Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/357 E. 2021/1406 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/05/2019 tarih ve ….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin “…..asıl unsurlu tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, … kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın önce … Başkanlığı, sonrasında ise … tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu marka başvurusu ile müvekkili markaları arasında karıştırmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, markaların kapsamlarındaki malların da benzer olduklarını, başvurunun tescili halinde müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, müvekkili markalarının yoğun kullanımı sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazanmış ve tanınmış marka statüsünde bulunduklarını, tanınmış markaların farklı mal ve hizmetler yönünden dahi korunacaklarını, “…” ve “…” ibaresinin müvekkili ticaret unvanının ve işletme adının esas unsuru olduğunu, ayrıca müvekkiline ait…… adlı web sitesinin bulunduğunu, bu nedenlerle SMK’nın 6/6. maddesi uyarınca da başvurunun reddinin gerektiğini, dava konusu marka başvurusunun müvekkilinin markasının tanınırlığından yararlanmak amacıyla kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, ….. sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili başvurusu ile davacının itiraza mesnet markalar arasında karıştırmaya yol açacak kadar benzerlik bulunmadığını, markaların iştigal alanlarının farklı olduğunu, kötü niyet iddiasının yerinde bulunmadığını, tek başına tanınmışlığın tescile engel olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının başvuru kapsamındaki 29. sınıfta yer alan “….” emtiası açısından gerçekleştiği, aynı Kanunun 6/5 maddesi koşullarının ise oluşmadığı, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı, …… … sayılı kararının iptali ve … sayılı “…” markasının hükümsüzlüğü koşullarının 29. sınıfın 06. alt sınıfındaki “yenilebilir bitkisel yağlar” emtiası açısından kısmen oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, …..sayılı kararının 29. sınıfta yer alan “yenilebilir bitkisel yağlar” emtiası açısından kısmen iptaline, davalı adına tescilli …. sayılı markanın 29. sınıfta yer alan “yenilebilir bitkisel yağlar” emtiası ile sınırlı olarak kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, yerel mahkeme kararının aksine, davaya konu “…” ibareli marka ile müvekkiline ait …/… ibareli seri markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6. maddesi anlamında yüksek derecede benzerlik bulunduğunu, marka kapsamlarının da benzer olduklarını, “…” markasının bu haliyle, orta düzeydeki bir tüketici bakımından en azından aynı ve/veya kardeş ve/veya birbiri ile bağlantılı işletmelere ait olduğu kanaatini bıraktığını, dolayısıyla markalar arasında iltibasın bulunduğunu, yerel mahkeme kararının aksine müvekkili Şirkete ait “…/…” ibareli markaların yoğun kullanım ve tanıtım neticesinde ayırt edicilik kazandıklarını ve tüketici nezdinde tanınmış markalar olduklarını, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların oluştuğunu, tanınmış markalarda, markanın benzerini seçen ya da kullanan kişinin, bu kullanımı ya da seçimi haklı kılacak bir gerekçeyi ortaya koyması gerekmekte olup somut olayda, dava konusu karara mesnet markanın seçilmesinin haklı bir nedeni olmadığı, sadece müvekkiline ait markanın bilinirliğinden yararlanmak amacı ile bu ibarenin tescil edilmek istendiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacı Şirkete ait itiraza mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, hükme esas alınan bilirkişi raporunda benzerlik incelemesi yapılırken potansiyel müşterilerin bakış açısından değerlendirme yapılmış ise de potansiyel müşterilerin kimler olduklarının araştırılmadığını, oysa markaların tamamen farklı tüketicilere hitap ettiklerini, taraf markaları arasında 29. sınıftaki yenilebilir bitkisel yağlar emtiası bakımından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, benzerlik değerlendirmesinde müvekkiline ait markanın tek bir kelime olduğunun göz önünde bulundurulmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı Şirket, …. sayılı “…” ibareli 1,4,29. sınıf malları içerir marka başvurusunda bulunmuş, davacı şirket “…”, “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak iltibas, tanınmışlık, kötü niyet ve tescil için başvurusu yapılan markanın, başkasına ait sınai mülkiyet hakkını kapsaması gerekçeleriyle başvuruya itiraz etmiş, … Başkanlığınca itirazın reddine karar verilmiş, davacı Şirket önceki gerekçelerle yeniden inceleme talebinde bulunmuş, ….. sayılı kararıyla bu talep de reddedilmiş ve karar 18.07.2018 tarihinde davacıya tebliğ edilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere davacının itirazına mesnet markaların asli unsurları “…/…” ibarelerinden oluşmaktadır. Bu ibare, Türkçe’de büyük, geniş anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliği oldukça düşük olup, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamları dar değerlendirilmelidir. Diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulü gerekmektedir. Bu kapsamda, dava konusu başvuruda “…” ibaresi öne çıkarılmamış, bir bütün olarak “…” ibaresine markanın asli unsuru olarak yer verilmiştir. Yapılan açıklamalar da gözetildiğinde, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet “…/…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira davacının daha baştan zayıf ayırt edici niteliği haiz bir sözcük olan “…” ibaresini markasına koyarken, sonradan üçüncü kişiler tarafından başka bazı sözcüklerle birlikte aynı kelimenin kullanılabileceğini öngörmesinin ve buna katlanmasının gerektiği, somut olayda da başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı kanaatine varılmıştır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03/02/2021 tarihli ve …. sayılı kararı ile “… …” ibareli marka başvurusunun, 10/06/2020 tarihli …. sayılı kararı ile “….” ibareli marka başvurusunun, 01/10/2019 tarihli … sayılı kararı ile “…+…” ibareli marka başvurusunun, 29/04/2019 tarihli ….sayılı kararı ile “…+…” ibareli marka başvurusunun, davacının “…” ve “…” ibareli markaları ile iltibas oluşturmayacağının kabul edildiği Dairemiz kararları onanmış, yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13/09/2017 tarihli …. sayılı kararı ile “…” ibareli marka başvurunun, 13/11/2013 tarihli …. sayılı kararı ile “…” ibareli marka başvurusunun, 12/03/2013 tarihl…. sayılı kararı ile “…-….” ibareli başvurusunun, davacının “…” ve “…” ibareli markaları ile iltibas oluşturmayacağının kabul edildiği mahkeme kararları onanmış olup, artık istikrar kazanan bu kararlarda, davacının “…/…” ibareli markalarının koruma kapsamı dar tutulmuştur. O halde ilk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunmadığının kabulü gerekirken aksi yönde değerlendirme yapılması doğru olmamış, davalılar vekillerinin istinaf başvuruları bu nedenle yerinde görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve … sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporlarındaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelince; yukarıda açıklandığı üzere davacı markalarının asli unsurunu oluşturan “…/…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük olduğundan ve bu nedenle dava konusu başvuru ile davacı markalarını oluşturan işaretler arasında benzerlik olmadığından davacı markalarının tanınmış olmaları, başvurunun tesciline engel oluşturmamaktadır. Aynı durum, davacının işletme adı ve web sitesi yönünden de geçerlidir. Zira, davacının işletme adının ve web sitesinin asli unsurunu oluşturan “…/…” ibaresi ile dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresi arasında benzerlik bulunmamaktadır. Son olarak, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığı iddiası da ispat edilemediğinden, davacının istinaf itirazları erinde görülmemiş ve davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilmesi düzenlendiğinden Dairemizce, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun ise reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
+ 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar … ve … …. ile … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/05/2019 gün ve…. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90.TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdiren 5.900,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı … ve … ….. tarafından istinaf aşamasında yapılan 41,50.TL posta masrafından oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
8-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan alınması gereken 59,30 maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
11-Davalılar … ve ……, … tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 04/11/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/11/2021