Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/601 E. 2021/1662 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2017
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/03/2017 tarih ve …. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” asıl unsurlu tescilli ve tescilsiz markaların bulunduğunu, davalı gerçek kişilerin ise 2014/50199 sayılı “… … … … …. ibareli marka başvurusunda bulunduklarını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın önce …, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, müvekkili markalarının 41. ve 43.sınıflarda tescilli olduğunu, bu nedenle 43.sınıfta tescili bulunmadığı gerekçesinin hatalı olduğunu, üniversite bünyesinde kafetarya, lokanta, yurt, kütüphane, tiyatro, … sanat etkinlikleri, spor salonları ve sağlık merkezi vb. hizmetlerin yer aldığını, başvurunun müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını, ayrıca müvekkili markalarının tanınmış olduklarını ve dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkilinin tanınmış markalarının sulandırılacağını, tanınmışlık nedeniyle de başvurunun reddinin gerektiğini, davalı Kurum kararının daha önceki kararları ile de çeliştiğini, dava konusu “… … … …” ibaresinin 556 Sayılı KHK’nın 7/1-f. maddesi anlamında coğrafi kaynak bildirerek halkı yanıltan marka olduğunu, … mevzuatı gereği azınlık, yabancı ve milletlerarası okullar hariç diğer kurumlara ülke, millet, yabancı kurum ve kuruluş adları verilemeyeceğini, dava konusu marka başvurusunun eğitim hizmetleri, tıp hizmetleri, restoran hizmetleri ve güzellik hizmetler vb.bir çok alanda yapıldığını, “…” ibaresine sahipken hastane, güzellik hizmeti, hayvan barınağı, bahçıvanlık gibi alanlarında markanın nasıl kullanılacağını, bu haliyle halkı yanıltacak olduğunu, başvurunun fiili faaliyet göstermedikleri alanda yapılması nedeniyle kötü niyetli olduğunu, davalıların marka tescili gerçekleştirme hakkını, haksız rekabet mücadelesinin bir aracı olarak kullandıklarını, müvekkilinin 43.sınıfta yer alan hizmetler yönünden üstün ve gerçek hak sahibi olduğunu, emsal teşkil edecek Ankara 2.FSHHM.2015/314 E.sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunun haklılıklarını tespit ettiğini, dava konusu marka başvurusunun TTK.56,57,58. madd hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek, …. sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2014/50199 sayılı marka başvurusunun, 41.sınıftaki hizmetler açısından davacı markası ile 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, dava konusu 2014/50199 sayılı marka başvurusunun, 43. ve 44.sınıftaki hizmetler açısından davacı markası ile 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davacının … ibareli markalarının 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi anlamında tanınmış marka olduğu iddiasının ispatlanamadığı, markalar tanımış olsa dahi 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığı, dava konusu 2014/50199 sayılı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’nun 2016-M-1669 sayılı kararının 43 ve 44. sınıftaki hizmetler yönünden kısmen iptaline, 2014/50199 sayılı marka tescil edilmediğinden hükümsüzlüğüne ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, gerek marka başvurusuna itiraz aşamasında gerekse de bu davada tescilsiz marka kullanımı nedeniyle öncelik hakkına ve gerçek hak sahipliğine dayandıklarını ancak mahkemece bu iddiaları yönünden bir değerlendirme yapılmadığını, “…” kelimesinin “eğitim hizmetleri” alanında zayıf bir marka olmadığını, Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 2016/6363 E, 2017/6652 K. sayılı ilamında “…” markasının eğitim ve öğretim hizmetleri açısından zayıf bir marka olmadığının açıkça hüküm altına alındığını, davalıların kötü niyetli olduklarını ve haksız rekabete yol açtıklarını, davalı markasının seri marka imajını ortaya çıkardığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik bulunmadığını, markaların bir bütün olarak değerlendirilmelerinin gerektiğini, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… … … … …+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan 43. ve 44. sınıf hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira “…” ibaresinin bu sınıflarda yer alan hizmetler bakımından ayırt ediciliği yüksek bir ibare olduğu, buna karşılık başvuru kapsamında yer alan 41. sınıf hizmetler yönünden ise taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, çünkü anılan hizmetler yönünden “…” ibaresinin ayırt ediciliği zayıf olduğu gibi Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25.05.2016 tarih ve 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, başvuru konusu işaretin kapsadığı 41. sınıf hizmetlerin alıcılarının, dikkat düzeylerinin yüksek olduğu, bu nedenle taraf markaları karıştırmayacakları, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.02.2019 tarih, 2017/4911 E., 2019/1371 K. sayılı ilamının da bu yönde bulunduğu, her ne kadar davacı tarafça tescilsiz marka kullanımı nedeniyle “…” ibaresi üzerinde öncelik ve gerçek hak sahipliğine dayandıkları, bu iddiaları yönünden mahkemece bir değerlendirme yapılmadığı bir istinaf itirazı olarak ileri sürülmüş ise de yukarıda açıklanan nedenlerle “…” ibaresi, 41. Sınıf hizmetler yönünden düşük ayırt ediciliğe sahip olduğundan ve 41. sınıf hizmetlerin alıcılarının, dikkat düzeyleri yüksek olduğundan, davacının öncelikli ve gerçek hak sahipliğinin bulunmasının sonuca etkisinin olmadığı, başvurunun kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ile davalı … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … … Kurumundan alınması gereken 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı Kurum tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin anılan Kurumdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı Üniversite harçtan muaf olduğundan istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022

….