Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/602 E. 2021/1663 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2020
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/01/2020 tarih ve 2019/129 E. – 2020/53 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … …+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, 2018/21882 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın önce …, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu marka başvurusu ile müvekkili adına tescilli markalar arasında iltibas tehlikesi olduğunu, zira müvekkiline ait markaların esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, dava konusu başvurunun ise “… … …” ibareli olduğunu, söz konusu başvuru markasında ayrıca Arapça bir kelimenin yer aldığını, Arapça bilmeyen tüketicilerin markayı kısaltarak … olarak okumasının muhtemel olduğunu, marka kapsamlarının da benzer bulunduğunu, dava konusu başvurunun tescili halinde marka kapsamındaki ürünlerin ortalama tüketicilerince müvekkilinin seri markası olarak algılanabileceğini, müvekkili markalarının uzun yıllardır yoğun ve ciddi surette kullanmakla oldukça iyi bilinir marka haline geldiklerini, bu bakımdan söz konusu markaların sektörde güçlü ayırt edici niteliği haiz olduğunu, “…” ibaresinin zayıf bir ibare olmadığını, 30.sınıfta yer alan “kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” emtiaları bakımından ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu markalar bakımından öncelikli ve üstün hak sahibi olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-158 sayılı red kararının kısmen iptaline ve davalı adına başvurusu yapılan 2018/21882 sayılı markanın 30. Sınıfta “kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” ve bu emtialarla sınırlandırılmış 35. Sınıfta yer alan perakendecilik hizmetleri yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı gerçek kişi, kendisinin … uyruklu olduğunu, şahsına ait toptan gıda dükkanı bulunduğunu, …’de “… … …” markasını kullandığını, buna ilişkin olarak marka başvurusu yaptığını, markanın 03.04.2019 tarihinde tescil edildiğini, sadece …’lilerin bildiği bu markaya ilişkin ürünü Türkiye’de yaşayan … uyruklu vatandaşlara satacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markaları arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış marka sayılamayacağı, somut uyuşmazlıkta 6769 sayılı SMK’nın 6/4. hükmünde aranan koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkili adına 1997 yılından beri tescilli olarak kullanılan “…” ibareli ve “…” esas unsurlu seri markaların ayırt edici nitelikte olduklarını, müvekkilinin “…” ve “…” esas unsurlu ve ibareli birçok seri markanın ve tasarımların maliki olup, markalarını uzun yıllardan beri yoğun ve ciddi surette kullanarak oldukça iyi bilinir marka haline getirdiğini, mahkemece markalardaki ortak kelime unsuru olan “…” ibaresinin tüm sektörlerde sıklıkla kullanılan ayırt edici gücü zayıf bir ibare olması nedeniyle markaların karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığını, oysa ki bir işaretin bazı mal veya hizmet için ayırt edici olmasa bile ayırt ediciliğin mal veya hizmetin niteliğine göre değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla bir marka anlamından veya ait olduğu ürün veya hizmet grubundan uzaklaştıkça ayırt ediciliğinin de o oranda artacağını, “…” kelimesinin “…” ibaresinin baş harflerinden oluşan kısaltma olduğunu ve müvekkil Şirket tarafından 30. sınıfta yer alan “kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.” için kullanıldığı göz önüne alındığında kullanıldığı içecek sektörü için ayırt ediciliği oldukça yüksek bir ibare olduğunun kabulünün gerektiğini, kaldı ki müvekkil Şirkete ait … ibareli ve … esas unsurlu markaların tescil ve koruma bakımından da öncelik hakkına sahip olduğunu, müvekkili markasının sektöründe yaygın bilinirliği ve ortak … kelimesinin kullanılacak sektörde güçlü bir ayırt edici niteliğe sahip olmasının da davaya konu markayı müvekkili markasıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer kıldığını, bu nedenle taraf markalarının karıştırılacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE: Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… … …+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, çok önemli bir kişi, statüsü veya önemi nedeniyle özel imtiyaz sahibi olan kişi anlamlarına geldiği ve bu anlamı itibariyle ayırt ediciliğinin oldukça düşük olduğu, başvurunun asli unsurunu bilinen bir anlamı olmayan “…” ibaresinin oluşturduğu, dolayısıyla “…” ibaresinin taraf markalarında ortak olarak yer almasının, dava konusu başvurunun bütünü düşünüldüğünde iltibasa yol açmayacağı, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.02.2017 tarih, 2016/14943 E., 2017/883 K. Sayılı ilamında da “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunun kabul edildiği, öte yandan davacı markalarının tanınmış olduklarının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022