Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/435 E. 2021/1731 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/11/2019 tarih ve 2018/431 E. – 2019/501 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ve “…” esas ibareli ibareli markaların sahibi olduğunu, davalının, bu … ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … …+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2017/52605 kod numarasını alan başvurunun ilanı üzerine müvekkili tarafından … Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu markanın müvekkilinin “…” ve “…” esas unsurlu markaları ile ayırt edilemeyecek kadar aynı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, kapsamlarının benzer bulunduğunu, davalı şirketin başvurusunun kötü niyetli olduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkili şirketin ticaret unvanının kılavuz kelimesi olduğunu ve dava konusu marka başvurusunun haksız rekabet teşkil ettiğini, ayrıca davalı ile müvekkili arasında ekonomik ve/veya organik bir bağ olduğu izlenimi uyanacağını ya da tüketicinin dava konusu markaların müvekkilinin izni ile kullanıldığı ya da davalı şirket tarafından sunulan ürünlerin, yapılan hizmetlerin bizzat müvekkili tarafından piyasaya sunulduğu fikrine kapılacaklarını ileri sürerek YİDK’nın 2018-M-7410 sayılı kararın iptali ile dava konusu 2017/52605 başvuru numaralı “… … …+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, … … A.Ş. açısından fer’i müdahale koşullarının oluşmadığını ve davaya katılması bakımından hukuki yararı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının genel nitelikteki perakendecilik hizmetleri üzerindeki tescilinin, davalı Şirketin markasının kapsamındaki mallar ile benzerlik ilişkisi kurulabilecek hizmetler olmadığı, Yargıtay’ın çeşitli kararlarına da konu olduğu üzere 35. son sınıftaki genel nitelikteki perakendecilik hizmetlerinin tek başına Mal Hizmet Sınıflandırmasına konu malların tamamı için hak oluşturması mümkün olmayacağı, mal sınırlandırması yapılmış olan perakendecilik hizmetleri bakımından tescil engelinin ortaya çıkması için engel oluşturan malların ticaret sahasında kullanıldığının ispat edilmesi gerektiği, bu açıklamalar karşısında 35. sınıfın son alt grubunda “genel olarak” tescilli önceki … ile 35. sınıf son alt grubundaki emtia yönünden spesifik olarak sınırlandırılmış sonraki tarihli markaların kapsamındaki malların ilişkilendirilebilmesi için önceki marka sahibinin, fiilen gerçekleştirdiği mağazacılık hizmetlerinin hangi mal ve sektöre ilişkin olduğunu ispatlaması gerektiği, somut davada davacının uyuşmazlık konusu gıda malları ile ilgili olarak fiilen satış yaptığını gösteren hiçbir bilgi ve belge gerek marka işlem dosyasında gerek dava dosyasında bulunmadığı, bu nedenle de davacının genel nitelikteki perakendecilik hizmetindeki tescili nedeniyle davalı şirketin markasının kapsamındaki 29 ve 30. sınıftaki mallarla ilişkilendirilmesi mümkün olmadığı, ibareler arasında bütünsel benzerliğin bulunmadığı, dava konusu yapılan YİDK kararının SMK m. 6/1 açısından yerinde olduğu ve davalı şirket markasının davacının markaları nedeniyle SMK m. 6/1 uyarınca hükümsüzlüğünü gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı, somut uyuşmazlığa SMK m. 6/3 ve 6/4 hükmünün uygulanma imkânı bulunmadığı, dava dosyası kapsamında sunulan deliller ise doğrudan doğruya markanın tanınma derecesi ile ilgili bir kanaate ulaşmaya elverişli bulunmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin 35. Sınıftaki “parekendecilik hizmetleri” kapsamında satışa sunduğu mallar ile davalı yana ait dava konusu markanın 29. ve 30. Sınıflarının birebir benzer bulunduğunu, feri müdahin markasının benzer olduğunu, bilirkişilerce eksik inceleme yapıldığını, mahkemece gerekli inceleme yapılmadığını, tanınmışlığı kanıtlayacak kadar yeterli evrak sunulduğunu, davada YİDK iptali koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalı Şirketin “… … …+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davacının “…” ve “…” esas ibareli markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, davacının itirazının reddedildiği, bu bağlamda dosya kapsamındaki uyuşmazlığın davalının başvurusuna konu markası ile davacının itirazına mesnet markası arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir.
Açıklanan hüküm çerçevesinde … arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalının başvurusuna konu ibarenin “… … …+şekil” olduğu, başvuru konusu ibarede karşılaştırmada esas alınacak ibarenin “…” olduğu, davacının itirazına mesnet markalarının esas unsurunun da “…” ve “…” olması nedeniyle taraf markalarının görsel, anlamsal ve işitsel olarak yapılan değerlendirmede tarafların markalarının ayniyete yakın derecede benzer olduğu ve iltibas riski taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanabilmesi için karşılaştırılan markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği şartının da gerçekleşmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, davalı Şirket markasının kapsamındaki 29 ve 30. sınıftaki malların tamamının, davacının 2015/37644, 2014/48318, 2014/ 48316, 2014/48310, 2014/48292, 2012/13628 tescil numaralı markalarının kapsamındaki 35.son sınıftaki perakendecilik hizmeti kapsamında satışa sunulan 29 ve 30. sınıftaki mallarla aynı/benzer oldukları tespit edilmiştir.
Mahkemece, davacı şirketin genel nitelikteki perakendecilik hizmetleri üzerindeki tescilinin, davalı Şirket kapsamındaki mallar ile benzerlik ilişkisi kurulabilecek hizmetler olmadığı, 35. son sınıftaki genel nitelikteki perakendecilik hizmetlerinin tek başına Mal Hizmet Sınıflandırmasına konu malların tamamı için hak oluşturması mümkün olmayacağı gerekçesi ile tarafların markalarının kapsamlarının benzer bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Gerçekten de, 35. sınıfın son alt grubunda “genel olarak” tescilli önceki … ile 35. sınıf son alt grubundaki emtialar yönünden spesifik olarak sınırlandırılmış sonraki tarihli markaların kapsamındaki malların ilişkilendirilebilmesi için önceki marka sahibinin, fiilen gerçekleştirdiği mağazacılık hizmetlerinin hangi mal ve sektöre ilişkin olduğunu ispatlaması gerekmektedir.
Ancak, bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, somut uyuşmazlıktaki durum bu şekilde olmayıp, davalı Şirketin başvurusuna konu markasının kapsamındaki 29 ve 30. sınıftaki malların tamamının, davacının 2015/37644, 2014/48318, 2014/48316, 2014/48310, 2014/48292, 2012/13628 tescil numaralı markalarının kapsamındaki 35.son sınıftaki perakendecilik hizmeti kapsamında bulunan ve özelleştirilmiş olarak marka tescili kapsamında yazılı bulunan 29 ve 30. sınıftaki mallarla aynı/benzer oldukları görülmektedir.
Bu durumda da davacının itirazına mesnet markaları ile davalının başvurusunun kapsamında bulunan emtianın aynı/benzer olduğu, zira karşılaştırılan malların dağıtım kanalları, kullanım yöntemleri, hedeflenen halk kesimleri aynı olduğu gibi birbirlerini tamamlama veya birbiri yerine ikame edilebilme niteliklerinin de bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6/1. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunduğu için davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi kanaat ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/11/2019 gün ve 2018/431 E. – 2019/501 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, …nun 2018-M-7410 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescil edilen 2017/52605 sayılı “… … …” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Sicilden terkin edilmesine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 3.000,00.TL bilirkişi ücreti, 413,00.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 183,80.TL tebligat ve posta giderleri olmak üzere toplam 3.596,80.TL yargılama giderine, 35,90.TL başvurma harcı ile 35,90.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 3.668,60.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2022