Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/603 E. 2021/1664 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
.
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

.
.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2020
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/01/2020 tarih ve 2019/143 E. – 2020/24 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin … nezdinde 2017/98660 sayılı 07, 12, 35.sınıflarda tescil edilmek üzere “… …+şekil” ibareli marka başvurusunu yaptığını, davalı Şirketin “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak bu başvuruya yaptığı itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiğini ve başvurunun reddine karar verildiğini, bu karara yaptıkları itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı Şirketin kuruluşu aşamasında müvekkili Şirketin eski sahibinin de bulunduğunu, bu şekilde davalı Şirketin önceleri 4 ortaklı bir yapıya sahipken davalı Şirketin 07.04.2017 tarihinde alınan yönetim kurulu kararı ile kısmi bölünme yoluna gidildiğini, bu şekilde 4 farklı şirket olarak ticari hayatlarına devam etmeye karar verdiklerini, müvekkili Şirketin özellikle … üretimi, imalatı ve satışı alanında faaliyet göstermek üzere davalı Şirketten bölünme sureti ile davalı Şirket yetkilisinin de yazılı onayı ile kurulduğunu, müvekkilinin … … şeklindeki unvanının da taraf şirketlerin yetkililerinin imzaladığı protokol ile belirlendiğini, müvekkilinin halen davalı Şirketin yetkilisinin yazılı onayı ve taraflarca imzalanan protokol hükümleri gereğince … … ticari unvanı altında aktif bir şekilde … üretimi, imalatı ve satışı yaptığını, müvekkilinin markasını faaliyet alanı olan kara taşıtları için motorların yer aldığı sınıfta tescil ettirmek istediğini, marka başvurusuna itiraz eden davalı Şirketin ise çapa makinesi üretimi yaptığını, tarafların faaliyet alanlarının tamamen farklı olduğunu, müvekkili başvurusu ile redde mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, markaların kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin de tamamen farklı olduğunu, “… …” markasının aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu ve bu nedenle de korunması gerektiğini ileri sürerek, YİDK’nun 25.01.2019 tarih ve 2019-M-418 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” markasının müvekkili tarafından ilk olarak 1976 yılında kullanılmaya başlandığını ve 19.02.1987 tarihinde marka tescil belgesine bağlandığını, müvekkilinin taraflar arasında imzalanan protokol uyarınca davalı Şirketin ticaret unvanı kullanımına izin verdiğini ancak “…” ibaresinin marka olarak kullanımına izin vermediğini, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğunu ve bu benzerliğin iltibasa yol açacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında iltibas tehlikesinin bulunduğu, iptali istenen YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların mahkemece incelenmediğini ve değerlendirilmediğini, raporun hüküm kurmaya yeterli olmadığını, müvekkili başvurusunun davalı ile aralarında yaptıkları protokole aykırılık oluşturmadığını, müvekkilinin ticaret unvanının, müvekkili ve davalı yetkilisi ile birlikte kararlaştırıldığını, müvekkilinin üretimini ve pazarlamasını yaptığı hiçbir ürün üzerinde “… ” markasını kullanmadığını, müvekkili ile davalı şirketin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, müvekkili başvurusu ile davalı markalarının birbirlerinden farklı bulunduklarını, markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin de farklı olduklarını, markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, “…” ibareli çok sayıda markanın tescilli bulunduğunu, “… …” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu ve yasal hükümler uyarınca korunmasının gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli başvuru ile redde mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira redde mesnet markaların asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin dava konusu başvuruda da asli unsur olarak kullanıldığı ve “…” ibaresinin dava konusu başvurunun kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt edici nitelik de taşıdığı, iltibas değerlendirmesinde marka sahiplerinin fiili faaliyet alanlarının bir öneminin bulunmadığı, esas olanın markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetler olduğu, somut olayda da taraf markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin benzer bulundukları, davacı tarafça dayanılan ve taraflar arasında imzalanan protokolde açıkça “…” ibaresinin yalnızca davacının ticaret unvanında kullanılacağının ve marka olarak kullanılmayacağının belirtildiği, “…” ibaresinin davacının ticaret unvanında yer alan bir ibare olmasının da başvurunun tesciline imkan sağlamayacağı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığına ilişkin istinaf itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.