Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/192 E. 2021/1235 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2019
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : … Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/10/2019 tarih ve…… sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin…… ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin “… …” ibareli marka başvurusuna 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b,c, d ve 6/1 maddelerine dayalı olarak yaptıkları itirazlarının nihai olarak … tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını, iki markayı ilişkilendireceğini, davalı şirketin kötüniyetli olduğunu, öte yandan tescili istenen “… …” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığı gibi tescili istenen mal ve hizmetler bakımından da tanımlayıcı olduğunu ileri sürerek….. sayılı … kararının iptali ile dava konusu marka başvurusunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davadaki hükümsüzlük istemi bakımından müvekkili Kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, taraf markaları arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, davacının itirazına mesnet markalarının ayırt ediciliği düşük ve zayıf ibarelerden oluştuğunu, davacının Kuruma itiraz aşamasında 6769 sayılı SMK’nın 5. maddesindeki mutlak red sebeplerine dayanmadığından işbu davada da ileri süremeyeceğini , kötüniyet iddiasının ispatlanamadığını , müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamındaki 35, 42. sınıftaki mal ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/benzer oldukları, ancak taraf marka işaretlerinde … olarak yer “…” ibaresinin sıfat olarak sayısal ve isim olarak verilerin bir ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesi anlamlarına gelen ve teknoloji ve iletişim konularını doğrudan doğruya tanımlayan, bu yolla sunulan hizmetleri ise yoğun biçimde çağrıştıran bir sözcük ve herkesin kullanımına açık bir marka işareti olduğu, dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler açısından tek başına “…” ibarelerinin markasal ayırt edicilik niteliğinin çok zayıf bulunduğu ve dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 35 ve 42. sınıf hizmetlerin hitap ettiği tüketicilerin “bilinçli tüketici” olduğu hususları gözetildiğinde taraf markaları arasında SMK’nın 5/1/b-c-d ve 6/1 maddeleri uyarınca ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olmadığı, ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi bulunmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, davalı şirketin kötü niyetli bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, zira dava konusu markanın müvekkilinin “…” ibareli seri markalarından biri olarak algılanacağını ve/veya markalar arasında bağlantı bulunduğu izlenimi yaratacağını, dava konusu markanın müvekkilinin markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, diğer taraftan dava konusu markanın 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b,c ve d maddeleri uyarınca ayırt ediciliği bulunmadığı ve tanımlayıcı olduğu iddialarının değerlendirilmediğini, müvekkilinin “… ….” ibareli markası reddedilirken dava konusu markanın tesciline izin verilmesinin yerinde olmadığını, hukuk güvenliğini zedelediğini, dava konusu ibarenin ayırt edici niteliğe sahip olmaması ve tescili istenen sınıfta tanımlayıcı olması nedeniyle tescilinin mümkün bulunmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf, davalı Şirketin marka başvurusuna 6769 sayılı SMK’nın 5./1-b-c ve d bentleri uyarınca ve aynı Yasa’nın 6/1 ve 6/9 maddelerine dayalı olarak yaptığı itirazlarının … tarafından reddedilmesi üzerine … kararının iptali ve dava konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etmiş, ilk derece mahkemesince de alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taraf markaları arasında … olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük bulunduğu uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi de nzara alındığından ayırt ediciliği düşük olan anılan ibarenin taraf markalarında … olarak yer almasının iltibasa neden olmayacağı belirtilerek sonuç olarak taraf markaları arasında SMK’nın 5/1-b-c-d ve 6/1 maddeleri uyarınca ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı, aynı nedenlerle SMK’nın Yasa’nın 6/5 maddesindeki koşulların oluşmadığı ve davalı şirketin kötüniyetli bulunmadığı bildirmiştir. Mahkemece de bilirkişi raporu aynen benimsenmek sureiyle yazılı şekilde karar verilmiştir. Görüldüğü üzere mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda davacının SMK’nın 5/1-b-c ve d maddelerine dayalı iddiaları bakımından herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Davacının bilirkişi raporuna karşı bu yönde itirazda bulunmasına rağmen ilk derece mahkemesince davacının bu yöndeki itirazları karşılanmadığı gibi bu hususlarda gerekçeli kararda da herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin hiç toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının, yukarıda belirtilen iddiaları bakımından mahkemece hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığından davacının bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmüştür.
Öte yandan, Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13., Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20. maddelerinde belirlenmiştir. Tebligat adresinin, davalı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese TK’nun 21/1. maddesine ya da koşullarının yerine getirilmesi halinde aynı Kanunun 35/4. maddesine göre tebligatın yapılması gerekir.
Somut olayda, mahkemece davalı şirketin dava dilekçesinde bildirilen “…/Adana” adresine dava dilekçesinin tebliğe çıkarıldığı, tebligatın bila tebliğ dönmesi üzerine davalı şirketin Uyap sistemindeki kayıtlı mersis adresi de aynı adres olduğundan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat çıkarıldığı, bu tebligatın da belirtilen adreste “… yoktur. T.K 35 uygulanamadı” şerhiyle iade edildiği, bunun üzerine … davalı şirketin yetkililerinin ve adreslerinin sorulduğu, gelen yazı cevabı doğrultusunda davalı şirket adına yapılacak tebligatın davalı şirket yetkililerinin ikametgah adreslerine tebliğe çıkarılmak suretiyle taraf teşkilinin sağlandığı, yargılama aşamasında da davalı şirket adına yapılacak tüm tebligatların belirtilen şekilde davalı şirket yetkililerine tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Ancak Tebligat Kanunu’nun 12, 13 ve 35. maddeleri ile Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20, 21 ve 57. maddesi hükümleri dikkate alındığında, mahkemece davalı şirket adına olan tebligatların yetkililerinin ikametgâh adresine tebliğe çıkarılması usule uygun olmadığından (YGHK’nın 2017/14-1744 esas 2021/821 karar sayılı ilamı ) mahkemece taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilmesi de doğru olmamıştır. Her ne kadar istinaf isteminde bulunan davacı tarafça bu yönde bir istinaf itirazı ileri sürülmemişse de kamu düzeninden olan bu hususun Dairemizce resen incelenmesi gerekmiştir.
Bu durum karşısında ilk derece mahkemesince yapılacak iş, dosya kapsamında yer alan Adana Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yazı cevabından davalı şirketin ticaret sicilindeki kayıtlı adresinin “…/Adana” olduğu anlaşıldığından, belirtilen adreste 49 numaranın bulunup bulunmadığının usulünce tespit ettirilmesi, numaranın bulunmadığının tespiti halinde ilgili kurumdan anılan adreste numara değişikliğinin yapılıp yapılmadığının sorulması, gerektiğinde davalı şirketin adresinin, dosyada kimlik ve adres bilgileri bulunan davalı şirket yetkilerinden sorularak tespit edilmesi ve buna göre davalı şirketin tespit edilecek adresine Tebligat Kanunu’nun 12.13,35 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20 ve 57 madde hükümlerine uygun olarak dava dilekçesinin tebliğe çıkarılıp taraf teşkilinin sağlanarak işin esasına girilmesi ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılmasından ibarettir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/10/2019 tarih ve …..K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/10/2021 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/11/2021
….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.