Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1682 E. 2022/1090 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1682
KARAR NO : 2022/1090
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2018
NUMARASI : 2016/504 E. – 2018/976 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/12/2018 tarih ve 2016/504 E. – 2018/976 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı, davalılar … ve …’ın dava dışı… ile tek satıcılık sözleşmesi imzaladıklarını, daha sonra dava dışı…’ın bu sözleşme ile üstlendiği haklarını … Ltd. Şti.’ye devrettiğini, kendisinin de dava dışı … Ltd. Şti. ile imzaladığı 01.09.2012 tarihli sözleşme ile davalıların ürettiği ürünlerin perakende satışını üstlendiğini, imzalanan sözleşmenin 12.8. maddesi uyarınca, davalıların ürünleri sözleşmeye aykırı şekilde üretmeleri ve dağıtmaları halinde, kendisinin tek satıcıya halef olarak kendi nam ve hesabına zarar talep yetkisinin olduğunu, davalıların usul ve yasaya aykırı davranışları nedeniyle 2014 yılında satışlarının, faaliyetine devam etmesi halinde zarara uğramasına neden olacak kadar düştüğünü, Kasım 2014’de de iş yerini tümden kapattığını, davalıların sözleşmeye aykırı olarak 3. kişilere ürün verdiklerini, perakende satıcıların sayısının haksız olarak arttırıldığını, davalıların el altından ürün verdikleri 3. kişilerin ürünleri daha ucuz fiyata satarak haksız rekabete yol açtıklarını, davalıların ürettikleri ürünlerin içeriğinin ve kalitesinin özellikle 2013 yılının ikinci yarısında haksız olarak düşürdüklerini, … isminin kullanılmaması nedeniyle de satışların azaldığını ileri sürerek, belirsiz alacak davası olarak şimdilik 500,00 TL menfi ve 500,00 TL müspet zarar olmak üzere toplam 1.000,00 TL’nin işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, bahsedilen ürünlerin üretildiği yerin Kayseri olduğunu, kendi adresinin de Kayseri bulunduğunu, yetkili ve görevli mahkemenin Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, tek satıcılık sözleşmesinin geçersiz bulunduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar vekili, davacının taleplerinin yerinde olmadığını, müvekkilleri ile dava dışı… tarafından imzalanan sözleşmedeki hakların devrine ilişkin protokolün imzalandığı tarihte…Ltd. Şti.’nin henüz kurulmadığını, davacının ürünün bozulduğu ve haksız rekabet yapıldığı iddialarının doğru olmadığını, haksız rekabet yapıldığı iddiasının yerinde bulunmadığını, talep edilen menfi ve müspet zararın söz konusu olmadığını, İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilleri hakkında benzer nitelikte başka davalar da açıldığını, davaların birleştirilmesi gerektiğini, müvekkillerine husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacının açtığı davanın mükerrer olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, Trabzon 1.Noterliğinin 25.07.2015 tarih ve … yevmiye nolu tek satıcılık sözleşmesinin yapılan incelenmesinde üreticinin; … ve …, tek satıcının; … olduğu, bu sözleşmeye ek yapan 29.08.2012 tarihli protokol ile…’ın tüm hak ve yetkilerini 3. kişi konumundaki dava dışı firmaya devrettiği, davacı ile dava dışı ….Ltd. Şti. ile 01.09.2012 tarihinde sözleşme imzaladığı ve davalıların ürettiği ürünlerinin parekende satışını davacının üstlendiği, huzurdaki davanın davacısı … ile davalıları …, …, ….Ltd. Şti. arasında doğrudan ya da dolaylı olarak bir hukuki ilişki bulunmadığı, davacının iddialarının dayanağı bayilik sözleşmesindan kaynaklanan zarara ilişkin talebin ancak bayilik sözleşmesinin tarafı olan … Ltd. Şti. tarafından talep edilebilecek olup, davalıların pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı tek satıcı konumunda bulunan … … şirketi arasında imzalanan 01.09.2012 tarihli sözleşmenin 12.8’nci maddesinde ”tek satıcı, üretici olan davalıların ürünleri sözleşmeye aykırı şekilde üretmesi veya dağıtması halinde, … şirketine halef olarak kendi nam ve hesabına zarar talep edebileceğine ilişkin yetki verilmiştir.” denildiğini, davalı tarafın, dava dışı… ile dava dışı … Şirketi arasında yapılan protokol gereğince ürünleri … şirketine verdiğini ve bu konuda da herhangi bir ihtilaf bulunmadığını, bunun üzerine müvekkiline, dava dışı … şirketine halef olarak yetki verildiğini ve zarar durumunda bu hakları istemeye yetkili kılındığını, tüm bunlara rağmen yerel mahkemenin pasif husumet yokluğundan dolayı davanın reddine karar verdiğini, oysa tarafların zaten söz konusu sözleşmeleri ve protokolleri bilmekte olup bu nedenle ürünleri dava dışı … şirketine verdiğini, bunun üzerine de müvekkilinin bu ürünlerin perakende satışını üstlendiğini ve bu konuda müvekkiline yetki verildiğini, tüm bu nedenlerde davalılara karşı husumet yöneltilebileceğinin kabulünün gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, davalıların dava dışı tek satıcı… ile yaptıkları sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle uğranıldığı iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince, davacının davalılar ile arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığı, davacının dava konusu ettiği tazminat talebine konu hususların bayisi olduğu dava dışı … … Ltd. Şti.’ye karşı ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davalılar … ve … ile dava dışı… arasında imzalanan 25.07.2012 tarihli sözleşmenin konusu, davalılarca üretilecek ürünlerin, dağıtıcı olan tek satıcı… tarafından satılması olup, sözleşmenin 2/E bendinde, dağıtıcının sözleşmeye konu ürünleri, başka kişiler eliyle satabileceği, dağıtıcının yetkilendireceği kişi ya da kurumların da bu sözleşmede dağıtıcıya verilen hak ve yetkileri üretici olan davalılara karşı kullanabileceği düzenlenmiştir. Davalılar ile dağıtıcı… arasında düzenlenen 25.07.2012 tarihli sözleşmeye dayalı olarak bu kez, … ile yine dava dışı … arasında 29.08.2012 tarihli protokol düzenlenmiş ve bir önceki tek satıcılık sözleşmesindeki hak ve yetkiler, … şirketine devredilmiştir. Bu defa, ilk sözleşmedeki yetkileri devralan … şirketi ile davacı arasında 01.09.2012 tarihli sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmenin konusu da, davacı bayinin sözleşmeye konu ürünleri, nihai tüketiciye perakende satışı olup sözleşmenin 12.8. maddesinde, söz konusu ürünlerin sözleşmeye aykırı üretilmesi ya da dağıtılması nedeniyle bayinin zarara uğraması halinde, ayrıca muvafakate ihtiyaç duyulmaksızın … şirketinin, ürünler üzerindeki hak ve yetkisini tam bir halef olarak kendi nam ve hesabına kullanabileceği, zararını ilgili kişiden tazmin edebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, borçlar hukukundaki sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde davalıların, dava dışı kişi ile imzaladıkları 25.07.2012 tarihli sözleşmede, ürettikleri ürünleri yalnızca… aracılığıyla piyasaya sunmayı taahhüt ettikleri, anılan kişinin ise bu ürünleri başkaları eliyle piyasaya sunabileceğini ve bu kişilerin de sözleşmeyle dağıtıcı…’a tanınan hak ve yetkileri kendilerine karşı kullanabileceklerini kabu ettikleri, davacının da zincirleme sözleşmelerle bu yetkiyi elde ettiği gözetildiğinde, davalıların söz konusu 25.07.2012 tarihli sözleşmeye aykırı davrandıkları iddiasıyla açılan işbu davada, davalılara husumet yöneltilebileceğinin ve davacının da açıklanan nedenlerle aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda, ilk derece mahkemesince davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacının aktif husumet, davalıların ise pasif husumet ehliyetlerinin bulunduğu belirlendikten sonra çözümlenmesi gereken sorun, davalıların sözleşmeye aykırı davranıp davranmadıkları ve davacının bu nedenle zarara uğrayıp uğramadığıdır. Davacı tarafça, davalıların sözleşmeye aykırı olarak söz konusu ürünleri tek dağıtıcı olan … AŞ dışındaki kişiler eliyle piyasaya sunduğu ileri sürülmüş ise de davalıların bu yönde eylemlerde bulunduklarına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmamaktadır. Kayıt dışı satışa ilişkin de söz konusu eylemlerin davalı tarafça gerçekleştirildiğine ilişkin somut deliller sunulmadığından davacı tarafın belirtilen iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafın bir diğer iddiası ise davalıların ürünlerin içeriğini ve kalitesini özellikle 2013 yılının ikinci yarısında haksız olarak düşürdükleridir. Davalılar ile dava dışı ilk dağıtıcı arasında ürünlerin kalitesine ilişkin herhangi bir standart tespit edilmemiştir. Bununla birlikte, söz konusu ürünlerin kendilerinden beklenen nitelikleri taşımaması halinde, davalıların sorumluluğuna gidilebileceğinin kabulü gerekmektedir. Ancak, dosyaya sunulan kanıtlarla bu iddianın kanıtlandığı söylenemez. Zira, davalılar tarafından üretilen ürünlerin içeriğinin ve kalitesinin düşürüldüğüne dair herhangi bir bilgi ve belge doya kapsamında bulunmamaktadır. Piyasada çok sayıda sahte ürünün bulunduğu da gözetildiğinde sırf ürünün etiketi üzerindeki bilgilerden hareketle davalıların sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.
Ayrıca tüketicinin güven duyduğu … ismi ve resmini … Şirketi bayilerinin mağazalarından kaldırmanın bir sonucu olarak satışların azaldığı ve ticari zarara neden olduğu şeklindeki davacı iddiasının da dosya kapsamında ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/12/2018 gün ve 2016/504 E. – 2018/976 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın yukarıda açıklanan gerekçelerle REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harçtan, peşin olarak alınan 29,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2 maddesi uyarınca belirlenen 1.000,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf yargılamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

,