Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1721 E. 2022/1654 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1721
KARAR NO : 2022/1654
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2020
NUMARASI : 2018/226 E. – 2020/114 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/03/2020 tarih ve 2018/226 Esas – 2020/114 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin
132 sayılı Kanunla kurulan bir kamu kurumu olduğunu, müvekkilinin ‘‘Hizmet Yeterlilik Sertifikası” alanında …) markası da dahil olmak üzere birçok markasını Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescil ettirdiğini, davalının markalarını taklit etmesinin Sınai Mülkiyet Mevzuatı uyarınca hem maddi ve hem de manevi tazminat ödenmesini gerektirdiğini, Hizmet Yeri Yeterlilik Belgesi’ni verebilecek tek yetkili kuruluşun; T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türk Standardları Enstitüsü arasında 29/05/2007 tarihinde akdedilen veri değişimi ve paylaşımı protokolü gereğince müvekkili olup gerek hizmet belgelendirme faaliyetinin başka kuruluşlarca verilmesi ve gerekse verdikleri belgelerde “hizmet yeterlilik sertifikası” ya da “Hizmet Yeterlilik Belgesi” ibaresi kullanılmasının açıkça haksız rekabet yarattığını, ayrıca Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Müdürlüğü tarafından da davacının yetkilendirildiğini, aynı zamanda 24/06/2015 tarihli 29396 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği”nin 14 üncü maddesinin 1. fıkrasının aynen “asansör monte edenin bünyesinde kurduğu ve/veya sözleşme imzaladığı her yetkili servisin, TSE Hizmet Yeterlilik Belgesine sahip olması zorunludur” hükmünü havi olduğunu, 13 Şubat 2018 tarihli 30331 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik”in 14 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası aynen: “Ekspertiz raporu, Türk Standardları Enstitüsü tarafından belirlenen standarda göre verilen TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi bulunan işletmeler tarafından düzenlenir” hükmünü havi olduğunu, 11 Mart 2017 tarihli ve 30004 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği”nin tanımlar ve kısaltmalar başlıklı 4 üncü maddesinin (n) bendi özel servis: TS 13168 özel servisler- motorlu araçlar için kurallar standardı kapsamında TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi almış olanları hükmünü (s) bendi “yetkili servis: TSE 12047 yetkili servisler-motorlu araçlar için kurallar standardı kapsamında TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi almış olanları” hükmünü havi olduğunu, yukarıda sayılan ve HYB Hizmet Yeterlilik Belgesi ile alakalı bir kısım mevzuat göstermektedir ki esas olarak bu belge ilgili kurum ve kuruluşun isteği ve gösterdiği mevzuat doğrultusunda davacı tarafından verildiğini, gerek hizmet belgelendirme faaliyetinin başka kuruluşlarca verilmesinin ve gerekse verdikleri belgelerde davacının vermeye yetkili olduğu ”Hizmet Yeterlilik Belgesi”ni çağrıştıran “Hizmet Yeterlilik Sertifikası” ibaresinin kullanılmasının açıkça haksız rekabet yarattığını, işbu davaya konu davalı tarafından tanzim edilmiş 3 adet belgede, TS 8985 İşyerleri-Yemek Fabrikaları Ve Toplu Yemek Mutfakları, TS 13075 İşyerleri-Gıda Maddeleri Taşıma Hizmetleri -Genel Kurallar, TS 6914 İşyerleri-Gıda Maddeleri İmal Eden, Hazırlayan, Depolayan Ve Satan Yerler İçin Genel Kurallar Standardlarının kullanıldığını, 132 sayılı TSE Kuruluş Kanununun 1 inci maddesinde aynen; “Yalnız … tarafından kabul edilen standartlar “Türk Standardı” adını alır.” Hükmü ile “Enstitünün her türlü yayını 05/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa tâbidir.” Hükmü bulunduğunu, davalının sadece hukuka aykırı olarak markalarını Hizmet Yeterlilik Belgesini, Hizmet Yeterlilik Sertifikası olarak değiştirmek suretiyle haksız kullanmakla kalmadığını, Enstitü Standardlarını da kullanarak Türk Ticaret Kanununun 54-55 ve devamı maddeleri uyarınca da haksız rekabete girdiğini, haksız rekabet sonucu oluşan maddi kayıp davalı şirketin haksız olarak yaptığı hizmet yeterlilik belgelendirme sayısına bağlı olarak ortaya çıkacak olduğundan ve zararın büyüklüğünün taraflarınca belirlenmesi mümkün olmadığından ehil bilirkişilerce davalının ticari ve sair defterleri ve diğer kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile söz konusu haksız rekabet eyleminin kaç kere tekrarlandığının ve bu nedenle davacının uğradığı maddi kaybın ne kadar olduğunun tespit edilmesini talep ettiklerini ileri sürerek, haksız rekabetin tespitine ve önlenmesine, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, şimdilik 2.985 TL maddi tazminat dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte ve 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkil şirketin, TTK’na göre ana tüzüğünde belirtilen belgelendirme, eğitim ve gözetim hizmetleri sunmak üzere 31.07.2000 yılında Ankara’da kurulmuş bir şirket olduğunu, … A.Ş.’nin halihazırda; ISO 9001:2015 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001:2015 Çevre Yönetim Sistemi. ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi ve ISO/1EC 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi belgelendirmeleri konularında Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) akreditasyonuna sahip bulunmakta olup, bunların yanında: Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) akreditasyonuna sahip olmadan da; OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi. ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi. ISO 20000 Bilgi Teknolojileri Hizmet Yönetim Sistemi. ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetim Sistemi, ISO 13485 Tıbbi Cihazlar Kalite Yönetim Sistemi, ISO 31000 Kurumsal Risk Yönetim Sistemi, … Gıda Yönetim Sistemi ve diğer Yönetim Sistemleri alanlarında da belgelendirme faaliyetlerini yürüttüğünü, müvekkil şirketin, genel hatlarıyla belgelendirme, eğitim ve gözetim hizmetleri verdiğini, münhasıran ‘Hizmet Yeterlilik Belgesi’ veya ‘Hizmet Yeterlilik Sertifikası’ isimleri genel olup herhangi bir resmi ve özel kuruluşun patent ya da markası olarak tescil edilemeyeceğini, TC Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türk Standardları Enstitüsü arasında 29.05.2007 tarihinde akdedilen Veri Değişimi ve Paylaşımı Protokolünün; yalnızca tarafları bağlayacak bir protokol olduğunu ve 3. kişiler bakımından bağlayıcı olmadığını, sadece …. Ltd için düzenledikleri sertifikalar incelendiğinde TSE adına değil … adına düzenlenmiş olduğunun ve TSE’nin adını, markalarını ima edecek bir hususun mevcut olmadığının, sadece ilgili standarda atıf yaparak bir durum tespiti yapıldığının, belgelerin sahibinin … olduğunun görüleceğini, müvekkili şirketin içerisinde bulunduğu herhangi bir haksız rekabetin veya markanın haksız kullanımının söz konusu olmadığını, zira ülkemizde belgelendirme faaliyetiyle ilgili herhangi bir tekel bulunmadığını, herhangi bir firma veya kuruluşun hiç kimseden onay alamadan yaptığı hizmeti veya üretimi TSE’nin hazırladığı ilgili TS Standardı hükümlerine uygun olduğunu bir raporla tevsik etmek kaydı ile ilgili Standard numarasını yazarak, bu standarda uygun olduğunu beyan edebileceğini, bu rapora istinaden de “Yeterlilik Sertifikası” veya “Yeterlilik Belgesi” düzenleyebileceğini, bu konunun tüm ürün, sistem, hizmet, metod ve usul standardlar için geçerli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı markaları ile davalı kullanımı arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı ve dolayısıyla davalının hazırladığı Hizmet Yeterlilik Sertifikası üzerindeki kullanımlarının davacı adına tescilli markalardan doğan haklara tecavüz teşkil etmediği, davalının Hizmet Yeterlilik Sertifikası hazırlamasının dürüstlük kuralına aykırı, iş şartlarına uymayan ve davacı Enstitü ve ürünlerinden haksız yararlanmaya neden olan bir fiil olarak değerlendirilebileceği, bu nedenle davalının Hizmet Yeterlilik Sertifikası hazırlamasının haksız rekabet oluşturabileceği, TTK m.56/1-d çerçevesinde davacının 2.985 TL maddi tazminat talep edebileceği, manevi tazminat şartlarının oluştuğu, manevi tazminat tutarının takdiren 2.000 TL olacağı, hükmün ilanında davacının yararı bulunduğu gerekçesiyle davalı tarafından hizmet yeterlilik sertifikası düzelenmesi işleminin davacı yönünden haksız rekabet yarattığının tespiti ile haksız rekabetin men ve refine, haksız rekabet nedeniyle 2.985 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren değişir oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 2.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminatla ilgili fazlaya dair talebin reddine, markaya tecavüzün men ve refi talebinin, markaya tecavüz şartları oluşmadığından reddine, ilan talebinin kabulü ile kararın kesinleşmesine müteakip masraf davalıdan alınmak kaydı ile hüküm özetinin Türkiye genelinde yayın yapan ulusal bir gazetede bir kez ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hükmedilen manevi tazminatın düşük olduğunu, dava dilekçesinde davalının eylemleri haksız rekabet ve marka hususlarına dayandırılmış olmakla birlikte, dilekçenin ana tema olarak haksız rekabet ilkelerine aykırılık üzerine kurgulandığını ve talep sonucunda da haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile tazminat talep edildiğini, oysa mahkeme kararında markaya tecavüzün men ve refi talebinin reddine karar verilerek aleyhlerine vekalet ücretine hükmedildiğini, bu yönden de hükmün hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı markalarını hizmet yeterlilik belgesi veya hizmet yeri yeterlilik belgesi ibareleri üzerinde münhasır hak sağlayan markalar olarak kabul etmenin mümkün olmadığını, mahkeme kararında bir yandan davalı kullanımı ile davacı markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak bariz farklılıklar bulunmakta olduğu kabul edilmişken diğer yandan aksi yönde tespit yapılarak haksız rekabetin varlığının kabul edilmesinin doğru olmadığını, hizmet yeterlilik serfikası alanında münhasıran davacının bir tekel hakkının bulunmadığını, hukuka aykırı şekilde tanzim edilen bilirkişi raporundan gerekçede söz edilmediğini ve söz konusu rapora yönelik itirazlarının da dikkate alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava dilekçesinin içeriğinde davacı adına tescilli markalara ve 5846 sayılı Kanuna da dayanılmış olması karşısında davaya bakma görevinin fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine ait olduğu, 4457 sayılı Türk Akreditasyon Kanunu’nun 7161 sayılı Kanunla değişik 22. maddesinde, “Türk Akreditasyon Kurumu, Türkiye’de uygunluk değerlendirme faaliyetlerini akredite etmek üzere yetkili tek kurum olup, başka hiçbir tüzel ya da gerçek kişi Türk Akreditasyon Kurumunun görev alanına giren kalibrasyon, deney, tıbbi deney, belgelendirme, muayene, doğrulama, yeterlilik testi sağlama, referans malzeme üretimi, numune alma ve diğer uygunluk değerlendirme faaliyetlerini akredite etme konusunda faaliyette bulunamaz, uygunluk değerlendirme kuruluşlarını akredite edemez, akreditasyonla ilgili doğrudan veya dolaylı olarak hizmet sunumuna yönelik beyanda bulunamaz.” hükmünün yer aldığı, buna göre Türkiye’de uygunluk değerlendirme faaliyetlerini akredite etmek ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarını akredite etmek yetkisinin Türk Akreditasyon Kurumuna ait bulunduğu, bu kapsamda davalı tarafından düzenlenen ve dava konusu olan TS 8985, TS 13075, TS6914 belgelendirmelerini yapma konusunda davalının akredite olup olmadığının, HMK’nın 353/1-b-3 maddesi kapsamında anılan Kurumdan sorulduğu, 15.12.2022 tarihli yazı cevabında davalının söz konusu belgeleri anılan Kurum akreditasyonu kapsamında düzenlemediğinin bildirildiği, bu durumda davalının Türk Akreditasyon Kurumu nezdinde akredite olmadığı hususlarda sertifika düzenlediği ve davalının bu eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.11.2012 tarih, 2011/12183 E., 2012/19131 K. sayılı ilamının da bu yönde olduğu, davalı tarafça yalnızca üç adet belge düzenlenmesi, olayın olduğu tarihteki paranın satın alma gücü ve somut olayın özellikleri dikkate alındığında ilk derece mahkemesince takdir edilen manevi tazminatın hakkaniyete uygun bulunduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Ancak, davacı tarafça dava dilekçesinde, adına tescilli markaların da davalı tarafça yasal olmayan biçimde kullanıldığı ileri sürülmüş ise de talep sonucunda açıkça haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat talep edilmiş olup, markaya tecavüzün men ve refine yönelik bir talep olmamasına rağmen ilk derece mahkemesince bu yönden davanın reddine karar verilerek, davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiş, Dairemizce yerinde görülen hususlara ilişkin olarak ilk derece mahkemesi karar tarihindeki tarifeye göre vekalet ücretine hükmedilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 10/03/2020 gün ve 2018/226 Esas – 2020/114 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı tarafından akredite olmadığı alanda hizmet yeterlilik sertifikası düzelenmesi işleminin davacı yönünden haksız rekabet yarattığının tespiti ile haksız rekabetin men ve refine,
4-Haksız rekabet nedeniyle 2.985,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren değişir oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-2.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Manevi tazminatla ilgili fazlaya dair talebin reddine,
7-İlan talebinin kabulü ile kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalıdan alınmak kaydı ile hüküm özetinin Türkiye genelinde yayın yapan ulusal bir gazetede bir kez ilanına,
8-Harçlar Yasasına göre alınması gerekli 340,50 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 904,86 TL harçtan mahsubu ile kalan 564,36 TL’nin kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde davacıya iadesine,
9-Davanın kabul edilen haksız rekabet talebi yönünden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 4.910,00 TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davanın kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 maddesi gereğince hesap olunan takdiren 2.985,00 TL ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davanın kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 maddesi gereğince hesap olunan takdiren 2.000,00 TL ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Davanın manevi tazminat talebi yönünden kısmen reddi nedeniyle, davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 ve 13/2 maddeleri gereğince hesap olunan takdiren 2.000,00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1800,00 TL bilirkişi ücreti, 172,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 121,00 TL tebligat ve posta masrafı, 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.241,60 TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre takdiren 1.154,42 TL ile ilk derece mahkemesinde alınan başvurma harcı 35,90 TL, peşin harç 340,50 TL’den oluşan 1.530,82 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
14-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
15-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
16-Davacının istinaf başvurusu kabul edildiğinden maktu istinaf karar harcı olarak yatırılan 54,40 TL ile nispi istinaf karar harcı olarak yatırılan 203,90 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
17-Davalının istinaf başvurusu esastan reddedildiğinden alınması gerekli 340,50 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 86,00 TL harcın mahsubu ile kalan 254,50 TL bakiye karar harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
18-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip