Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/582 E. 2021/1638 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 01/10/2019 tarih ve ……… sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin akümülatör üretimi ve satışı konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, geçmiş dönemlerde uzun yıllar müvekkilinin genel müdürlüğünü yapan dava dışı ……. 21.04.2014 tarihinde müvekkili firmadan istifa ettiğini ve rakip firmaya geçtiğini, rakip … A.Ş.’nin akü üretimi için fabrika kurduğunu, …’in rakip firmada işe başladıktan sonra müvekkil şirketin fabrikasında üretim, bakım ve pazarlama konularında bilgi sahibi olan çalışanları da transfer etmeye başladığını, bu konuda müvekkili tarafından hem rakip firmaya hem de …’e 13.11.2014 ve 08.07.2015 tarihli ihtarnamelerin keşide edildiğini, ancak rakip firmanın bu tür eylemlerine devam ettiğini, davalının da bu şekilde rakip firma tarafından ikna edildiğini, 21.07.2009 tarihinden iş sözleşmesinin sona erdiği 30.07.2018 tarihine kadar müvekkili firmada üretim personeli olarak çalıştığını, 15 yıl ve 3.600 prim ödeme gün sayısını tamamlaması nedeniyle emeklilik başvurusu sonucu kendisine kıdem tazminatı ödenerek talebi üzerine iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, davalının emeklilik nedeniyle işten ayrılmış olmasına rağmen … … … ve Ticaret A.Ş. nezdinde çalışmaya başladığını, ancak bu durumun davalının iş sözleşmesinden kaynaklanan rekabet yasağına ilişkin taahhüdüne aykırılık teşkil ettiğini, davalının 9 seneyi aşkın süre boyunca müvekkili firmada akümülatör üretimi bölümünde çalıştığını, akümülatör üretimi, tasarımı, know how dahil tüm teknik ve ticari sırlara vakıf olduğunu, müvekkilinin sadece akümülatör işi yapmadığını, akümülatör ve diğer üretim parçalarını … fâaliyetleri ile sürekli geliştirdiğini, davalıya imzalatılan şartname teslim tutanağında, kendisine teslim edilen bilgi, döküman veya üretim aşamaları sırasında edindiği şartname, formül ve diğer tüm bilgilerin gizli olduğunun, bu gizli bilgileri saklama yükümlülüğün bulunduğunun belirtildiğini, davalının şu an çalıştığı firmanın merkezinin Ankara’da olduğunu, davalının çalıştığı yerin … adresi gösterilmesinin apaçık haksız rekabet ve sadakat yükümlülüğünü bertaraf etme amacını taşıdığını ileri sürerek, davalının haksız rekabet etmeme taahhüdüne aykırılığının tespitine, rekabet yasağına ve taahhüde aykırılık nedeniyle şimdilik 68.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacı yanında çalışmadan önce de iş tecrübesi olan ve geçmişi nedeniyle davacı işyerinde işe alınan bir kişi olduğunu, davalı nezdinde bir süre çalıştıktan sonra ustabaşı pozisyonuna geçmesinin istendiğini, çeşitli vaatlerde bulunulduğunu, ancak ustabaşı olarak üç yıl görev yapmasına rağmen verilen söz ve vaatlerin yerine getirilmediğini, müvekkilinin iş yükünün arttırıldığını, günlük dört saat fazla mesaiden hariç olarak gece arızalarında uykudan uyandırılarak fabrikaya çağrıldığını, İş Yasası gereğince yıllık üst sınırı 270 saat olan fazla mesai süresini üç ayda doldurduğunu, aşırı yoğunluk ve yorgunluk nedeniyle fazla mesai yapmak istemediğinde ise müvekkiline karşı psikolojik baskı ve tehditlerde bulunulduğunu, işçilere gözdağı vermek için iki işçinin tazminatsız olarak işten çıkarıldığını, müvekkilinin kimseyle kötü olmama düşüncesi ile yasal hakkı olan 3.600 prim günü ve 15 yıl çalışma süresini tamamladığında işten ayrılmak istediğini, işten ayrıldıktan sonra emeklilik yaşını doldurmadığı için emekli maaşını alamadığını, ailesinin geçimini sağlamak için yeni iş arayışına girdiğini, birçok işyerine müracaat ettiğini, ekonomik kriz nedeniyle birçok firmanın işe almadığını, bir ay sonra Ako akü firması ile görüştüğünü ve işçi olarak işe başladığını, müvekkilinin davacının yanında çalışırken, şu anda çalıştığı yere göre daha çok para kazandığını, bu durumun SGK kayıtları ile sabit olduğunu, davacı yanın müvekkiline uyguladığı baskılardan, haksız ve eşitliğe aykın tutumlarından kurtulmak için işten ayrılmak zorunda kaldığını, işten ayrılmasının rekabet veya diğer iddialarla bir ilgisinin olmadığını, davacı yanın rekabet yasağı sözleşmesi ve rekabet yasağı şartının geçersiz olduğunu, müvekkilinin davacı yana ekonomik olarak bağlı durumdayken baskılar sonucu yeni sözleşme imzalamak zorunda kaldığını, davacı yanın bahsettiği hususların müvekkili gibi mavi yakalı personelin değil, üst yönetimin veya teknik mühendis kadrosunun bilgisinde olabileceğini, müvekkili gibi herkes tarafından bilinmesi mümkün olan bilgileri haiz işçilerle rekabet yasağı sözleşmesinin yapılamayacağını, rekabet yasağının geçerli olduğu düşünülse bile yapılan sınırlamanın İstanbul ve Ankara illerini kapsadığını, ülkemizin iki büyük ilini kapsayan bu şartın çalışma hürriyetini kısıtlayıcı olduğunu, ayrıca müvekkilinin çalıştığı işyerinin …… bulunduğunu, iş sözleşmesinin buradaki işyeri için yapıldığını, işe giriş bildirgesinin burası için verildiğini ve fiilen de burada çalıştığını, rekabet yasağının geçerli olduğu düşünülse dahi, müvekkilinin yasak kapsamında bulunmayan bir ilde çalıştığından bu yönüyle de davanın reddinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacının bir dönem işçisi olan davalı tarafından rekabet yasağına ilişkin taahhütte bulunulduğu, taahhüdün usulüne uygun olarak yazılı yapıldığı, sözleşmenin 1.6 maddesine göre, sözleşmenin sona ermesini takiben iki yıl içinde Ankara veya İstanbul sınırları içinde davalının aynı faaliyet alanında çalışan firmada çalışmamasına yönelik anlaşma yapıldığı, buna aksi hareket halinde son brüt maaşın yirmi katı tutarında cezai şartın tahsil edileceğinin kararlaştırıldığı, davalının davacı iş yerinden 30/07/2018 tarihinde çıktığı, dava dışı … … … ve Tic. A.Ş. nezdinde iki yıllık süre dolmadan çalışmaya başladığı, davalının akü üretimi aşamasında görev alması ve işçilere eğitim verdiği de gözetildiğinde, davacıya ait üretim sırlarına vakıf olabileceği ve bu bilgilerin aynı faaliyet alanında çalışan … … … ve Tic. A.Ş. nezdinde de kullanabileceği, her ne kadar bu şirketin merkezinin … ili içinde olduğu davalı tarafından savunulmuş ise de Ankara ilinde şubesinin bulunduğu ve Ankara ilinde faaliyetinin olduğu gözetildiğinde, belirsiz süredeki iş sözleşmesindeki coğrafi sınıra ilişkin şartın da gerçekleştiği, sözleşmeye göre hesaplanan cezai şartın işçi statüsünde olan davalı yönünden yüksek bulunması nedeniyle, hesaplanan miktardan TBK’nın 182/3. maddesi uyarınca re’sen yarı oranda indirim yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı tarafından davacıya haksız rekabet etmeme taahhüdünün ihlal edildiğinin tespitine, 34.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemece makine mühendisi olarak görevlendirilen …’in, bilirkişi listesinde “makine” uzmanlık alanında kayıtlı olmadığını, müvekkilinin davacının yanında çalıştığı işte sır sahibi olup olmadığı tespit edilmeden karar verildiğini, müvekkilinin herhangi bir bilgi gerektirmeyen bir işte çalıştığını, davacının ciddi bir zarara uğrama tehlikesinin bulunmadığını, taraflar arasındaki rekabet sözleşmesinin geçerli kabul edilmesi halinde dahi Ankara ve İstanbul sınırlarında geçerli olacağını, oysa müvekkilinin çalıştığı fabrikanın …’da olduğunu, fabrikanın başka yerlerde şubesinin olmasının sonucu değiştirmeyeceğini, önemli olanın üretim tesisinin nerede bulunduğunun olduğunu, akülerin ülkenin her yerinde satılacağını, satış faaliyetinin farklı bulunduğunu, müvekkilinin çalıştığı işletmenin başka illerde faaliyetinin olup olmadığını bilmek ve varsa buna engel olmak gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, tüm akü şirketlerinin tüm illerde faaliyetinin bulunduğunu, bu durumda müvekkilinin hiçbir yerde çalışamayacağını, TBK.’nın 444. maddesi uyarınca müvekkiline müşteri çevresi ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanını sağlamadığından ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılmasının, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olmadığından, rekabet sözleşmesinin geçersiz bulunduğunu, ayrıca cezai şartın fahiş olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, TBK.’nın 444 vd maddelerine dayalı, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılığın tespiti ve cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 1.6 maddesine göre, davalının sözleşmenin sona ermesini takiben iki yıl içinde Ankara veya İstanbul sınırları dahilinde, davacı ile aynı faaliyet alanında çalışmamasının, buna aykırı hareket halinde, son brüt maaşının yirmi katı tutarında cezai şartın tahsil edileceğinin kararlaştırıldığı, davalının davacı iş yerinden 30/07/2018 tarihinde ayrıldığı, aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … … … ve Tic. A.Ş. nezdinde, iki yıllık süre dolmadan 27/08/2018 tarihinde çalışmaya başladığı, davalının akü üretimi aşamasında görev alması ve işçilere eğitim verdiği de gözetildiğinde, davacıya ait üretim sırlarına vakıf olabileceği ve bu bilgilerin aynı faaliyet alanında çalışan … … … ve Tic. A.Ş. nezdinde de kullanabileceği, bu durumun da davacı yönünden en azından zarar tehlikesi doğuracağı, ancak davacının ticaret merkezinin Ankara ilinde olduğu, buna karşılık davalının çalıştığı fabrikanın … ilinde bulunduğu hususları dosya kapsamı ile sabit olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, bu durumda davalının cezai şart sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışması ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının, önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasına göre de “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak, rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur.
Somut uyuşmazlıkta da TBK 444/2 hükmü uyarınca öncelikle, davacı tarafça dosya kapsamına ibraz edilen deliller değerlendirildiğinde, rekabet yasağı düzenlemesinin süre ve kapsam itibariyle geçerli olduğu, bir an için “Ankara veya İstanbul sınırları içinde” koşulunun aşırı nitelikte bulunduğu düşünülse bile, davalının davacı ile aynı il olan Ankara’da çalışmış olması halinde, 6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasına göre, rekabet yasağı hükmünün kapsam bakımından sınırlanabileceği düşünülmüştür.
Ancak yukarıda da değinildiği üzere, davacının ticaret merkezi Ankara ilindedir. Yine dosyaya sunulan 23.01.1987 tarihli ana sözleşmeye göre, dava dışı … … … ve Tic. A.Ş.’nin merkezi de Ankara’dadır. Buna karşılık … TSM.’nin 26.12.2018 tarihli yazısına göre, … … … ve Tic. A.Ş.’nin “…” adresinde tecilli bir şubesi vardır. Anılan şirketin fabrikası da … adresindedir. Davalı da dosyaya sunulan ücret bordrosuna, işe giriş bildirgesine ve iş sözleşmesine göre …’daki bu fabrikada çalışmaktadır.
Özellikle günümüz ekonomik hayatının gereklilikleri nazara alındığında, büyüme eğilimindeki birçok şirketin merkezlerini, ekonominin baş kenti kabul edilen İstanbul veya ticari ilişkilerin daha kolaylıkla kurulduğu ve yürütüldüğü Ankara, İzmir gibi büyük kentlere taşımaya çalıştıkları bilinen bir gerçektir. Nitekim … … … ve Tic. A.Ş.’nin ortakları ve yönetim kurulu üyeleri dahi … ilinde ikamet ettikleri halde, şirketlerinin merkezini Ankara’da kurmayı tercih etmişlerdir. Böyle durumlarda bir şirketin başka bir ilde faaliyet gösteren fabrika, üretim tesisi veya satış yeri gibi işletmelerinde çalışan işçilerinin, şirketin merkezinin bulunduğu İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerde çalıştıklarının kabul edilmesi, bu suretle de merkezleri yine aynı büyük şehirlerde bulunan işten ayrıldıkları şirketlerle rekabet yasağına aykırı davrandıkları sonucuna varılması, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile teminat altına alınmış çalışma hürriyeti ilkesine ve hakkaniyet ölçülerine aykırılık oluşturacaktır. Bu durumun 6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasında düzenlenen, rekabet yasağı hükmünün kapsam bakımından sınırlanabilme ölçülerinin de dışında kalacağı kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta da dava dışı … … … ve Tic. A.Ş.’nin üretim yerinin ve fabrikasının … ilinde bulunduğu, davalının da …’daki bu fabrikada çalıştığı, dosyaya sunulan tüm bilgi ve belgelere göre sabittir. Resmi belgelerle ve tanık beyanları ile bu hususun sabit olması karşısında, davalının çalıştığı yerin … adresi gösterilmesinin, apaçık haksız rekabet ve sadakat yükümlülüğünü bertaraf etme amacını taşıdığına yönelik davacı iddiasına da Dairemizce itibar edilmemiştir.
O halde mahkemece davalının fiilen davacının ticaret merkezinin bulunduğu Ankara ilinde çalışmadığı ve bu nedenle de yer itibariyle davacı şirketin zararına yol açacak şekilde rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmadığı kabul edilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi Dairemizce doğru görülmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2019 gün ve….. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak yatırılan 1.161,27 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.101,97 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 2.322,54 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2021

….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.