Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1670 E. 2022/1369 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1670
KARAR NO : 2022/1369
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/02/2020
NUMARASI : 2019/15 E. – 2020/30 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali , Marka Hükümsüzlüğü.

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/02/2020 tarih ve 2019/15 E. – 2020/30 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin kurulduğu 1980 yılından bu yana ülke genelinde ve dünyada tahıl, bakliyat, kuruyemiş, yem ve yağlı tohumları en etkili ve kaliteli bir şekilde tedariki, üretimi, depolaması ve ticareti alanlarında faaliyet gösterdiğini, Türkiye’nin en büyük tarım şirketleri arasında yer aldığını, davalı kurum nezdinde tescilli “…” ibareli markalarının bulunduğunu, davalı gerçek kişinin müvekkili markaları ile iltibas yaratacak şekilde “… …” ibaresinin 30. ve 43. sınıf mal ve hizmetlerde tescili için başvurduğunu, başvuruya yaptıkları itirazlarının markların farklı mal ve hizmetleri kapsadığı gerekçesiyle nihai olarak dava konusu YİDK kararıyla reddedildiğini, oysa müvekkili markaları kapsamında yer alan 29 ve 30 sınıf malların başvuru kapsamında yer alan 30 ve 43. Sınıf hizmetlerle benzer olduğunu, ayrıca başvurunun SMK’nın 6/3 ve 6/6 maddeleri uyarınca da reddi gerektiğini, öte yandan müvekkili markaları tanınmış olduğundan SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların da bulunduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin markaları ile benzer çok sayıda marka başvurusu yaptığını, müvekkilinin markalarının tanınmışlığından yararlanmak istediğini ileri sürerek YİDK’nın 2018-M-9640 sayılı kararının iptali ile dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili; başvuru kapsamındaki ürünler ile davacı markalarının kapsadığı ürünlerin aynı/aynı tür/ benzer ürünler olmadığından 6769 Sayılı SMK 6/1 hükmündeki çifte benzerlik şartının gerçekleşmediğini, markalar arasında ciddi farklılıklar olduğunu, tanınmışlık iddiasının yerinde bulunmadığını müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir..

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı markası kapsamında olup da davacı markası kapsamında bulunmayan 30. Sınıf “Yiyecekler için çeşni lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar , kabartma tozları. Her türlü un ,irmikler, nişastalar, Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Sakızlar ” emtialarının gıda malları olması, pazara arz ediliş biçimleri ve alıcılarının 29. Ve 30 sınıfın diğer malların alıcıları ile aynı olması nedeni ile dolaylı karıştırılma riskine konu olabilecek emtialar olduğu, yine 43. Sınıf yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri ile tüketiciye sunulan gıda malları arasında dolaylı benzerlik doğmasının mümkün bulunduğu bu itibarla dava konusu markanın kapsamındaki malların, davacı markalarının kapsamındaki mallarla aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olduğu, dava konusu … nolu “… …” ibareli marka ile itiraza mesnet markalar arasında benzerlik olsa da davacının … ibareli markalarının yüksek ayırt edici niteliği haiz bulunmaması nedeniyle markalar arasında karıştırma ihtimalinden bahsedilemeyeceği, tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, taraf markalarının bzner olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamasına rağmen mahkemece aski yönde karar verildiğini, zira YİDK kararında müvekkili itirazlarının, marka işaretleri benzer olmasına rağmen markaların kapsamındaki ürünlerin farklı bulunması nedeniyle reddedildiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da markalar arasında benzerlik bulunduğunun belirtildiğini, müvekkili markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin ayırt edici bulunduğunu, zayıf bir ibare olmadığını, tarafların marka kapsamlarında yer alan malların da benzer bulunduğunu, nitekim ilk derece mahkemesince de bu hususun kabul edildiğini, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığını, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, bu durumdan haberdar olan davalı başvuru sahibinin müvekkili markaları ile iltibas yaratan çok sayıda marka bşavurusunda bulunduğunu, ayrıca somut olay bakımından SMK’nın 6/3 ve 6/6 maddesindeki koşullarında oluştuğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı gerçek kişinin “… … ” ibaresinin marka olarak tescili için 21/11/2017 tarihinde davalı Kuruma başvurduğu, başvuru kapsamında 30. sınıf ve 43/1 sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından SMK’nın 5/1-ç maddesi gereğince başvuru kapsamında 30. Sınıfta yer alan bir kısım malların çıkarıldığı, başvurunun 30. sınıfta yer alan “Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Sakızlar” malları ile 43. Sınıfta “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” nde ilanı üzerine davacı Şirketin …sayılı “…”, ibareli markalarını gerekçe göstererek SMK’nın 6/1,6/5,6/6 ve 6/9 maddelerine dayalı olarak itiraz ettiği, davacı itirazının Markalar Dairesince reddine karar verildiği, davacı tarafın bu karara karşı itirazının da YİDK’ın 2018-M-9640 sayılı sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın davacı tarafa 13/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde 11/01/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluşmadığı, tanımışlık ve kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup davacının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı, aynı Kanun’un 6/3,6/5 ve 6/6 maddesi maddesi uyarınca başvurunun tescili engeli bulunup bulunmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak yapılıp yapılmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, dava konusu marka tescil edilmediğinden davadaki marka hükümsüzlüğü istemi bakımından Dairemizce bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, dava konusu başvuru kapsamında 30.sınıfta yer alan “Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Sakızlar” malları ile 43. Sınıfta “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yer almaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere davacının itirazına mesnet markaları genel olarak 29. ve 30. sınıfta tescilli olup, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 30. sınıf mallar ile 43. Sınıf hizmetler, davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan mallarla benzerdir. Zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamül ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/ tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmekte olup dava konusu başvuru kapsamında yer alan 30. sınıf mallar ile davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan 29. ve 30. Sınıf mallar gıda malları olduğundan aynı dağıtım yollarına sahip oldukları ve aynı tüketici kitlesine hitap ettiklerinden, davacının itiraza dayanak markalarının kapsamındaki 29 ve 30. sınıfta yer alan gıda malları ile davalının başvurusu kapsamındaki 43/1. sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” de benzer ihtiyaçları karşıladığından benzer olup dava konusu başvuru kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler yönünden taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tarafların marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru “… …”, davacının itirazına mesnet markaları da ““…” ibarelerinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere hem dava konusu başvuruda hem de davacının itirazına mesnet markalarının asli unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır.. Zira , dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresi, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği bulunmayan tanımlayıcı bir ibare olduğu gibi davacının itiraza mesnet marklarında yer alan diğer unsurlar da ayırt ediciliği bulunmayan veya düşük bulunan yahut “…” ibaresini vurgulayan bulunan tali nitelikte unsurlardır. Bu duruma göre, “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu 30. ve 43. Sınıf mallar yönünden ayırt edici olduğu, davacının itirazına mesnet markalarının asli unsurunu oluşturan bu ibarenin dava konusu başvuruda da asli unsur olarak kullanıldığı ve başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlanmadığı kanaatine varıldığından dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında , başvuru kapsamında yer alan 30. ve 43 sınıfta yer alan tüm mal ve hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, en azından ortalama tüketicilerce markaların ilişkilendirileceği ya da başvurunun davacı Şirketin seri markalarından biri olarak algılanacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Diğer taraftan davacı taraf somut olay bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/5 ve 6/6 maddesindeki koşulların oluştuğunu ileri sürmüşse de, dava konusu başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler bakımından iltibas koşullarının oluştuğu kabul edildiğinden Dairemizce davacının bu iddiaları yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmediği gibi kötü niyet iddiası da ispatlanamadığından davacının bu iddiası da yerinde bulunmamıştır.
Ayrıca her ne kadar davacı vekili, dava dilekçesinde 6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesine de dayanmışsa da; davacı tarafın dava konusu başvuruya davalı kurum nezdindeki itirazlarında anılan maddeye dayalı bir itiraz sebebi ileri sürmediğinden dava dilekçesinde ileri sürdüğü 6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesine dayalı iddiasının işbu davadaki YİDK kararın iptali istemi yönünden dinlenilmesi mümkün bulunmadığından davacının bu yöndeki istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak; dava konusu “… … ” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet …sayılı sayılı “…” asıl unsurlu markaları arasında , başvuru kapsamında yer alan 30. ve 43. Sınıf tüm mal ve hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/02/2020 gün ve 2019/15 E. – 2020/30 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile YİDK’nın 2018-M-9640 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu marka tescil edilmediğinden, marka hükümsüzlüğüne ilişkin talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 178,00.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 61,00.TL tebligat ve posta gideri, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 44,40.TL peşin harç, 44,40.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.276,40.TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip