Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1703 E. 2022/1422 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1703 – 2022/1422
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1703
KARAR NO : 2022/1422
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2020
NUMARASI : 2019/190 E. – 2020/280 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
KAYYIM :
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/10/2020 tarih ve 2019/190 E. – 2020/280 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” esas ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …+şekil” ibaresini 37, 39, 41 ve 43. Sınıflarda marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazlarının kısmen kabul edilerek 43. sınıftaki mal ve hizmetlerin başvuru kapsamından çıkartıldığını, kalan mal ve hizmetlere yönelik itirazlarının yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı … … adına tescil edilen markanın kapsadığı hizmetlerin tamamının müvekkilinin… sayılı “…” markasının kapsamında olan aynı hizmet niteliğinde olduğunu, dava konusu markada bir “isim” ve “soyad”ın birlikte yer alması halinde, soyadlarına nazaran isim/ön adların daha sıradan ve yaygın olması sebebiyle, soyadını ifade eden ibarelerin, ön adı ifade eden ibarelere göre daha dikkat çekici ve ayırt edici olduğunu, davalı başvurusundaki “…” kelimesinin “…” tanınmış … markasının başlangıcında ilk vurguyu yapıp dikkat çeken ilk kelime olduğunu, doğrudan tanınmış … markasını çağrıştırdığını, dolayısıyla davalı markasının ister “…” ister “…” isterse “… …” kelimeleriyle temsil edildiği kabul edilsin, görsel, işitsel ve kavramsal olarak “…” markası ile ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik taşıdığını, dava konusu markanın müvekkilinin markalarıyla birebir aynı hizmetleri kapsadığını, birebir aynı marka örneği ve hizmetler için yapılan … sayılı başvuruya ilişkin karar iptal davasında verilen Ankara 4. FSHHM’nin kararında iltibas olduğunu, müvekkilinin tanınmış … markası nedeniyle SMK 6/4 ve 6/5 hükümlerine dayalı itirazlarının, davanın kabulü için tek başına yeterli olduğunu, davanın SMK 6/6 ve gerçek ve üstün hak sahipliğine ilişkin SMK 6/3 hükümlerinin tek başına yeterli olduğunu ve bu hükümler karşısında davaya konu başvurunun tescilinin mümkün olmadığını, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek YİDK’nın 2019-M-2091 sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … vekili, davacı taraf itiraz gerekçesi markayı kullandığını ispat edemediğinden Markalar Dairesi Başkanlığı ile YİDK kararlarının davacı tarafın itirazlarının reddi bakımından usule ve hukuka uygun olduğunu, markayı kullanmayan davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde … başvuru numaralı marka tescil ve dava safahatı hakkındaki beyanlarının yanlış yönlendirme amacına matuf olduğunu, söz konusu marka ile dava konusu markanın başvuru ve itiraz süreci farklı olduğundan, bu dava dosyası, ona ilişkin iddia ve beyanların tartışma ya da değerlendirme yeri olmadığını, davacı tarafın itirazlarına gerekçe markaları ile davalı adına tescil edilmiş markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak bariz şekilde farklı olduğunu, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, tanınmış marka korumasına ilişkin davacı taraf iddialarının da usul ve hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı… vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, başvuru kapsamındaki 37, 39, 41. sınıftaki malların ve hizmetlerin, davacıya ait … sayılı ve “……”, “… …” ibareli markalar kapsamındaki mal ve hizmetler ile farklı; … sayılı ve “…” ibareli markanın kapsamındaki 37, 39, 41. sınıftaki mal ve hizmetler yönünden aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı, çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …+şekil” ibaresinden oluşurken, itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… …”, “… …”, “…” ibarelerinden oluştuğu, davacının gerek Kurum nezdinde gerek dava dilekçesinde redde gerekçe markalarından sadece… sayılı ve “…” ibareli markasının dava konusu markanın kapsamındaki hizmetleri kapsaması, diğer markalarının mal ve hizmet sınıflarının farklı bulunması nedeniyle, davacıya ait diğer markalar karıştırılma ihtimali değerlendirilmesinde dikkate alınmadığı, dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak belirli düzeyde bir benzerlik bulunduğu, davalının idari aşamada ve iş bu dosyada yer alan dilekçelerinde davacının redde gerekçe gösterdiği markaların kullanımının ispatını talep ettiği, dosya kapsamında yapılan incelemede, davacının dava konusu hizmetler bakımından redde gerekçe gösterdiği markaları kullandığına dair herhangi bir belgeye rastlanmadığı, her ne kadar davacıya ait … sayılı “…+şekil” ibareli markası tanınmış markalar sicilinde yer alsa da, Kurum tarafından verilen tanınmışlık kararında, söz konusu tanınmışlığın “piliç eti ve yumurta ürünü başta olmak üzere gıda ürünlerine yönelik olduğu, dolayısıyla, dava konusu markanın kapsamında yer alan 37., 39. ve 41. Sınıflar kapsamındaki hizmetlerin davacının tanınmış olduğu sektör ile benzerlik/ilişkilendirilme kurulmasının mümkün olmadığı değerlendirildiğinden, dava konusu markanın davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlayabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği sonucuna varılmadığı, davalı başvurusunun kötüniyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davanın kabulü için yeterli bulunan asli sebebin kötüniyet olduğunu, bu hususun irdelenmediğini, dosyadaki belgelere göre davalının kötüniyetli bulunduğunun sabit olduğunu, davalının daha önce de aynı ibare için marka başvurusunda bulunduğunu, önceki davada feragat filekçesi sunulmasının kötüniyetin bir göstergesi olduğunu, YİDK kararında kötüniyet itirazının hiç incelenmediğini, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, farklı mal ve hizmetlere dahi engel olacağını, davalının kullanım ispatı talebinin süresinden sonra yapıldığını, davalının ıslah talebine muvafakat olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davacı kayyımı istinaf başvuru dilekçesinde, davalı başvurusunun kötüniyetle yapıldığını, bu hususun irdelenmediğini, davalı tarafça önceki başvurunun reddedilmesi üzerine yapıldığını, ayrıca önceki davada feragat filekçesi sunulmasının da kötüniyetin göstergesi olduğunu, YİDK kararında kötüniyet itirazının hiç incelenmediğini, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, farklı mal ve hizmetlere dahi engel olacağını, davalının kullanım ispatı talebinin süresinden sonra yapıldığını, davalının ıslah talebine muvafakat olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, davalının dava konusu edilen başvurusuna davacının itirazda bulunduğu, davacının itirazının Markalar Dairesince kısmen kabul edildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise dava konusu YİDK ile reddedildiği, uyuşmazlığın YİDK kararının yerinde olup olmadığı, iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve markanın hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan gerekçeden de görüleceği üzere, mahkemece, dava konusu markanın kapsamında yer alan 37., 39. ve 41. Sınıflar kapsamındaki hizmetlerin davacının tanınmış olduğu sektör ile benzerlik/ilişkilendirilme kurulmasının mümkün olmadığı, dava konusu markanın davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlayabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği sonucuna varılmadığı, davalı başvurusunun kötüniyetli olduğuna ilişkin somut verilerin dosya kapsamında bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça istinaf edilmiştir. Bu bağlamda uyuşmazlığın tanınmışlık ve kötüniyet unsurlarının somut uyuşmazlıkta bulunup bulunmadığına indirgenmiştir.
Mahkemenin, dava konusu markanın kapsamında yer alan 37., 39. ve 41. Sınıflar kapsamındaki hizmetlerin davacının tanınmış olduğu sektör ile benzerlik/ilişkilendirilme kurulmasının mümkün olmadığı, dava konusu markanın davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlayabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği sonucuna varılmadığı yönündeki gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Ancak, SMK’nın 6/9. maddesinde de belirlendiği üzere, kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de mümkündür. Çünkü bu düzenlemeler, esasen, TMK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir (Yargıtay HGK 16/07/2008 T., 2008/11-501 Esas, 2008/507 Karar).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.06.2013 tarih, 2011/11371 E. ve 2013/12306 K. Sayılı kararında da; “Kötüniyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir.” denilmektedir. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2011/5436 Esas, 2013/6621 Karar ve 02/4/2013 Tarihli kararına konu bir olayda, mahkemece, “…” markasının yaratılmış bir marka olduğu ve yüksek derecede ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu ibarenin davalı tarafından tesadüfen seçilip tescil ettirilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, saat sektöründe ya da ziynet eşyası sektöründe bulunan bir kimsenin bu markadan haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı hangi saik ile seçerek tescil ettirdiği konusunda ikna edici bir açıklamasının bulunmadığı, bu nedenle davalının marka tescili sırasında markanın davacıya ait olduğunu bildiği, bu itibarla davalının SMK’nın 6/9. maddesi anlamında kötüniyetli olduğu belirlenmiştir.
Bu açıklamalar karşısında, davacı şirketin markasının birebir olarak davalının başvurusunun içerisinde yer aldığı, davacının itirazına mesnet “…” markasının piliç eti ve yumurta ürünlerinde tanınmış marka olduğu, somut olaya emsal alınabilecek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/5475 Esas, 2019/6673 Karar ve 23/10/2019 Tarihli kararında belirlendiği üzere, dava konusu marka başvurusunda bulunan … …’nun davacı şirketin yönetim kurulu başkanının oğlu olduğu ve somut uyuşmazlık ile aynı ibareyi taşıyan marka başvurusu yönünden … AŞ’nin yöneticileri arasında menfaat çatışmasının bulunduğu, yine Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 2018/1892 Esas, 2020/110 Karar ve 30/01/2020 Tarihli kararında da marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığının belirlendiği, “…” markasının yaratılmış bir marka olduğu ve yüksek derecede ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu ibarenin davalı tarafından tesadüfen seçilip tescil ettirilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, keza bu hususların az önce açıklandığı, davalının davacının iş bu tanınmış markasından haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı hangi saik ile seçerek başvuru konusu ettiği konusunda ikna edici bir açıklamasının bulunmadığı, bu nedenle davalının marka tescil başvurusu sırasında markanın davacıya ait olduğunu bildiği, bu itibarla davalının hukuki anlamda kötüniyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
Esasen kötüniyetli başvuru durumu mal ve hizmetlerle ilgili olmayıp, markanın tamamı ile ilgili olabileceğinden, kötüniyetli başvuru iddiası ile açılan davada, marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı kanaatine varıldığında, kötüniyet tescilin tamamını kapsar ve bölünemez (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.953). Bu nedenle davalının kötüniyetli başvurusunun bütün sınıflar yönünden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/10/2020 tarih ve 2019/190 E. – 2020/280 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, Türk Patent ve Marka Kurumunun 2019-M-2091 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı adına tescil edilmiş bulunan … sayılı “… …+şekil” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,3‬0.TL’nin davalı … …’ndan ve davalı …ndan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalı … …’ndan ve davalı …ndan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 364,51.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 71,90.TL tebligat ve posta giderleri ve 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harç toplamından oluşan 2.385,01‬ TL yargılama gideri ve 44,40.TL başvurma harcı, 44,40.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.473,81‬.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı … … ve davalı… tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan ve kayyım … tarafından ayrı ayrı peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya ve kayyım …’a ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/11/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.