Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/479 E. 2021/1516 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/11/2019 tarih ve… sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin “…” ve “…” ibareli markalarının 19. ve 35. sınıflarda tescilli olduğunu, davalının …. ibareli marka başvurusunu aynı sınıflarda tescil ettirmek istemesi nedeniyle, görsel, işitsel, sessel ve kavramsal olarak karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, müvekkilinin “…” markasının sektörde tanınmış bir marka olduğunu, dava konusu “…” ibaresinin, “…” olarak telaffuz edilen İngilizce “…” sözcüğünden geldiğini, “….” anlamına gelen “…” sözcüğünün tek başına, herhangi bir ayırt edici işaret almaksızın, dava konusu sınıflarda tescilinin, SMK’nın 5/1- b ve c maddeleri gereğince mümkün olmadığını, “…” ibaresinin tanımlayıcı olduğunu, ayırt ediciliğinin bulunmadığını, buna rağmen müvekkilinin başvuruya itirazlarının, … YİDK’nın 25.10.2018 tarih….. sayılı kararı ile reddedildiğini ileri sürerek, davalı … … kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …… vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, müvekkilinin “…” ibareli muhtelif markalarının 2008 yılından bu yana tescilli olduğunu, 19 ve 35. sınıftaki mal ve hizmetlerde aralıksız ve yoğun kullanımla ayırt ediciliğin sağlandığını, davacının markalarının tanınmış olmadığını, davacının iddiasına mesnet aldığı “…” markasının başvuru tarihinin 2010 yılı olduğunu, oysa müvekkilinin “…” ibareli markalarının 2008 yılından bu yana tescilli bulunduğunu, bu nedenle müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde 19. ve 35. sınıflarda kazanılmış hakkının olduğunu, müvekkiline ait “…” ibaresinin herhangi bir anlamı olmayan, özgün bir ibare bulunduğunu, başvuru esnasında çıkartılan mal ve hizmetlerden sonra kalan mal ve hizmetler açısından diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme vasfına sahip olduğunu, cins, çeşit, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirtmediğini, tanımlayıcı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı markasının tescil kapsamındaki emtea yönünden ayırt ediciliğinin bulunduğu, marka olarak algılanabileceği, tanımlayıcı olmadığı, taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığı, dolayısıyla somut olayda SMK’nın 5/1-b, c, d şartlarının oluşmadığı, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” (ve diğerleri) ibare içeren tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak, ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısının da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden, SMK 6/1 maddesindeki iltibas koşulunun bulunmadığı, davacının tanınmış olduğu iddia edilen markasından haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hususlarının somut delillerle kanıtlanmadığından, SMK 6/5. maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, ayrıca davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığının da somut delillerle kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin “…” ibareli markalarının sektörde son derece tanınmış bir marka olup, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, dava konusu markanın müvekkilinin markaları ile iltibas yaratacağının kesin bulunduğunu, … arasında tek bir “A” harfi farklılığı olup, bunun ayırt edicilik sağlamak için yeterli bir unsur olmadığını, başvuru yapılan tüm mal ve hizmet sınıflarının, müvekkili şirkete ait markaların tescilli olduğu mal ve hizmetler ile ilişkilendirilebilir nitelikte olduğunu, kaldı ki davalı şirketin alçı – … alanında iştigal ettiği gerçeği de dikkate alındığında, davalının marka başvurusunun, 19 ve 35. sınıfta yer alan ürün ve hizmetler bakımından tescil edilmesinin mümkün olmadığını, nasıl ki Türkçe “…” ibaresinin “…” ürünlerinde tescil edilmesi mümkün değilse, İngilizce “…” anlamına gelen “…” ibaresinin de tek başına, herhangi bir ayırtedici unsur almadan tescilinin mümkün olmadığını, “…” ibaresinin tescili talep edilen sınıflarda ve ürünlerde açık bir şekilde tanımlayıcı bulunduğunu, bu nedenle başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 5/ 1 (b) ve (c) maddeleri uyarınca da reddinin gerektiğini, itiraza konu marka başvurusunun kötüniyetli yapılmış olduğunu, SMK’nın 6/9. maddesi kapsamında da reddinin gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü

istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davalı başvurusunun tescil kapsamındaki emtea yönünden ayırt ediciliğinin bulunduğu, marka olarak algılanabileceği, tanımlayıcı da olmadığı, esasen başvurusunun tanımlayıcı olabileceği emteanın ilandan önceki aşamada … Dairesi tarafından başvuru kapsamından çıkarıldığı, taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığı, dolayısıyla somut olayda SMK’nın 5/1-b, c, d şartlarının oluşmadığı, başvuru kapsamında kalan emteanın bir kısmının davacı markaları ile iltibas tehlikesi yaratacak derecede benzer olduğu açık ise de, ibareler yönünden taraf markaları arasında bir benzerliğin bulunmadığı, zira başvurunun esas unsuru olan “…” ibaresinin bilinen bir anlamının olmadığı, davacı markalarının asıl unsurunu oluşturan “…” ibaresinin ise “…..” anlamına geldiği, “….” ibaresinin “…..” anlamında kullanıldığı, davacının “…” markalarının ise “yatılı öğrenci” anlamında olduğu, dolayısıyla taraf markaları arasında anlamsal, fonetik ve görsel açıdan bir benzerliğin bulunmadığı, bu durumda SMK’nın 6/4 ve 6/5. maddesi koşullarının somut uyuşmazlıkta oluşup oluşmadığının tartışılmasına da gerek olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip