Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2019
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : … Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü.
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/09/2019 tarih ve….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı Şirketin 14.06.2017 tarihinde… sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince…. sayılı …” ibareli markaya dayalı olarak iltibas, eskiye dayalı kullanım, diğer fikri mülkiyet hakkı, kötü niyet gerekçeleriyle başvuruya yapılan itirazın, önce… Başkanlığınca, sonrasında ise … tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira müvekkilinin “… …” ibaresi üzerinde 6769 sayılı Kanun’un 6/3. maddesi anlamında gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğunu, davalı Kurumun, müvekkilinin internet ve sosyal medya hesapları vasıtasıyla gerçekleştirilen kullanımlarına ilişkin eksik ve hatalı değerlendirme yaptığını, bu kullanımları markasal kullanım olarak kabul etmediğini, oysa bu geleneksel yaklaşımın kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin “… …” ibaresini, sosyal medya başta olmak üzere internet alan adı ve bu alan adı altında yayın yapan internet sitesinde kullanmasının markasal kullanım olarak kabul edilmesinin gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin ibare üzerinde öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu, …. ibarelerini kullanarak hesaplar açtığını, Instagram hesabı üzerinden ilk gönderimin 03.10.2015 tarihinde yapıldığını, toplam takipçi sayısının 11.600 olduğunu, … hesabının 2015 tarihinde açıldığını, takipçi sayısının 7.547 olduğunu, … hesabının Eylül 2015 tarihinde açıldığını, takipçi sayısının 8.523 olduğunu, 4.508 adet yayın yapıldığını, … sitesinde … … TV kanalının 15.09.2015 tarihinde açıldığını kanala yüklenen içeriklerin 254.240 kişi tarafından izlendiğini, müvekkilinin reklam sektörü oscarı olarak kabul edilen…..töreninin 2017 yılı etkinliğinde ödül aldığını, 6769 sayılı Kanun’un 6/6 maddesi anlamında müvekkilinin … … ibaresi üzerinde hak sahibi olduğundan bu nedenlerle de başvurunun reddinin gerektiğini, dava konusu marka başvurusunun açık şekilde kötü niyetli olduğunu, dava konusu marka başvurusunun aynı zamanda TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek,…. sayılı … kararının, 35.sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama, hakla ilişkiler ile ilgili hizmetler, reklam amaçlı tasarım hizmetleri”, 38.sınıftaki “Radyo televizyon yayın hizmetleri, Haberleşme hizmetleri” , 41.sınıftaki “Spor, kültür, eğlence hizmetleri, Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler; Film, televizyon, radyo programlarını yapım hizmetleri. Haber muhabirliği, foto muhabirliği” hizmetleri yönünden kısmen iptaline, sayılan hizmetler açısından dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının itirazına mesnet marka başvuru tarihinin, dava konusu marka başvuru tarihinden sonra olduğu için, SMK’nın 6/1. madde hükmünün uygulanamayacağını, aynı Kanun’un 6/3. maddesi hükmü bağlamında davacının eskiye dayalı kullanımının ispatlanamadığını, dava konusu marka başvurusunun, davacının ticaret unvanından oluşmadığı için SMK’nın 6/6. maddesinin somut olaya uygulanamayacağını, kötü niyete ilişkin iddiaların da ispat edilemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket temsilcisi, somut olayda mutlak ve nisbi red nedenlerinin hiçbirisinin bulunmadığını, SMK’nın 6/3. maddesi anlamında hak sahibi olunduğunun ispat edilemediğini, başvurunun kötü niyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının dayanak markasının başvurusunun, dava konusu markanın başvurusundan daha sonra olduğundan 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesi koşullarının da somut olayda gerçekleşmediği, aynı şekilde 6/6 madde koşullarının da oluşmadığı, davacının, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığına ilişkin delil sunmadığı, dolayısıyla davalının işbu davaya konu eylemlerinde kötü niyetli olmadığı, iptali istenen Kurum kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece yetersiz ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulduğunu, dosya içeriğinde yer alan bilgi, belgelerin hiçbirinin, davaya konu edilen sınıflar özelinde ve gerektiği şekilde incelenmediğini, işbu davadaki en önemli iddialarının, müvekkilinin davaya konu “… …” ibaresi üzerinde, davaya konu edilen sınıflarda, 6769 sayılı Kanun’un 6/3 maddesi gereği, öncelikli bir hakkı olduğu iddiasına dayandığını, sosyal medyanın, ülkemizde çok önemli bir konuma geldiğini ve nüfusun çoğunluğu tarafından aktif olarak kullanıldığını, gerek dava dilekçesi ve gerekse de delil listesi ekinde iki klasörden fazla olacak şekilde sunulan ve davaya konu marka başvurusundan yaklaşık iki sene öncesine tekabül eden hiçbir bilgi ve belgenin dikkate alınmadığını, bu kullanımların markasal kullanım olarak değerlendirmediğini, bu yaklaşımın, internetin sağladığı, halihazırda uygulanagelen ve gelecekte karşımıza çıkacak diğer iş yapış şekilleri göz önüne alınmaksızın, son derece sınırlı bir yaklaşım olduğu ve bunun hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, mahkeme kabulünün aksine müvekkilinin, sponsor olarak belirttiği tacir niteliğini haiz kişi ve kurumlar ile ilgili reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini gerek sosyal medya hesapları ve gerekse internet sitesi aracılığıyla yürüttüğünün belgeleri ile sabit olduğunu, müvekkilinin bu kapsamdaki faaliyetlerinin, ticari iş niteliğini haiz bulunduğunu, davaya konu “… …” ibaresinin öncelikli olarak kullanılıp kullanılmadığı yönündeki inceleme ve değerlendirmelerin, sadece müvekkili adına tescilli alan adı ve bu alan adı altında yayın yapan internet sitesine özgülendiğini, ancak, bu kapsamdaki inceleme ve değerlendirmelerin dahi eksik incelemeye dayandığını, davaya konu marka başvurusundan yıllar önce oluşturulmuş, halen dahi son derece aktif olarak kullanılagelen, müvekkili adına tescilli sosyal medya hesapları ve bu hesaplar üzerinden gerçekleştirilen markasal kullanımların hiçbirisinin dikkate alınmadığını, müvekkili adına tescilli www…. uzantılı alan adı ve bu alan adı üzerinden yayın yapan internet sitesinin kullanılıp kullanılmadığını, bu sitenin açıldığı ve aktif olarak müvekkili tarafından aralıksız şekilde kullanıldığını ispatlayacak nitelikte delillerin dosya içerisinde yer almadığının belirtildiğini, müvekkiline ait alan adının, davaya konu marka başvurusu tarihinden çok önce, aktif olarak kullanıldığını ispatlayan pek çok bilgi ve belgenin sunulduğunu, bir an için, sunulan delillerden, bahse konu hususların anlaşılamadığı kabul edilecek olsa dahi, müvekkilinin “… …” ibaresini, kendisine ait alan adı ve bu alan adı altında yayın yapan internet sitesinde, davaya konu marka başvurusundan çok önceki bir tarihte kullandığının ortada olduğunu, sadece bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulan çıktıların dahi, …….. uzantılı alan adı ve internet sitesinin, 2015 senesi, 2016 senesi, 2017 senesi ve 2018 senesinde aktif olduğunu gösterdiğini, gerekçeli kararda, dosyaya sunulan delillerde açık şekilde belli olan hususların, yokmuş gibi yansıtıldığını, bu hususun da inceleme ve değerlendirmelerin ne derece eksik olduğunun açık göstergesi bulunduğunu, tüm uyuşmazlığın, alan adı ve internet sitesi ile sınırlandırıldığını, dosyaya iki klasör olacak şekilde sunulan sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen markasal kullanım ve bunların davaya konu sınıflar anlamında kullanılıp kullanmadığı, bunların hangilerini kapsadığı hususlarının göz ardı edildiğini, 6769 sayılı Kanun 6/6. maddesi kapsamındaki iddialarının da ispatlanamadığı kanaatine varıldığını, bu kabulün de dosya kapsamı ile uyumlu olmadığını, davaya konu marka başvurusunun kötü niyetli olduğu yönündeki iddialarının gerektiği şekilde değerlendirilmediğini, kötü niyet kapsamında, bizzat davalı tarafça ileri sürülmeyen hususların dahi mahkemece kabul edildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafça, davalı Şirketin marka başvurusuna yaptıkları itirazın reddine ilişkin … kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğü talep edilmiş, ilk derece mahkemesince de alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 17.12.2018 tarihli delil dilekçesi ekinde yer alan iki adet DVD’nin bulunduğu, bu DVD’lerdeki dosyaların oluşturulma tarihlerinin dava konusu marka başvurusunun başvuru tarihi olan 14.06.2017 tarihinden sonra olduğu, sunulmuş olan davacı delillerinde, sosyal medya hesaplarına ilişkin görüntü çıktılarında,….. “…” ibarelerinin yer aldığı, dava dilekçesinde …….. alanın adının 01.05.2015 tarihinde davacı adına tahsis edildiğinin ileri sürüldüğü, bununla birlikte internet sitesinin hangi tarihte açıldığı ve aktif olarak hangi tarihler arasında kullanıldığına dair dosyada her hangi bir delile rastlanmadığı, bir alan adının tahsis edilmiş olmasının, o alan adını taşıyan bir internet sitesinin de aynı anda aktif olarak açılıp, faaliyete geçmesi veya sürekli aralıksız aktif olarak kullanıldığı anlamına gelmediği, www…. isimli internet sitesinin davacı tarafından aralıksız ve davacının iddia ettiği hizmetler açısından markasal ayırt edicilik niteliği kazandıracak yoğunlukta kullanıldığının ispatlanmadığı, “…” isimli internet sitesinin içeriği hakkında dosyada her hangi bir delilin bulunmadığı açıklanmış olup, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 11.09.2019 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ise müvekkiline ait alan adının, dava konusu marka başvurusundan çok önce aktif olarak kullanıldığını ispatlayan pek çok bilgi ve belgenin sunulduğu, sunulan videolardan anlaşılacağı üzere “… …” ibaresinin markasal biçimde kullanıldığı, dava konusu marka başvurusundan çok daha önce “… …” ibaresinin markasal olarak kullanıldığı videoların yüklendiği, internet sitesinin arşiv kayıtlarının incelenmesi halinde de müvekkilinin markasal kullanımının tespit edilebileceğini, DVD’ye kaydedip dosyaya sundukları delillerin, yükleme tarihlerinin marka başvuru tarihlerinden sonra olduğu gerekçesiyle incelenmediğini, zira bir DVD’ye herhangi bir veri hangi tarihte kaydedilirse, kaydetme tarihinin o tarih olarak gözükeceği, bilirkişi raporunun 10. sayfasında, internet sitesine ilişkin bir çıktı olmaması nedeniyle hangi kapsamda faaliyet gösterdiklerinin anlaşılamadığının bildirildiği, bu açıklamadan da iki klasör olarak dosyaya sundukları delillerin incelenmediğinin anlaşıldığı belirtilerek, içinde bilgisayar mühendisi bilirkişinin de bulunduğu yeni bir heyetten rapor alınması talep edilmiş, ilk derece mahkemesince bu itirazlar karşılanmadığı gibi bu hususlarda gerekçeli kararda da herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davacı tarafça ağırlıklı olarak internet üzerinden gerçekleşen kullanımlara delil olarak dayanılmış, ilk derece mahkemesince ise bu delillerin ayrıntılı ve denetime elverişli biçimde olarak incelenmediği bilirkişi raporu hükme esas alınmış, davacı yanca bu rapora yapılan itirazlar karşılanmamış ve bu hususta gerekçeli kararda da bir açıklamaya yer verilmemiştir. Oysa, az önce belirtildiği gibi hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı delilleri denetime elverişli olacak biçimde değerledirilmemiş, soyut açıklamalara dayalı olarak kanaat bildirilmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesince, davacı tarafın dayandığı tüm delillerin ayrıntılı ve denetime elverişli biçimde değerlendirilmesi için bilgisayar mühendisi bir bilirkişi ile ilgili sektörden bir bilirkişinin de içinde yer alacağı yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacı delilleri incelenmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin hiç toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının, yukarıda belirtilen iddialarına ilişkin olarak sunduğu deliller değerlendirilmemiş, yine davacının markasal kullanımlarını gerçekleştirdiğini ileri sürülen internet siteleri üzerinde inceleme yapılmamış olup, bu delillerin uyuşmazlığın çözümünde etkili delil oldukları noktasında bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, davacının belirtilen iddiaları üzerinde durulup tüm delilleri değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/09/2019 tarih ve … K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/09/2021 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/10/2021
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…