Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/06/2019 tarih ve …. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” esas ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı gerçek kişinin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu,…. kod numarasını alan başvurunun ilanına müvekkilince yapılan itirazın önce …, sonrasında ise … tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili adına tescilli “…” asıl unsurlu markalar ile dava konusu başvuru arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, zira dava konusu başvurunun da asıl unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, marka kapsamlarının da örtüştüğünü, ayrıca müvekkili markasının tanınmış marka olarak kayıtlı bulunduğunu, bu nedenle de başvurunun tescil edilemeyeceğini, davalının dava konusu marka başvurusunu kötü niyetli olarak yaptığını ileri sürerek, …’in … sayılı kararının iptaline, davalı şirket adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu markanın müvekkili tarafından yaratılarak tescil edildiğini, yıllardır üzerinde çalıştığı doğada keşif ile öğrenme eğitim modelinden yola çıktığını, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında benzerlik ve iltibas tehlikesinin olmadığını, dava konusu başvurunun davacıya ait markalardan gerek görsel, gerek işitsel ve gerekse anlamsal olarak farklı olduğunu, müvekkili başvurusunda kullanılan logonun da farklı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 41. sınıf hizmetlerde tanınmış ve ayırt edici nitelikteki davacıya ait “…” ibareli markalarla, davalının “…” ibareli başvurusu arasında işitsel ve anlamsal benzerlik bulunduğu, başvurunun davacının bir sloganı, davacı tarafından okul bünyesinde oluşturulan bir …, dolayısıyla davacı markalarının serisi gibi algılanabileceği, bu marka ile yürütülecek faaliyetlerin davacı ile idari-ekonomik yönden bir bağlantısı olduğu zannı doğurabileceği, en azından çağrışım yoluyla davacıyı hatırlatabileceği, buna göre dava konusu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacının … markasının SMK’nın 6/5 maddesi anlamında tanınmış marka olduğu ancak somut uyuşmazlığa anılan madde hükümlerinin uygulanma imkanı bulunmadığı, davacının kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, …’in …. sayılı kararının iptaline, …. sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir kelime olduğunu, markaların ihtiva ettikleri tüm unsurlarla birlikte bir bütün olarak bıraktıkları izlenimin farklı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, hitap ettiği tüketici nezdinde ve faaliyet sektörü içerisinde kendi markaları ve unvanı ile tanınmışlığını fazlası ile sağlamış olan müvekkillinin başka markalarının da mevcut olduğunu, müvekkilinin sahip olduğu bu markaların hiç değerlendirilmediğini, müvekkili markası ile davacı markalarının benzer olmadıklarını ve iltibas tehlikesinin bulunmadığını, tarafların markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir kelime olduğunu, “…” markasının anlam, ses ve telaffuz açılarından da davacı markasından çok farklı bulunduğunu, “…” ibaresinin bir zincirleme isim tamlamasından oluştuğunu ve “…” kelimesinin, “… kaşifleri” isim tamlamasına ilgi eki ile eklendiğini, markanın hitap ettiği tüketici kitlesi belirlenirken, belli bir kesim üzerinden değil, ortalama tüketici üzerinden belirleme yapılması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira dava konusu başvurunun, sunulan hizmetin ortalama tüketicilerince davacı markalarının serisi ya da davacının bir sloganı veya davacı tarafından okul bünyesinde oluşturulan bir … olarak algılanabileceği, bunun da karıştırılmaya yol açacağı, her ne kadar “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu savunulmuş ise de bu ibarenin ayırt ediciliğinin düşük olduğu kabul edilse dahi yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlanmadığı anlaşılmakla, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … vekili ile … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … Kurumundan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin anılan davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı …’dan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin anılan davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davalılar … ile … tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/10/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2021
….
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.