Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/167 E. 2021/1176 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/12/2019
NUMARASI
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/12/2019 tarih ve….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin….sayılı ve “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu,…. kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından …. itiraz edildiğini, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” markasının avukatlık kimlik kartının genel tanımlaması olacak şekilde tasarlanıp avukatlık mesleğine mensup kişilerin kullanımına sunulduğunu, bunun yanında “……” adında avukatların icra işlemlerine destek olan ya da avukatlık bürolarının iç işleyişine katkıda bulunmak, gelir gider dengesi ve müşteri portföyünü yönetmek üzere ya da milyonlarca yargısal içtihat ile ilgili olarak arama sağlayan tamamen avukatlara yönelik, yani belirli bir meslek mensubuna ayırt etmeye yarayan şekilde marka dizisi bulunduğunu, başvurunun 6769 sayılı Kanunun 5/1-d uyarınca değerlendirilmesinde hataya düşündüğünü, halbuki dava konusu markada başlıbaşına yer alan “…” sözcüğünün belli bir meslek grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan “…” adlandırılmasının adeta söz yanılması olduğunu, dava konusu markanın da anılan madde uyarınca avukatlık meslek grubuna ait olan … adlandırılmasını ihtiva ettiğinden marka başvurusunun öncelikle bu madde yönünden incelenmesi ve reddedilmesi gerekmekte iken aksi yönde hiç değerlendirmede bulunulmamasının kanuna ve hukuka aykırı olup bu mutlak ret nedeni yönünden davanın kabulünü talep ettiklerini, “…” markası mevcutken iptale konu marka gibi “…” ibaresini içeren davaya konu marka başvurusunun reddinin gerektiğini, diğer yandan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca tanımlanan “…” sözcüğünün ticari faaliyetin konusu olarak markaya konu edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 6769 sayılı Kanun’un 6/1 maddesi kapsamında davacının tescilli markaları ile dava konusu başvuru arasında iltibas ihtimalinin bulunduğunu, ortalama tüketici nezdinde davacı markaları ile arasında bir ilişki olduğunu düşündüren, avukatlara ait bir iş için yapıldığını ve dolayısı ile davacı … tarafından oluşturulmuş ve geliştirilmiş olduğunu düşündüren ve müvekkili markası ile aynı sınıfta tescil olacak dava konusu markaya ilişkin itirazın reddi önündeki YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile dava konusu “…” markasının tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davacının, dava konusu başvurunun 6769 sayılı SMK 5. maddesi uyarınca değerlendirilmesinde hataya düşüldüğü iddialarının hukuka uygun olmadığını, zira dava konusu başvurunun “…” ibaresinden değil “…” ibaresinden oluştuğunu, ayrıca “”biçimindeki markanın özellikle ilk 3 harfinin şekil unsuru ile iç içe olacak şekilde farklı bir yazım stili ile dizayn edilmiş olduğunu, doğrudan “…” ibaresini akla getirmediğini, kendine özgü kombine bir marka görünümü verdiğini, davacının söz konusu iddiasının doğru olduğu kabul edilirse, davacının itiraz konusu 2007/13795 sayılı “…” ibareli markasının da 6769 sayılı SMK’nun 5/c maddesi uyarınca tescil edilmemesi gerektiğini, zira anılan markanın da “baro” ve “kart” olmak üzere 2 adet ayırt edici unsur olmayan tanımlayıcı ibareden oluşmakta olduğunu, markaların anlamsal olarak benzer olduğundan söz edilmesinin de mümkün olmadığını, iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında önemli bir ilkenin de “markanın bütün itibarıyla nazarı alınması” olduğunu, dava konusu markanın bütün itibariyle bıraktığı izlenim açısından dikkate alındığında davacı markası ile benzerlik teşkil etmediğini, davacının kötü niyet iddialarının da hukuka uygun olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin “…” markasının ilk kez 30.04.2010 tarihinde 09, 36 ve 38.sınıflarda tescil edildiğini, “…” markası ve bu markayla yürütülmek istenen projesinin, tüm teknik detayları ve marka altında içerdiği fikir ile birlikte, aynı tarihlerde noter nezdinde de davalı adına tescillendiğini, bu markanın ve fikrinin gelişimi için gerek bankalar gerek …..alar yürütüldüğünü, davacının, 6769 s. SMK md. 5/1-d bendine dayandırdığı iddialarının da yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, başvuru kapsamındaki 09. Sınıf malların aynısının davacı markası kapsamında da yer aldığı, dava konusu markada yer alan 09. Sınıf malların satışına yönelik 35. Sınıf hizmetlerin ise davacının markasının kapsamındaki 09. Sınıf mallar ile benzer oldukları, somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken, itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu, davalı başvurusunun “…” hecesi ve “…” kelimelerinin birleştirilmesi suretiyle oluşturulduğu, “…” kelimesinin dilimizde bilinen bir anlamı olmamakla birlikte, fonetiği itibariyle “…” kelimesine gönderme yapan, özgün yaratımlı fantezi bir kelime olduğu, bu yapısı itibariyle, 6769 s. SMK’nın 5/1(d) bendi kapsamında değerlendirildiğinde, marka olma özelliği taşıdığı, davalının “…” ibareli markasının, davacının “…” ibareli markasından farklı ve yeni bir marka olduğu, tüketicilerin de markaları bu şekilde algılayacakları, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, davalı şirketin kötüniyetli gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu markada yer alan ibarenin belli bir meslek mensuplarını ayırt etmeye yarayan … adlandırmasının söz yanılması olduğunu, SMK’nın 5/1-d maddesine göre tescil olunamayacağını, SMK’nın 6/1. maddesindeki koşulların da gerçekleştiğini, itiraza mesnet “…” ile iltibas bulunduğunu, kapsamların da benzer bulunduğunu, başvurunun kötüniyetli olduğunu, … sözcüğünün markaya konu edilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Şirketin başvurusuna konu “…” ibaresi ile davacının itiraza dayanak “…” ibareli markası arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı, “…” kelimesinin 6769 sayılı SMK’nın 5/1(d) bendi kapsamında marka olma özelliğinin bulunduğu, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların somut uyuşmazlıkta gerçekleşmediği, taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, davalı şirketin kötüniyetli bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/09/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2021
Başkan

Üye

Üye

Katip