Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/552 E. 2021/1582 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2019
NUMARASI …
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/11/2019 tarih ve…. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2012 yılında, “… – …” işletme adı ile ticaret siciline kayıt yaptırdığını ve “…” unvanlı işletme adını, 2012 yılından beri kesintisiz ve yaygın olarak kullandığını, ayrıca …. numarası ile 29, 35, 40 ve 43. sınıflara giren mal ve hizmetlerde tescilli olan “…” markasıyla ticari faaliyetini sürdürdüğünü, davalı tarafın, müvekkilinin 2012 yılından beri kullandığı markası ile çok benzer olan markayı…. numarası ile 29, 35, 40 ve 43. sınıflarda tescil ettirdiğini, davalının ,müvekkilinin markasının itibarından faydalanma çabasında olduğunu, davalının müvekkilinin iş yerine çok yakın yerde açtığı iş yerinde “…. …” unvanını kullanmakta ve yazar … fişlerinde, ürün ambalajlarında ve sair bütün tanıtım evraklarında, “… …” unvanı ile faaliyette bulunduğunu ayrıca, telefonla aldığı siparişlerde de, kendisini müvekkillerinin diğer şubesi olarak tanıttığını, davalı tarafın markasının “…” şeklinde tescil ettirmişse de markanın “…” şeklinde okunacağını, fiili kullanımlarının da “…” şeklinde olduğunu, SMK’nın 6/1,6/3,6/6 ve 6/9 maddeleri gereğince dava konusu markanın hükümsüz kılınması gerektiği gibi davalı kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalı adına…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ,marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetin tespitine, ref’ine ve men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin markasını babası ile birlikte uzun yıllardır tescilsiz olarak kullandığını, müvekkili markasının davacı markasıyla benzer bulunmadığını, davacı markasının tanınmış olmadığını, müvekkillinin babası……. Bulvarında bulunan “… …” ibareli işletmeyi beraber işlettiklerini, daha sonra dava konusu markayı kendi adına tescil ettirdiğini, dava konusu markanın, davacı markasından bambaşka bir kompozisyon ile oluşturulduğunu, markanın yazılı şeklinin “… … şekil … şekil …&… “elli yıllık tecrübe ile…” şeklinde olduğunu, burada bile “50 yıllık tecrübe ile” ve … ibarelerinin eklenmesi ile markanın ……. …” ile olan ilişkisinin gösterilmeye çalışıldığını, davacının dayanak markasının sadece “…” ibaresinden oluşmadığını, “…” ibaresinin cins bildiren bir ibare olduğunu ve “…” ibaresinin de tali unsur konumunda bulunduğunu bu haliyle marka başvurusu yapılmış olsa idi markanın zaten mutlak red nedenleri gereğince ilk incelemeden dahi geçemeyecek olduğunu, bu nedenle bir kısım ilaveler yapıldığını, bu durumda markanın bir bütün olarak ele alınması ve bu şekilde markaların mukayese edilmesi gerektiğini, davacının tecavüz davası yönünden essiz kaldığını ve bu nedenle hak kaybına uğradığını, lokasyonda bulunan işletmelerin varlığından haberdar olunacağının aşikar olduğunu, taraf markalarının benzer olmadığından SMK amir hükümleri anlamında tecavüz fiili işlenmediğini, TTK amir hükümleri gereğince de haksız rekabet yaratılan bir hususun somut durumda olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu markada, yuvarlak bir alan içerisinde, “… … … … & … “50 yıllık tecrübe ile” ifadelerinin yer aldığı, davacı markasında ise “önen … since 1962 önen” ibarelerinin bulunduğu, markalar incelendiğinde, davaya konu markada yer alan “… & …” ibarelerinin çok silik bir tonda yazıldığı,“50 yıllık tecrübe ile” ibaresinin ise markanın geneline bakıldığında küçük boyutta kaldığı ve ilk başta dikkati çeken düzeyde olmadığı, markada ilk olarak “… … …” ibareleri ile bu ibarelerin devamında yer alan satır şeklinin ön plana çıktığı, markanın okunuşunun “…” ve “…” şeklinde bitmediği, ibarelerin uzantısı olan ve harfe referans yapacak şekilde konumlandırılmış satır şeklinin markayı “…” şeklinde okunmasına neden olduğu, davacı markasında ise “önen” ibarelerinin sağ ve sol tarafa yaslatılmış olması ile ön plana “…” ve şekil işaretlerinin çıktığı, “since 1962” ibaresinin almış olduğu eğim ile okunamayacak şekilde deforme olduğu, taraf markalarında ortak olduğu iddia edilen “…” ve “…” ibarelerinin Türkçe olduğu, “…” ibaresinin göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı, iyi, hoş vb. anlamlara geldiği, “…” ibaresinin sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanları kesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse, et satılan dükkân anlamlarına geldiği , taraf markalarında ortak olarak yer alan ibarenin anlamlarının ve okunuşlarının benzer olduğunun kabul edilmesi gerektiği, markalarda yer alan görsellerin ise bıçak, satır ve büyük baş havyan şeklinde olduğu, bu hali ile görsellerin ayırt ediciliğinin (tescilli sınıflar açısından) olmadığı, taraf markalarının, fonetik, anlamsal ve görsel olarak bir bütün halinde değerlendirilmesi esas olacağından markaların bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer bulundukları, taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler de aynı/aynı tür ve benzer olduğundan SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas koşullarının gerçekleştiği, öte yandan dava konusu markanın davacının iş yeri ünvanını oluşturan ibare ile de benzer bulunduğu, davacının faaliyet konusu dikkate alındığında dava konusu marka kapsamında yer alan bir kısım mal ve hizmetler yönünden SMK’nın 6/6 maddesindeki koşulların da oluştuğu, davacının kötüniyet iddiasını ispat edemediği, davalının “… … şekil”, … …” ve/veya “…” şeklindeki markasal kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, davalı taraf, davacının davalının kullanımlarına sessiz kaldığını savunmuşsa da dava tarihi ve davalı markasının tescil tarihleri göz önünde bulundurulduğunda uzun süreli sessiz kalma halinin oluşmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile … sayılı markanın 29, 35, 40 43 sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı kullanımlarının davacının tescilli marka hakkından doğan haklarını ihlal ettiği ve haksız rekabet yarattığının tespiti ile markaya tecavüzün ve haksız rekabetin men ve refine, tecavüzün maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,” …” ibaresinin her türlü iş evrakı tanıtım evrakı broşür satış fişi fatura katalog iş yeri levhasında vs kullanımının engellenmesine, silinmesi mümkün olanların silinmesine, silinmesi mümkün olmayanların imhasına,” …” ibaresi ile sunulan iş mahsüllerinin ticari amaçla bulundurulduğu her yerde el konulmasına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, taraf markalarının hem işaretsel hem de sınıfsal anlamda benzer kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda markaların emtia karşılaştırılması yapılarak dava konusu markanın kısmi olarak hükümsüzlük koşullarının oluştuğunun mütalaa edildiğini buna rağmen davanın tümüyle kabulünün yerinde olmadığını, davacı markasının tanınmış olmadığını, davacı markasını oluşturan ibarelerin ayırt ediciliğini düşük bulunduğunu, ayırt ediciliği bulunmayan markaların iltibas değerlendirmesinin yanlış yapıldığını, müvekkili markasının davacı markasından bambaşka bir kompozisyonla oluşturulduğunu, davacı markasının sadece “…” ibarelerinden oluşmadığını, markaların bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, davacının tecavüz davası yönünden sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığını, zira aynı lokasyonda bulunan işletmelerin birbirinden haberdar olacağının aşıkar olduğunu , bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmeden hükme esas alınmasının hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i , ref’i istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markaları arasında “…” ibaresinin ortak olarak yer almasından kaynaklı iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunduğu, zira “… … şekil … şekil …&… “elli yıllık tecrübe ile…”” ibarelerinden oluşan dava konusu markada, “ … …” ibareleri ile bu ibarelerin devamında yer alan satır şeklinin ön plana çıktığı, markanın okunuşunun “…” ve “…” şeklinde bitmediği, ibarelerin uzantısı olan ve harfe referans yapacak şekilde konumlandırılmış satır şeklinin markanın “…” şeklinde okunmasına neden olduğu, dava konusu markada yer alan diğer kelime ve şekil unsurlarının taraf markalarını farklılaştırmaya yetmediği, dava konusu marka kapsamında 29,35,40 ve 43. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerle davacının 2012/54756 sayılı markası kapsamında 29,35,40 ve 43. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin de aynı tür ve benzer bulunduğu, bu itibarla taraf markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşulları oluştuğu gibi “…” ibaresinin aynı zamanda davacının işletme adı olması, bu ibare ile dava konusu markanın yukarıda açıklanan nedenlerle benzer olması karşısında, davacı işletmesinin faaliyet konusu da dikkate alındığında, dava konusu markanın 29/1 sınıfta yer alan mallar ile 40. sınıfta yer alan “Gıdaların işlenmesi hizmetleri. Hayvan kesim hizmetleri.”,35/5 ve 43/1 sınıf hizmetler yönünden SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca da hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, diğer taraftan davalının dava konusu kullanımlarının “… … şekil”, “… …” ve “…” şeklinde olduğu, tescilli markadan farklı olarak satır şeklinin bu sefer sadece “…” ibaresinin sonuna gelecek şekilde konumlandırıldığı, bu hali ile de ibarenin “…” şekilde okunmasının muhtemel olduğu, söz konusu kullanımların davacı markasının tescil kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle benzer mal ve hizmetlere ilişkin bulunduğu, bu itibarla söz konusu davalı kullanımların davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde de bir isabetsizlik bulunmadığı, dava konusu markanın tescil tarihi ve dava tarihi tarihi gözetildiğinde sessiz kalma yoluyla hak kaybından da söz edilemeyeceği anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/01/2021