da “…” ibaresinden oluştuğunu, bu nedenle davalı markasının hükümsüz kılınması gerektiğini, öte yandan internet ortamında yapılan sorgulamada, davalının 2016/44442 sayılı markasını tescilli olduğu biçimde kullanmayıp, “… …” şeklinde kullandığının anlaşıldığını, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının esas unsuru olduğunu, dolayısıyla bu ibarenin Paris Sözleşmesi’nin 8. maddesi uyarınca da korunmasının gerektiğini, müvekkilinin markasının hitap ettiği grubun bilgilenmiş tüketici olarak kabul edilemeyeceğini, davalının aynı veya benzer sınıf ürün ve hizmetlerde müvekkilinin tescilli markasını hukuka aykırı olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer bir şekilde kullandığını ve bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalı tarafın hukuka aykırı kullanımının kötü niyetli olduğunu, SMK’nın 150. maddesi uyarınca müvekkilinin zararının tazminini talep edebileceğini, maddi tazminat miktarının emsal lisans bedeline göre hesaplanmasını talep ettiklerini ileri sürerek, davalı adına 2016/44442 sayı ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, davalının, müvekkili markasına tecavüzünün önlenmesine ve menine, 5.000,00 maddi tazminat ile 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın iddiasına dayanak markasını kullanmadığını, bu nedenle hem marka hakkına tecavüz hem hükümsüzlük davası bakımından kullanmama def’inde bulunduklarını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, marka hakkına tecavüz nedeniyle açılan davanın iki yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu ve bu sürenin dolduğunu, müvekkilinin markası ile davacı markası arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının da oluşmadığını, yine somut uyuşmazlığa SMK’nın 6/6 maddesinin uygulanamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı markaları ile davalı markası arasında görsel bir benzerlik bulunmadığı, işitsel olarak markaların birbirinden farklı “…” ve “…” şeklinde telaffuz edileceği, davacı markasının ayırt ediciliğinin çok yüksek olmaması ve taraf markalarının ortalama tüketicilerinin belli bir yaşın üzerinde tüketiciler olması hususları da dikkate alındığında taraf markaları arasında bütün olarak değerlendirildiğinde seri marka veya acente biçiminde algılanma ve bağlantı kurulması dâhil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığı, davacı markaları açısından da SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının gerçekleştiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı, davacı ticaret unvanı davalı markasından farklı olduğundan davacının ticaret unvanından hareketle davalı markasının SMK’nın 6/6 maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, davalının sahibinden.com, hürriyet emlak ve davalıya ait www.tarabyarotamgayrimenkul.com web sitesinde yer alan “… … ….+şekil”, “… …” şeklindeki kullanımlarının davacı markaları ile karıştırılma ihtimali yaratmadığı, dolayısıyla bu kullanımların davacı adına tescilli markalardan doğan haklara tecavüz teşkil etmediği, her ne kadar davacı tarafından … ve … davalının “…+şekil” ve “…+şekil” şeklindeki kullanımlarına ilişkin görseller sunulmuş ise de, yapılan incelemede buna ilişkin herhangi bir kayda rastlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin tescilli markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin 36. sınıf hizmetler için ayırt edici bir ibare olduğunu, ayrıca hükümsüzlüğüne karar verilip kesinleşinceye kadar bir markanın, geçerli tüm hakları marka sahibine sağlayacağını, koruma önceliğinin müvekkilinin tescilli markasında olduğunu ve haksız tescil edilen davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, mahkeme kabulünün aksine dosyada mevcut bilirkişi raporunda müvekkili markasına tecavüz olduğunun açıklandığını, bu husus göz ardı edilerek karar verildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE: Dava, marka hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün önlenmesi, meni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile karşılaştırmaya esas işaret arasında karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre dava konusu 2016/44442 sayılı “…+şekil” marka ile davacıya ait “…” asıl unsurlu markalar arasında dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira markaların bir bütün olarak karşılaştırılmaları gerektiği gibi karıştırılma tehlikesinin bulunup bulunmadığı değerlendirilirken, markaları oluşturan ibarelerin ayırt edici niteliklerin ve marka kapsamındaki ürünlerin ortalama tüketicilerinin dikkat düzeylerinin de gözetileceği, bu hususlar dikkate alındığında markaların ortalama tüketicileri nezdinde karıştırılmayacakları, aynı nedenlerle davalının “… …” şeklindeki fiili kullanımının, davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturmayacağı, her ne kadar davalının “…” ve “…” asıl unsurlu kullanımlarının olduğu ileri sürülmüş ise de ilk derece mahkemesince de kabul edildiği üzere davacı tarafça bu iddianın ispat edilemediği, dava dilekçesi ekinde sunulan ve başkaca bir delille desteklenmeyen görselin bu iddianın ispatına yeterli olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2022