Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1678 E. 2022/814 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2020
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat, Hükmün İlanı

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/10/2020 tarih ve 2012/103 E. – 2020/299 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin … sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin bu faaliyetini kendi adına tescilli bulunan 2009/41754 ve 2009/41756 sayılı “1991 … + Şekil” ve “şekil” ibareli ve biçimli markaları ile sürdürdüğünü, davalının da …. …adresinde faaliyet gösterdiği iş yerinde, müvekkili markası ile halk tarafından karıştırılma ve ilişkili olduğu izlenimi yaratacak şekilde benzer olarak afiş, tabela ve reklamlarında, internet sitesinde ve bazı yemek sitelerinde kullandığının Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2011/22D. İş dosyasında alınan bilirkişi raporu tespit edildiğini, davalının bu tespit raporunun sunulmasından 1 gün sonra müvekkili markalarının hükümsüzlüğü istemiyle Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2011/175 E. sayı ve Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2011/94 E. sayısı ile dava açtığını, Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2011/94 E. sayılı dosyasında açılan davanın reddedildiğini, diğerinin ise takipsizlik nedeni ile açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu durumun davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu, davalının müvekkili markasına vaki tecavüzü durdurmak amacıyla … nezdinde 2010/54731 sayı ile tescilli “…” markasını kullanmaya başladığını, davalı eyleminin buraya kadar hukuka uygun görünse bile, … internet sitesindeki kullanımı ile müvekkilinin marka hakkına tecavüze devam ettiğini, bu durumun aynı zamanda haksız rekabet de oluşturduğunu ileri sürerek, markaya tecavüzün tespitine, markaya tecavüz ve haksız rekabetin men’ine sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat talebini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 11.681,49 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ticaret unvanının görülen lüzum üzerine 11.01.2012 tarihinde “… … … Ltd. Şti” olarak değiştirdiğini, müvekkili şirket ortaklarından … ve …’ün 1991 yılından bu yana ortak olarak yiyecek ve içecek hizmetleri veren işletmeler işlettiklerini, 2003 yılında …..” işletme unvanı ile ticari faaliyette bulunmaya başladıklarını, 15.05.2007 tarihinde 2007/26431 sayı ile bu markanın tescili için …’ye başvuruda bulunduklarını, bu taleplerinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi kapsamında vasıf bildirdiği gerekçesi ile reddedildiğini, …’ye yapmış oldukları itirazın da YİDK tarafından alınan 2008-M-3791 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, müvekkili şirket ortaklarından … ve …’ün 2007 yılının Eylül- Ekim aylarında … ….adresinde bulunan mecuru kiralayarak 05.11.2007 tarihinde davacı şirketi kurduklarını, … caddesinde bulunan işletmeyi şube olarak tescil ettirdiklerini, … 1991 Ltd. Şti olarak Ankara’da iki ayrı yerde … işletme adı ile faaliyette bulunmaya başladıklarını, 29.02.2008 tarihinde şirket ortaklarından …’’ın hissesinin ½ sini …’a devrettiğini, yönetim anlayışındaki farklılıklar nedeni ile 18.09.2008 tarihinde …’ın diğer hissesini de …’a devr ettiğini, diğer ortak …’ün de hissesinin 1/3 ünü …’a diğer hisselerini de …’ye devir ederek şirketi ilk kuran ortakların davacı şirket ortaklığından tamamen ayrıldığını, … sokakta davacı şirketin, …’de de … ile …’ün ticari faaliyete devam edecekleri konusunda anlaştıklarını, müvekkili şirket kurucuları … ve İbrahim’in davacı şirkete geçmişte işletmeleri için tasarladıkları ve piyasaya ilk kez kendileri tarafından sürülen işletme unvanı ve logosunun kullanılmasına muvafakat ettiklerini, 14.10.2008 tarihinde … ve İbrahim 2003 yılından beri kullandıkları “…” ibaresini içeren 06 … Ltd.Şti’ yi kurduklarını, …. 20/A adresindeki işletmelerinde … ibaresi ile birlikte 2003 yılında tasarladıkları ve bu tarihten beri fasılasız kullandıkları “Baklava dilimi içerisinde özgün alev şekli” bulunan logolarını da kullanmaya başladıklarını, müvekkillerinin 10.03.2010 tarihinde …. 6A adresinde bir şube açtığını, bu şubede de … tanıtım işareti ile logosunu kullanmaya devam ettiğini, 23.05.2011 tarihinde … Mahallesindeki işletmesini caddenin karşısındaki 35/5,6,7 numaralı adrese taşıdıklarını, bu arada davacının da müvekkilince 2003 yılında tasarladıkları baklava dilimi içerisindeki alev figürlü logoyu ve bu logoya eklenmiş “… 1991” ibareli markaların tescili için …’ye başvuruda bulundukları, müvekkilinin itirazlarına rağmen önceden kendileri için tescil edilmeyen markaların her nasılsa tesciline karar verildiğini, müvekkilin bu davaya dayanak yapılan iş bu markaların hükümsüzlüğü için açılan davalardan tescil henüz gerçekleşmediği için sonuç alamadıklarını, müvekkili şirketin özellikle … semtinde bir çok “…” ibareli işletmenin faaliyete geçmesi üzerine, şirket ortakları tarafından nizasız ve fasılasız olarak kullandıkları logoyu da koruyarak işletmesinde “…” işletme adını kullanmaya başladığını, müvekkilinin bu markayı 2010/54713 sayı ile tescil ettirdiğini, ticaret unvanın da 13.01.2012 tarihinden itibaren “…” olarak değiştirdiğini, davaya dayanak yapılan markaların ilk kez müvekkili şirketin kurucuları tarafından tasarlandığını ve kullanılmaya başlandığını, gerçek hak sahiplerinin müvekkili şirket kurucularının olduğunu, müvekkili şirket kurucularının davalı adına her nasılsa tescil olunan markaların hükümsüzlüğü için Ankara 1. FSHHM’nin 2012/120E. Nolu dosyası ile ile gerçek hak sahipliği ve 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi gereğince hükümsüzlük davası ikame ettiklerini, davacı şirketin müvekkili kullanımından haberdar olmasına rağmen 4 yıl sesiz kalarak hak kaybına uğradığını, hisse devri sırasında şirketin tüm aktif ve pasifleri ile devir edilmediğini, sadece hisse devri yapıldığını, devir sırasında tescilli her hangi bir marka olmadığı için bunların aktif ve pasifte yer almasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2011/22 D.İş dosyasındaki 05.06.2011 tarihli tespit raporu tespit edilen kullanımlarının davacının 2009/41754 ve 2009/41756 sayılı markaları iltibas oluşturduğu, ancak davacı tarafın davalı kullanımından 2008 yılından itibaren haberdar olduğu, davacının davalı kullanımından haberdar olduktan 4 yıl sonra dava açtığı, 4 yıllık sürenin somut olay açısından uzun bir süre olduğu, zira taraflar arasında önceden beri var olan ticari ilişkiler nedeniyle, davacının, davalının eylemlerinden müspet vukuf sahibi bulunduğu, kaldı ki dava konusu işaretin ilk defa iş bu davanın davalısı Şirketin sahipleri … ve …tarafından kullanıldığı ve bu kişilerin iş bu işaret üzerinde 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi anlamında hak elde ettiğinin sabit olduğu, diğer taraftan davacının daha önce 05.11.2008 tarihinde Ankara 24. Noterliğinin 28280 Y.Nolu “İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi” ile devir ettiği bir işletmenin de kullandığı bir işareti daha sonra kendi adına tescil ettirerek, devrettiği işletme sahiplerine karşı kullandığı, bu nedenlerle davacının MK’nın 2. maddesi uyarınca hakkını kötüye kullandığı ve sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalının dava konusu kullanımlarının müvekkilinin tescilli tanınmış marklarına tecavüz teşkil ettiğini, davalının kullanımları ile müvekkiline ait işletmenin şubesi olduğu izlenimi verildiğini, bu durumun haksız rekabete yol açtığı, aynı zamanda davalı tarfaın kötü niyetini oryata koyduğunu, müvekkilinin kurulduğu tarihten beri nizasız fasılasız kullandığı işareti marka olarak tescil ettirmesinin kötü niyet teşkil etmeyeceği gibi davalı tarafın dava konusu markalarında gerçek hak sahibi olmadığını, zira davalı tarafın tespit edilen ilk kullanımının müvekkili şirketin kurulduğu tarihten sonrasına ilişkin bulunduğunu, aksinin kabulünde dahi davalı şirket ortaklarının davacı şirketteki paylarını devrederek ortaklıktan ayırldığını, bu tarihten sonrada markanın davacı şirket tarafından kullanıldığını, akabinde de benzeri kullanılan markalardan ayrı olarak müvekkilinin dava konusu markaları tescil ettirdiğini, yine davalı şirket ortaklarının öncelik hakkı bulunduğunun kabulünde dahi bu kişilerin kullandıkları logoyu davacı şirket bünyesine kattıklarını ve haricen kullanmadıklarını, dava konusu ibareleri markalaştıran marka değeri yaratanın müvekkili şirket olduğunu, davalı şirket ortaklarının işareti tek başına kullandıkları dönemde yogun olarak kullanımlarının ve yüksek bir cirolarının bulunmadığını, davalı şirket ortaklarının müvekkili şirket ortaklığından ayrılmasından sonra markanın davalı tarafça kullanılmasına muvafakat edilmediğini, yanlar arasında böyle bir anlaşmanın bulunmadığını, davalı şirlket ortaklarının davacı şirketi ve işletmesini şimdiki ortaklara devrettiğini, bu devir ile davalı şirket ortaklarının davacı şirket bünyesinde kullandıkları logoyu da devrettiğini, davalı tarafın davadaki savunmalarını müvekkiline ait marka başvurusuna itiraz aşamasında da ileri sürdüğünü ancak bu iddiaların … tarafından reddedildiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i, maddi ve manevi tazminat ve hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.

İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.06.2012 tarih, 2010/8788 Esas, 2012/10516 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, marka hakkı sahibinin, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zımnen müsaade ettiği hallerde, markayı uzunca bir süre izinsiz kullanan kişinin bu kullanımına artık karşı çıkamayacağı, hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin TMK’nın 2. maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığının değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu, zira, haklı başka bir gerekçe olmadığı sürece, uzun süre tecavüze sessiz kalarak üçüncü kişiler nezdinde güven yaratan kişilere dava açma hakkı tanınmaması gerektiği, somut olayda da davalı şirket ortakları … ve …’ün 26.02.2003 tarihinde, “… …. … …” adresinde “…” isimli iş yerinde faaliyet göstermeye başladıkları, davacı Şirketin, davalı Şirketin ortakları … ve …tarafından 23/10/2007 tarihinde “… …” adresinde kurulduğu, … ve …’ün, “… …. … …” adresinde kurduğu işletmenin faaliyetine devam ettiği ve bu faaliyetlerinde “… 1991” ibaresinin kullanıldığı, 26/03/2008 tarihinde bahsi geçen işletmenin davacı Şirkete devredildiği ve bu işletmenin 28/03/2008 tarihinde davacı Şirketin şubesi olarak tescil edildiği, … … ve …’ün davacı Şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra 10/10/2008 tarihinde davalı Şirketi kurdukları ve davacı Şirketin, “… …. … …” adresinde bulunan işletmesini 05/11/2008 tarihinde davalı Şirkete devrettiği davalı Şirketin bu işletmede faaliyetine devam ettiği, bu duruma göre davacı Şirketin, davalı Şirketin dava konusu kullanımlarından 2008 yılından beri haberdar olmasına rağmen işbu davayı 4 yıl sonra açtığı, taraflar arasındaki önceden gelen ticari ilişkiler ve davacının 05/11/2008 tarihinde davalı Şirkete devrettiği işletmede dava konusu markayı kullandığını bildiği gözetildiğinde somut uyuşmazlık açısından 4 yıllık sürenin uzun bir süre olduğu, bu nedenle davacının davalıya karşı sessiz kalmaya bağlı hak kaybına uğradığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafınd istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.